Cumhuriyet devrimlerinin öncesine döndük diyebiliriz. Neden mi? Çünkü o dönemle benzer sıkıntıları, kaygıları, korkuları, duyguları yaşamaya başladık da ondan.
Cumhuriyet öncesindeki sorunlardan; salgın hastalıkların yerini bugün yetersiz sağlık hizmetleri aldı, yok denecek kadar az olan okur yazarlık oranının yerini kalitesiz eğitim sistemi ile öğretmensizlikten kapanan okullar aldı, kadınlar yok sayılıyordu şimdi de katlediliyor, savaşlardan bitap düşmüş Anadolu yokluktan beslenemiyordu bugün de pahalılıktan, işsizlikten beslenemiyor, azınlıklar sorunun yerini bugün mülteci sorunu aldı, limanları, madenleri, iştirakleri ne kadar zenginliği varsa yabancıların elindeydi bugün de “babalar gibi satarım!” denile denile neredeyse aynı duruma getirildi, topraklarımızı kaybetme tehlikemiz vardı, Kurtuluş Savaşı ile Lozan Antlaşması ile komşu ülkelerle yapılan paktlar ile Cumhuriyet Devrimleri ile ortadan kaldırıldı, bugün bakıyorsun yine (Cumhur İttifakı’nın söylemine göre) bir beka tehlikesi ile karşı karşıya kalmışız.
***
Gördüğünüz gibi Cumhuriyet’ten önce var olan ve Cumhuriyet Devrimleri ile tamamen yok edilen ne kadar sorun, tehlike varsa bugün yine dört yanımızı tekrar sarmış durumda.
İşin tatsız tarafı devleti yönetenler içinden bile, bu emsalsiz başarıları gerçekleştiren, imkansızı imkanlı kılan Mustafa Kemal Atatürk ve dönemin kurucu kadrosuna edilen haksız ithamlardır. Daha da kötüsü nedir biliyor musunuz? Bu eleştiri ve karalamaların, Atatürk’lerin, İsmet İnönü’lerin yaşadığı ömrün, 1 saatini bile geçirmeye yüreği yetmeyecek kişilerce yapılması.
***
Yıl 1920’ler, koskoca dünyanın heryerinde yüzlerce yıllık imparatorluklar çöküyor, bambaşka bir dünya şekilleniyor, Anadolu’da 600 yıllık düzen işgallerle yerle bir edilmiş, kanun, nizam kalmamış, Osmanlı Devlet’i pay edilip ortadan kaldırılıyor, ortada iş yapacak nitelikli insan gücü bile yok, senin benim hayal bile edemeyeceğimiz şartlar! İşte bu şartlarda gerçekleştirilen devrimlerle kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde yapılanları küçümseyenler, eleştirenler, 40 yıldır süren, binlerce şehit verilmiş terörü, ipi kimin elinde belli olduğu örgütün elebaşını, mecliste konuşturarak çözeceğini düşünerek “sizin aklınız ermez bu büyük akla” diyorlar. İşte insan bu noktada en kibar tabir ile hayretler içinde ve sessizce sadece bakakalıyor.
***
Bütün bu gerçeklikler içinde ülkeyi yönetenler ise alakasız meselelerle tozu dumana katarak gündemi değiştirme peşinde. Çünkü ülkeyi getirdikleri noktandan geri döndürmelerinin çok zor olduğunu, manevra kabiliyetlerinin kalmadığını biliyorlar. Bir seçimden diğerine hep bir kaos düzeni ile, flaş gündemlerle nereye kadar idare edecekler göreceğiz. Ama bu “idare etmenin” de faturası hepimize ağır oluyor. Yine de umudu kaybetmeden aydınlık ve refah yarınlar için mücadeleye devam etmeli.