Aslında aklımda başka bir konu vardı. Ancak Erdoğan'ın “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’dir” çıkışından sonra bu konuda yazmaya karar verdim. Baştan şunu belirteyim ki komplo teorilerini hiç sevmem ama bazı konular da şeytanın gör dediği cinsten.
***
Bundan 10 yıl kadar önce bir dernekte yaptığım küçük bir sunumda bu konudan bahsetmiştim. Bugün konuşulan Yahudilerin meşhur “Vadedilmiş Toprakları”, İsrail’in ve ABD’nin "Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki sözde Kürdistan”, 1871'de İngilizlerin bölgede petrol olduğunu anlaması üzerine yaptıkları araştırma girişimlerinden dolayı merakı uyanan Sultan 2. Abdülhamit’in hazırlattığı Osmanlı Devleti petrol haritası ve Ortadoğu maden haritası.
Diyeceksiniz ki bunların bağlantısı nedir? Dedim ya komplo teorilerini sevmem ama görünce de insan bir acaba diyor. İşte bu dört harita aşağıdaki gibi;
***
Tevrat’ta vadedilmiş toprakların sınırları belirtilmiş değil ama günümüzde yukarıdaki bu harita üzerinden tanımlanıyor. Yine Kürdistan denilen bölgenin tarih boyunca kesin sınırları yok, çok çeşitli haritaları var. ABD’nin BOP’da Kürtlere bıraktığı ülke yine yukarıdaki harita. Bu iki haritanın Alman maden mühendisi Paul Groskopf ve Habip Necip Efendi yönetimindeki araştırma ekibinin yaptığı 22 Ekim 1901’de 2. Abdülhamit’e takdim edilen petrol haritası ve Ortadoğu’nun madenler bakımından en zengin olan bölgeleri ile çakışması bir tesadüf mü? İşaretlediğim bölgede neler yok ki başta yine petrol olmak üzere altın, bakır, çinko, lityum, indiyum(bugün yüksek teknoloji alanında yaygın olarak kullanılan bir maden türü), fosfor, potasyum gibi çok değerli yeraltı kaynakları.
***
Tabii bunlar birer komplo teorisi, ama üzerine düşünmeye değer diye düşünüyorum. Ancak böyle bir tehlike varsa bile bu, Cumhurbaşkanı’nın çıkıp ulu orta söylenerek halkı korkuya sevk edebileceği anlamına gelmez.
Ciddi bir devlet yönetme anlayışına sahip yöneticiler korkuya kapılarak, halkı da korkuya sevk ederek durumu yönetemez. Böyle bir tehlike varsa bunu çoktan öngörmüş, önlem almak adına komşu ülkeler ile doğru ilişkiler kurup, bu ilişkileri bağlayıcılığı olan ve bölge güvenliğini tesis eden anlaşmalar haline getirerek ülkenin güvenliğini sağlamış olmalılardı. Cumhuriyetin kuruluş dönemi bu türden diplomatik başarılarla doludur.
***
Bugün hükümet edenlerin bir araştırıp okuyarak ders almalarını öneririm. Yoksa emperyalist devletlerin, coğrafyamızdaki emelleri yeni ya da bugün ortaya çıkan gerçekler değildir. Bu planlar 100 yıldan fazladır dolaşımdadır. Mesele, 22 yıldır ülkeyi yöneten iktidar olarak zamanında bunları öngörebildin mi ve ne önlemler aldın? Bu önlemler kapsamında bölgende hangi stratejik ilişkileri kurdun? Hangi anlaşmaları yaptın? Bunları anlatıp, halkı rahatlatmak yerine “Düşman geliyor!” diyerek korku salarak ve bunun üzerinden iç siyasette hedeflediğin neticelere ulaşmaya çalışmak Cumhurbaşkanına yakışan bir davranış değil.