Ülkelerin siyasi faaliyetlerinden bahsedilirken iktidar karşıtlığı bakımından iki kavram kullanılır. Bunlardan birine sadece “muhalefet” diyebiliriz. Muhalefet partilerinin; iktidarın uygulamaları arasından, yalnız kendi siyasi felsefelerine aykırı gördüğü kararlarını takip edip eleştirmek, toplumda bunlarla ilgili farkındalık yaratmak ve tabii ki partisinin siyasi bakış açısına paralel öneriler sunmak gibi dar çerçevede görevleri vardır.
Bir yandan da kendi siyasi ve ekonomik felsefeleri ile örtüşen insanlardan bir taban yaratmaya çalışırlar. Muhalefetin çok büyük hedefleri olmaz. İktidara “gözüm üstünde” mesajı verir ve halkı da iktidarın bazı uygulamalarına karşı uyanık tutmaya çalışır. Bunu yapabildiği takdirde oy oranına bakmaksızın kendini başarılı sayar. Yani tamamen yönetimi eline almak gibi bir derdi yoktur. Keskin ve dar bir siyasi perspektife sahip olduğundan çok fazla kitleselleşemez.
Diğer kavram ise “ana muhalefet”tir. Öncelikle bir partinin ana muhalefet olabilmesi için program ve tüzüğünü, toplumdaki farklı siyasi görüşleri içinde barındırabilecek şekilde hazırlaması gerekir. Çünkü iktidar partisinden sonraki en fazla oyu ancak böyle alabilecektir. Toplum içindeki her birey bu parti içinde kendini ifade edebilmeli ve kendisinin temsil edildiğine inanmalıdır.
***
Kısaca ana muhalefet “kitleselleşebilmeyi” başarmış partidir. İktidarı bazı konularda değil her konuda takip eder ve önerilerini sunar. Hedefi dikkat çekmek değil, umut olmaktır. Amacı, iktidarı uyarmak, doğru yolu göstermek değildir, tek amaç kendi iktidarını kurmaktır. Çünkü mevcut iktidarın doğru yolda gidebileceğine inanıyorsa zaten ana muhalefet olmasına gerek yoktur, iktidara uyarılarını yapıp ona “yardımcı” olmakla yetinebilir. Duruma böyle bakınca ana muhalefet kavramını açıklamaya çalışırken sanki bir iktidar partisini tarifliyormuşuz gibi değil mi? Evet, gelmek istediğimiz nokta da burası, ana muhalefet partileri, zaten doğal olarak iktidarın birinci alternatifidir. Dolayısı ile buna uygun bir siyaset yapma tarzı olmalıdır. Peki bizim ülkemizde CHP bu kavramın içini bugüne kadar doldurabildi mi?
Bir söz vardır: “Zafer, bütün kusurları örter.” 2024 yerel seçimlerinde elde edilen sonuç her ne kadar kusurların konuşulmasını ertelese de ana muhalefet misyonu üstlenmiş bir partinin hedefinin mutlaka iktidar olduğu düşünüldüğünde bazı konuların konuşulması kaçınılmazdır.
***
Ciddi anket şirketleri şu anda CHP’yi iktidarın 2-3 puan önünde gösteriyor. Ancak Türkiye burası, ağzınızdan çıkacak tek bir söz ya da yapacağınız tek bir hareket bütün dengeleri değiştirebilir. Türkiye siyaseti, gelişmiş ülkelere nazaran daha kaygan bir zemin. Örneğin Batı da bir video ya da bir fotoğraf ile kimseyi yok edemezsiniz. Ya da siyasi iki erk söz dalaşına girip, anayasa kitapları havalarda uçuştu diye ekonomisi alaşağı olmaz. Almanya’da Merkel’in gençliğinde çıplaklar kampında bir fotoğrafı basına sızdırılmıştı. Ne Merkel tarafında ne Alman kamuoyunda yaprak kıpırdamadı. Konumuza dönersek gerçi böyle bir iktidar karşısında 2024’e kadar kazanılamamış seçimler başlı başına bir vakıa sayılmalı. Yanlış nerede yapıldı ve ya bundan sonra 2-3 puan değilde net bir oy oranı ile iktidar değişimini sağlayacak yol ve yöntemler neler olmalı?
***
“Muhalefet” ve “ana muhalefet” arasındaki farkı kavramsal olarak bu hafta incelemiş olduk. Görevlerinin neler olduğunu da kısa bir paragraf içinde anlatmaya çalıştım. Malum uzun yazılar okunmuyor. Bu nedenle bu hafta burada kesiyorum.
Önümüzdeki hafta ülkemizde “ana muhalefet” nasıl hareket etmeli, eksikler ya da fazlalıklar nedir bunlarla ilgili düşüncelerimi paylaşacağım. .