Ülke yönetiminin son 10 yılda ekonomi, sağlık, eğitim, istihdam gibi temel konularda başarısızlıklarına rağmen iktidar değişimi gerçekleşmemişse burada biraz da muhalefetin kendini gözden geçirmesi gerekir. Yapılan hataları yazarak konuyu uzatmak anlamsız. Daha çok, yapılması gerekenler üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
***
Türkiye’de “ana muhalefet” neredeyse “Erdoğan’a Muhalefet’ halini aldı. Bütün eylem ve söylemler rakibin ismi ve icraatları üzerinden olunca, muhalefet yapmak ağız dalaşından öteye geçemediği gibi Erdoğan’ın reklamını Erdoğan’dan fazla yapan bir muhalefet bloğu oluştu. Oysa ana muhalefet önce kendi reklamını yapmalı, kendi yapacaklarını anlatmalı. Yapacaklarını anlatmak yerine, sadece karşı tarafın uygulamalarını tartışırsan bu, eleştirene hiçbir şey kazandırmaz. Halk sana hak verebilir, ama oyunu vermez. Çünkü sorunu tespit etmenin yanında çözeceğine de inandırmak gerekli.
Örnek vermek gerekirse; yapımcısı, prodüktörü, senaristi, yönetmeni Recep Tayyip Erdoğan olan bir filmde başrol olmaya çalışmak gibi. Neyi konuşacağına, nasıl konuşacağına, ne zaman konuşacağına, hatta kimin konuşacağına bile o karar verdiği sürece kendini ne kadar gösterebilirsin? Hiçbir yerinde karar veremediğin filmde figüranlıktan öteye bir rolün olamaz.
Ben CHP genel başkanı olsam Erdoğan’ı hedef olarak almaz, cevap yetiştirmeye de çalışmazdım. Bu durum halkta “doğru işler yapıyor ki herkes onunla uğraşıyor” algısı uyandırıyor ve siyasetin vazgeçilmez bir karakteri haline getiriyor. İstemeden, başarısız bir siyasetçiyi, adını ve icraatlarını (olumsuz dahi olsa) sürekli anarak önemli hale getiriyorsunuz.
Ana muhalefetin yıllardır durumu şu: şutu sürekli Erdoğan çekiyor, CHP ise topu ne kadar güzel çıkardığı ile övünüyor! Pres yapmak, hücum etmek ve karşı kaleye gitmek lazım. Maçı ne kadar iyi oynarsan oyna sonuçta golü atan kazanıyor!
Ana muhalefetin elinde bir ajandası ve programı olmalı. 3 ay, 6 ay, 1 sene sonra bu ülkede ne konuşulacak ne tartışılacak bunu belirleyebilmeli. Erdoğan bir cümle kuruyor veya bir ürünün fiyatı ya da ekonomik bir veri açıklanıyor, bütün muhalefet bunun üzerine yoğunlaşıyor. Yerden göğe haklı da olsanız hiç önemli değil, gündemi elinizden kaçırdınız. Artık iktidarın gündemini taşıyorsunuz. Bunun konuşulmasını iktidar istedi ve o konuşuluyor. Belki daha birkaç gün önce gündemde halkta karşılığı olan, sonuç alacağın bir konu şimdi unutuldu. Ana muhalefet akılcı, etkili, zaman ayarlı bir “gündem programı” oluşturmalı.
***
İktidarın, günden güne haftadan haftaya değiştirdiği gündemler arasında savrulmadan kendi programını uygulayan kurumsal bir muhalefet görüntüsü vermeli. Hükümetin ve Erdoğan’nın icraat ve söylemlerine daha alt düzeyden cevaplar verilebilir boş bırakılmamak adına. Ancak mutlaka kendi gündemini yaratarak, kendini anlatarak yola devam etmeli.
Örnek; üreten köylü ürününü satarken nasıl zarar etmeyecek yolunu açıkla, enflasyon nasıl düşer ekonomi planın nedir açıkla, sağlık sistemi çöktü nasıl ayağa kalkacak açıkla, eğitim kan ağlıyor CHP nasıl bir eğitim modeli öngörüyor açıkla, mülteci sorununu nasıl çözeceksin açıkla, işsizlik hedefin nedir tek haneye nasıl düşecek açıkla, ihracat her ay rekor kırıyor ama herkes zararda, sanayiciyi nasıl ayakta tutacaksın açıkla! Ama öyle ben 1000 sayfalık program yazdım hepsi burada yazıyor diyerek olmaz. Her kesimin anlayacağı, sindireceği, aklının ereceği şekilde açıklamak lazım. Gölge kabine bu konuda çok değerli ve güzel bir adım oldu ancak gölge bakanlar daha aktif görünmeli ve CHP’nin çözümleri konusunda açıklamalar yapmalı. Geçen hafta da yazdım: ana muhalefet dikkat çekmez umut olur.
***
Özetle; gündemi CHP belirlemeli. İktidarı, yarattığı gündem ile yoğun baskı altına almalı. Halkın ve medyanın ilgisini kendi üzerinde tutmalı. Bu şekilde yaratılacak psikolojik üstünlük, örgütünde saha desteği ile seçime kadar elde tutulmalı. Öyle ki vatandaş, kendinden emin bir şekilde, iktidar ve medyası tarafından türlü iftiralar ile kafası bulandırılmadan, çekinmeden CHP’ye desteğini gönül rahatlığıyla verebilsin. Zor mu gözüküyor?
İktidarı kazanmanın kolay bir iş olduğunu kim söyleyebilir ki?