Bir süredir değişim içindeki ana muhalefet üzerine önerilerimi paylaşıyorum. Değişim isimlerle sınırlı kalmamalı, içinde kendine özgü düşünce ve siyaset yapma tarzını da barındırmalıdır.
Özetlemek gerekirse;
CHP hızla önce kendi içine yönelmeli, parti içi birlik ve bütünlüğü sağlayarak kavgalı ve karmaşık bir görüntü vermekten kaçınmalı. Tüzük kurultayının bunun için çok önemli bir fırsat olduğunu defalarca yazdım yeri gelmişken tekrar edeyim. Birliğin sağlanması derken farklı sesleri kesmeyi kastetmiyorum. Kongre süreçlerinde yaşanan ayrışmaların önüne geçecek düzenlemeler hayata geçirilmeli.
Kamuoyu önünde, dil, fikir ve hareket birliği içinde olunmalı. “Bu partide Demokrasi var! Herkesin kendi görüşü var kardeşim!” Diyerek herkes aklına eseni konuşur ve yaparsa halk “Bu CHP ne kadar da demokratik bir parti” demez, aksine 6’lı masada olduğu gibi aklında soru işaretleri oluşur ve iktidarın her türlü iftira ve istismarına açık hale gelinir.
CHP genel başkanlık makamı 10-15 yıldır Erdoğan’a laf yetiştirmekle meşgul. Genel başkan halka dönmeli ve yalnız halkı muhatap almalı. Konuşmalarında sadece CHP’yi anlatmalı, gündem belirlemeli. İktidara daha alt düzeylerde cevap verilmeli, gündemin değiştirilmesine müsaade edilmemeli. Bu konuda kontrol mutlaka elde tutulmalı.
Gölge kabine çok değerli ve doğru bir adım dedik. Daha aktif hale getirilmeli, halk gölge bakanları daha çok görmeli, tanımalı ve güven duymalı.Partinin, iktidarında hayata geçireceği icraat ve hedefleri gölge bakanlar il il, ilçe ilçe, köy köy gezerek her kademede anlatmalı (yıllardır şikayet edilen CHP halka inmiyor dedikleri de budur). İş insanları, çiftçi, esnaf, meslek odaları, sanayiciler, etkili yurtdışı sermaye ve siyasi çevreleri….vs. Hiçbir alanı boş bırakmadan ilişkiler kurularak parti kendini tanıtmalı. Enerji, siyasi polemiklerde değil, bu alanlarda kullanılmalı.
Düşünce ve önerilerim ukalalık olarak algılanmamalı. 16 yıldır CHP içinde siyaset yapan ve 20 yıldır siyaseti takip eden bir genç olarak düşüncelerimi paylaşmak zorunda hissediyorum kendimi. Ülkemin bulunduğu durum her vatandaş kadar benim de içimi kavuruyor. Beni yazmaya iten temel neden de hepimizi kavuran bu yangını bir an önce söndürmektir..
Bir de güzel haber vermek ve teşekkür etmek istiyorum. Yazılarıma 2016 yılında hazırlamış olduğum tüzük önerileri ile başlamıştım. Burada delegeliklere belli şartlar getirilmesi ile ilgili önerim aynı şekilde tüzük önerisine geçmiş. Önerinin genel merkeze iletilmesinde bir çok arkadaşımın katkısı oldu onlara ve öneriler içinde yer bulmasına layık gören tüzük komisyonu üyelerine teşekkür ediyorum. Kura metodu ile delegeliklerin belirlenmesi yer bulmamış. Gerçi tamamlayıcı bir unsur olacaktı ama şimdilik bu da bir mesafedir. Diğer önerilerin hayata geçmesi ileride umarım olacaktır.