Farkındayım, son yılların en kolay ve en çok yapılan siyasi söylemi CHP’ni eleştirmek. Bunu gönülden söylüyorum. Ancak şöyle bir gerçeklik var; artık bu iktidarın yanlışlarını, hatalarını konuşmaya gerek var mı? Anlatmaya gerek var mı?
epimiz anlamsız bir “çalıyorlar ama çalışıyorlar” şımarıklığı ve vurdumduymazlığı ile yıllarca verilmiş desteğin acı neticelerini iliğimize kemiğimize kadar hissediyoruz artık. Demek ki çalarak çalışmanın ömrü bu kadar oluyormuş, milleti getirdiği nokta ise sefalet! Bu yüzden bizlerde muhalifler olarak ülkeyi bu iktidarın yanlı ve yanlış yönetiminden kurtaracak formülü bulmaya çalışıyoruz.
***
Neyse konumuza dönelim.CHP ne yazık ki son aylarda yerel seçimlerde arkasına aldığı rüzgarı yavaş yavaş yitirmeye başladı. Bunu sadece anketlere bakarak söylemiyorum. Halkta CHP’ye ilgi giderek azalıyor, sadece iktidara ve yönetimine öfke var. CHP yine giderek bir alternatif olmaktan uzaklaşıyor. Bunu nasıl başarıyor?
Her zaman söylediğim bir şey var “kurumsal muhalafet” eksikliği. Ne demek bu: eylem ve söylemleriyle tutarlılık gösteren, partideki yönetim mekanizması içinde olanların birbiri ile bütünlük oluşturduğu yapıdan söz ediyorum.
Yoksa elbetteki CHP bürokratik anlamda bir kurumsallığa sahip. Parti içi yapılanması ve (eksikleri olsa da)düzenli olarak demokratik bir mücadele içinde geçen kongre süreçleri ile bu anlamda örnek bir kurumsallığı var. Ancak hem yeterli değil hem de vatandaşa bir faydası yok!
Topluma dair yaptıklarınız da bir kurumsallık içinde olmalı. Örnek vermek gerekirse; CHP belediyeleri elindeki anaokullarını kapatmak isteyen AKP, bahane olarak CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne açtığı dava ile yasayı iptal ettirmesini gösterdi. Karşılığında ne oldu? CHP içinden bu yasanın 2007’de iptal ettirilmesinin nedeninin o dönem AKP elinde bulunan belediyelerin bu anaokullarını, aynı bugün yapıldığı gibi protokollerle hiçbir resmî formasyonu olmayan tarikat ve cemaatlerin güdümüne sokmasını engellemeye çalışıldığına dair bir açıklama geldi. Ancak bu konuda soru sorularak mikrofon uzatılan bir Büyükşehir belediye başkanının verdiği cevap: "Vallaha bana sorma kardeşim yapana sor. Yapanlar yanlış yapmış, ben o zaman CHP’de bile değildim.”
İşte bu olmaz, olmamalı. Bu kurumsallıktan uzak bir muhalafet anlayışıdır. Bu bireysel düşünce özgürlüğü değildir. Halk bunu çok seslilik olarak algılamaz, tutarsızlık olarak görür. Ve siz bir başınıza ne kadar çalışırsanız çalışın, ne kadar başarılı olursanız olun içinde bulunduğunuz kurum genel bir tutarsızlık içinde göründüğü sürece asla maksada hasıl olamazsınız.
İşte içerideki bu çatlakları, tutarsızlıkları birileri büyük bir kurnazlıkla CHP’ne kayyumlar atayarak, içersini karıştırarak iyi kullanıyor. İşte Esenyurt, işte Beşiktaş belediyeleri. Amaç CHP’nin içindeki hizipleri, çatlakları ortaya çıkarmak, gündemini doldurarak politika üretemez hale getirmek. Adana Yüreğir Belediye başkanına transfer teklifi de bunun bir parçası. Eğer parti bir ideolojik siyaset, bir dava bilinci zeminine getirilmez ise, yani kurumsal muhalefet yapısı oluşturulmaz ise CHP bu oluşturulan anaforlar içinde daha çok debelenecektir. Çünkü bu parçalı parti yapısı karşı tarafa bunları yapma cesareti ve motivasyonu vermektedir.
***
CHP’nin bireysel başarılarının ötesinde toplam bir başarı hikayesine ihtiyacı var. Bu hikaye oluşturularak halka sunulursa halkın içinde CHP’ye dair umutlar ancak böyle yeşerecektir. İktidar kanadından gelen tüm saldırılarda, halkın büyük desteğini arkasına almış bir CHP karşısında boşa çıkacaktır.