GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Haldun Yerlikaya
YAZARLAR
21 Eylül 2019 Cumartesi

Zor İşler

Emeklilerin bu kadarını bile aldıklarına şükrettiği Türkiye'de ekonomi, ayakta kalabilmek için hakkından daha az ücretle çalıştıracak işçi arayan patronlarla, yaşayacak kadar ücret talep eden işçiler arasına sıkışmış, çözülmesi imkansız bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Patron, işçisine ödediği ücret karşılığında onun 24 saatini satın almadığını, işçi ise hakkı olanı alabilmek için patronuna gününün tamamını ve daha da önemlisi dünya görüşünü feda etmek zorunda olmadığını anlayana kadar da bu sorun çözülecek gibi görünmüyor.

Öte yandan hayat her şeye rağmen durdurulması imkansız bir hızla akıyor. Yaşanan hiçbir anı telafi imkanı bulunmayan insanoğlu, yaptığı hatalardan ders almaya, sorunları aşmanın tek yolunun kendini kültürel olarak geliştirmekten geçtiğine bir türlü inandırılamıyor. Yaşamı çalınan işçi doğal olarak kendisine ayırması gereken zamanı, patronuna ayırdığı saatlerin içerisinden çalmak zorunda bırakılıyor.

Verimsiz çalışmanın yegâne sebebinin kapasitesinin üzerinde çalıştırılmasına rağmen istediğini asla elde edemeyen mutsuz insanlar olabileceğini kimse akıl edemiyor veya etmek istemiyor.

Aynı dünyada yaşadığımız Japon işverenler mesai bitimi iş yerini terk etmeleri için çalışanlarının üzerinde kötü müzikler çalarak gürültü yapan drone'lar uçururken tabii ki iş yerini bir an önce terk edip istirahate çekilmenin bir sonraki gün daha yüksek verim almak anlamına geldiğini biliyorlar. Fakat işçiler kötü müzik ve tüm gürültüye rağmen kendilerinden feda edebildiklerince iş yerlerini terk etmeme eğilimi gösteriyor..

Bizde ise işçiye yol ücreti ödemek ya da servis hizmeti sağlamak dahi lüks kabul ediliyor.. Hemen her gün bir ya da birkaç fabrikada işçilere yedirilen yemekten kaynaklı zehirlenme haberleri normal karşılanıyor. Mazeret izinleri çoğu zaman doktor raporuna rağmen bir gün hesaplaşmak üzere kin defterine kaydediliyor. Kadın işçilerimiz küçük işletmelerde çoğu zaman cinsel istismara maruz kalıyor. Yasalarımıza göre 'Kötü niyet' suç olarak kabul edilmediği gibi, farkına varıp adalete sığınmak mağdur aleyhine iftira suçu olarak görülebiliyor. Çocuk işçiler küçücük bedenlere ne kadar zor işler yaptırılırsa, hayatta o derece başarı sağlarlar zihniyeti ile yıpratılıyor, gençliklerini yaşayamadan ihtiyarlığa sevk ediliyor.

Çay-simit hesabıyla bile yaşamanın mucize kabul edileceği miktarda maaş için bedenleri yıpranan işçilerle, ödenmesi mümkün olmayan onlarca çeşit vergi ve cezalarla boğuşan patronların arası yakın bir süreçte düzelecek gibi görünmüyor.

Hele ki mülteci işçi silahı patronların elinde bir koz olarak dururken...