Hayatımızda bazı insanlar vardır, pek farkında olmasak da bütünü tamamlayan önemli birer parçadırlar. Neredeyse her gün görmemize rağmen tanışıklığımız yoktur. Buna rağmen görsel ve duygusal hafızamızda bir yerleri vardır. İşe giderken başımızla selam verdiğimiz, bakkal, manav, berber ve diğerleri…
Bir şekilde hayatımızın bir parçasıdırlar. Özellikle mahalle kültürünün henüz devam ettiği küçük yerlerde daha çok görürüz bu tür ilişkileri.
Büyük kentlerde artık bu tarz ilişkilerin başka haller aldığını gözlemliyoruz. Bazen görmezden geldiğimiz, bazen o sabah görmediğimizde “Acaba başına bir şey mi geldi" dediğimiz bu insanlar hayatımızın önemli birer aktörleridir.
Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde tam 34 yıldır bir köşede müşterilerini bekleyen Cemal Çeliktaş bunlardan biri. Cemal usta, hayatının yarısından fazlasını bir ”Çakmaklara gaz’’ tezgahının başında geçirmiş. Her sabah evinden çıkarak Hürriyet Caddesi'ndeki tezgahının başına gelen Cemal Usta ile kısa bir sohbet etme imkanım oldu.
Bir çoğumuzun yanından geçerken görmediği bu insanların, hayatımızda sessiz birer dekor olmadıklarının farkında olmak gerekir diye düşünüyorum.
Bu işe nasıl başladığını soruyorum:
''O zamanlar çakmaklara gaz dolduran bir kişi vardı. Dilsiz usta derlerdi. Koca Camii’nin yanında bir tezgah açmıştı. Başka da kimse yoktu bu işi yapan. Ondan heveslendim. 1985 yılında İstanbul'a gittim. O zamanlar büyük para tabii, 100 liraya bu gaz tezgahını aldım.
İlk zamanlar endişe ettim. ‘Acaba bu işten geçimimi sağlayabilir miyim’ diye. Sonra baktım müşteri bana alışıyor, bazen iyi bazen kötü derken tam 34 yıl geçmiş.
Allah'a şükür bunca sene ekmek yedim bu tezgahtan. O beni bırakmazsa ben onu bırakmam.'' diyor.
Biraz da ailenden bahseder misin?
'O iş biraz karışık ama anlatayım. Dedelerimiz Yunanistan'dan gelmişler, savaş varmış o zamanlar, Akhisar'a yerleşmişler. Sonra yine savaş çıkmış, oradan Burhaniye'nin Şahinler Köyü'ne gelmişler. Annem babamı orada tanımış, evlenmişler. Dört kardeşiz, ikisi kız, ikisi erkek. Anne baba rahmetli oldu, geçinip gidiyoruz'' diye ekliyor.
Peki çoluk çocuk var mı?
'O işler pek olmadı. 'Üç beş çakmak doldurarak mı kızıma bakacaksın' diyerek kız vermediler. Sonra kaldık böyle, yalnız yaşıyorum'' diye bitirirken, gönül kırgınlığının izlerini yüzünde görüyorum.
Cemal Usta’ya güzel sohbeti ve ikram ettiği lezzetli çayı için teşekkür ederek ayrılıyorum. Bazen burnumuzun dibini göremeyecek kadar duyarsızlaştığımız bu çağda, maddi kazanımlardan daha değerli şeyler olduğunu hatırlamakta yarar var. Arada soluklanmak, dinlemek ve anlamak için durmak gerekiyor galiba...
Bir çoğumuzun cebinde son teknoloji akıllı telefonlar varken, attığımız her adımı, yediğimiz her lokmayı, gittiğimiz her yeri sosyal medya hesaplarından paylaşırken, Cemal usta hala ilk çıkan cep telefonlarından birini kullanıyor.
Ülke ülke gezmek bir yere, yaşadığı kasabanın dışına bir kaç kere çıkmış. Cemal Usta ve onun gibilerin zorlu ama dingin ve huzurlu hayatlarından öğreneceğimiz çok şey olduğuna inanıyorum...