GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mustafa Akbaş
YAZARLAR
18 Eylül 2020 Cuma

Kocaoğlu neyin peşinde!

Aziz Kocaoğlu... 15 yıl İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı... 31 Mart 2019 tarihindeki yerel seçimlerde aday olmayacağını açıkladı... Sonra, Tunç Soyer'in aday olma ihtimalini duyunca koşa koşa soluğu Ankara'da aldı... "Ben aday değildim ama o adaysa ben de adayım" diyerek herkesi şaşkına çevirdi...

Küçük bir krizin kapısını araladı...

***

Sürekli yükselen şekeri, tutarsızlıkları, özellikle işçi kesimi ve sivil toplum örgütlerine yönelik 'uzlaşmaz ve tahammülsüz' tavrı ile hafızalara kazındı...

Uyguladığı mali disiplin ve belediyenin özkaynaklarını doğru kullanması belki de tek artısıydı... Aslında, bundaki büyük payı da Genel Sekreter Buğra Gökçe'ye ayırabiliriz...

Bir de kent siyasetini (kimilerine göre 'siyasetsizliğini' demek daha doğru sayılabilir) dizayn etme çabaları vardı tabii... Şu şu belediye başkanları olmazsa olmaz... Hatta şu şu baro başkanı, şu şu oda başkanı, şu şu ilçe başkanı v.s.

İstiyordu ki hepsini kendi tayin etsin, yahut ettirsin...

***

Bir de yanlış zamanda yanlış yerde durmaları vardı tabii... CHP teşkilatının rahatsızlığını dile getirmesine rağmen, 2018'de Muharrem İnce'nin hareketine destek vermişti... En yakınındaki belediye başkanları bile yanından çekilip kendisini yapayalnız bırakmışlardı... Ama o İnce'nin yanında durmakta bir sakınca görmedi...

Partisinin bazı yöneticileri ile yaşadığı sorunları da her zaman 'azaltmaya çalışan değil büyütmeye çalışan' taraftaydı... Öyle ki kendisine dönük bir hamleye sinirlenip ertesi gün yandaş bir ulusal kanala çıkıp, bir büyükşehir belediye başkanı olarak partisini yerden yere vurmuşluğu bile vardı...
Ama tabii şimdi bunların hepsi unutuldu gitti... Çünkü bu ülkenin hamuru uyku otuyla yoğrulmuştur... Her şey unutulur, ama her şey...

***

Ve bir gün hiç bir şey olmamış gibi, bazı odaklar onu 'bir bilen', 'uzman', 'ombudsman' sıfatıyla ekrana çıkarır... Kentle ilgili çözüm bekleyen belediyecilik konularını tek tek sorar... O da sanki bu güzel İzmir'in bir belediye başkanı yokmuş gibi, soruları tek tek yanıtlar... 'Şu şöyle olmalı', 'bu böyledir', 'bu budur' 'şu bu değildir' türünden ahkam keser...

Öyle ya, bütün İzmir de diyordu ki "Aziz Kocaoğlu olsa bu körfez kokusunu nasıl çözer", "Pandemide mali disiplin nasıl sağlanır", 'Alsancak'a alt geçit lazım mı", "Kültürpark'a ne yapılmalı ne yapılmamalı"... Bla bla bla bla...

Sahi, bayram değil seyran değil eniştemiz bizi niye öptü? Kocaoğlu niye hortladı? Kocaoğlu'nu kim hortlattı?

***

Madem çok yorulmuş, arkadaşları ile fevkalade zamanlar geçiriyormuş, kendisine zaman ayırıyormuş, spor yapıyormuş, emeklilik hayatından çok memnunmuş... Peki o zaman niçin bu 'ben burdayım deme' çabası?

Siyaseten bir beklenti var desek, ona da yanıt veriyor... Diyor ki zatı şahaneleri; "Milletvekilliği benim mizacıma uygun değil... Siyaset öyle ben bıraktım denilince bırakılabilecek bir şey değil... Kongre sürecinden sonra sahalara çıkmayı düşünüyordum... İl ve ilçe teşkilatlarında birlikte çalışma yapacağız..."  Bla bla bla bla

Ne demek şimdi bu! Milletvekilliğini istemiyor... Tamam bu kesin! Ne diyor, ilçe ve ilde çalışma yapacakmış... İyi de nasıl? Ne yapacak?

Urla İlçe Başkanı mı olacak? Yoksa Deniz Yücel'in koltuğuna mı göz koydu?

***

Yani anlayacağınız hep bi karnından konuşmaca... Sorsan, (kesinlikle öyle il ve ilçe başkanlığı talebim filan yok) da der...

Peki ne yapalım o  zaman sizi efendicağızım! Kılıçdaroğlu kalksın oraya mı oturtalım? Yoksa Erdoğan'ın yerine Saray'a mı koyalım?

Biz de bilemedik siyasetin bu doyumsuz çavuşlarını ne yapalım? Hangi payeyi verip ne zamana kadar tepemizde gezdirelim?

Ben bilemedim doğrusu, Kocaoğlu'nun amacının ne olduğunu, neyin peşinde olduğunu!

Tek söyleyeceğim; bi bitmediniz...