Şişmanlar neden daha neşeli olurmuş duydunuz mu hiç? Ben duydum..
Efendim şöyle oluyormuş; kilolu insanların metabolizması daha fazla serotonin yani mutluluk hormonu salgılıyormuş da ondan öyle oluyormuş, muş dediğime bakmayın Konya'ya uzay üssü kurulduğundan beri ne yalan söyleyeyim boynum Türk bilimi dahil karşısında kıldan ince..
Aslında doğada tüm canlılar yiyecek stoklamak ister. İnsan da öyle. Zenginlik arttıkça stoklar artar, yaşamsal gerekliliğe ulaşmış olmak kişiye kendisini daha güvende ve huzurlu hissettirir. Bu da mutluluğun en temel gereksinimlerindendir.
Tüm savaşların ana sebebi de budur. Yaşamın ve neslin devamını garantilemek için daha çok yiyeceğe ihtiyaç vardır. Okumuşsunuzdur, tarihte ilk savaşlar insanoğlu tarımı keşfedip ekebilecek daha fazla alana ve tabii ki daha fazla yiyeceğe sahip olmak istediğinde başlamıştır.
Biliyor musunuz farkında olmadığımız halde vücudumuz da bu şekilde çalışır. Çaktırmayın (hepimiz aslında birer stokçuyuzdur..)
Bilim bunu da tedavi etmeye çalışırken diyetisyeniniz ''Porsiyonu 2-3 seferde bitir”, ”3 yerine 6 öğün ye” gibi öğütler verir.. Bu,vücudun amansız stokçuluk isteğine karşı bulunmuş etkili bir kandırma şeklidir. Kısa aralıklarla besine ulaşan vücut yağ stoklamayı gerekli görmez, siz de böylelikle kilo almamış olursunuz.
Şimdi gelelim neden bunları yazdığıma..
Hepimiz sık sık ikramlar yapar, bazen kabul bazen reddederiz.
-Tatlı alır mısın?
-Hayır teşekkürler kilo yapıyor.
-Size yemek hazırlıyorum.
-Yok canım sağol bir yere davetliyiz.
Ne kadar da sık rastlarız değil mi bu konuşmalara? Misafir etmeyi,ikram yapmayı hem severiz hem de bir görgü kuralı olarak görürüz..
Peki bazı kuralları uygularken aslında kabalık yaptığınızı fark ettiğiniz oldu mu hiç?
En büyük görgüsüzlük yoksul,muhtaç,düşkün birine ikram sırasında bazı nezaket kurallarını uygulamaktır desem ne düşünürsünüz?
Şimdi emniyet kemerlerinizi bağlayın yakınlarınıza kendinizi başka birinin yerine koymaya gittinizi haber verin ve bunu yapmaya hazır olun,eğer değilseniz yazının buradan sonraki kısmını okumanıza gerek yok,sallayın gitsin..
Karnınız şu an tok bile olsa evde hiç yiyecek olmadığını,yarın ya da birazdan acıkınca ne yiyeceğinizi,nereden ve nasıl bulacağınızı bilmediğinizi düşünün..
Çocuk olun.
Hele bir de aç olun..
Birileri ''Yer misin canım?'' dediğinde ölesiye aç olmana rağmen gururundan hayır bile diyemeyip sadece başınızı sağa sola salladığınızı düşünün..
Soran değil, bir kereliğine kendinizi sorulan tarafta hayal edin..
* * *
Nasıl,hoşunuza gitti mi?
Korkma Niyazi sen o değilsin,çok kaptırdın kendini ama geçti kurtuldun buradasın!..
Dünya tokluk konusunda hiç adil bir yer değil,açlık konusunda ise çok vahşi ve ne yazık ki görgü kuralları asla işlemiyor.
Keşke dünyada hiç kimse bana nazik davranmasa ama buna karşın aç insanlar,hele hele aç çocuklar olmasa.
Yazıyı okuyup ''Ne yani aç insanlara daha mı kaba davranalım?'' diyeceklere şimdiden söyleyeyim,ne demek istediğimi anlamadıysan zaten yeterince ince düşünemiyorsun demektir,bildiğin gibi devam et..
Ama şu kısa yazı bittiğinde içinizde bir burukluk olduysa çaresi var..
Hemen,şimdi!
Çıkın sokağa, bir çocuk,bir yoksul,bir yaşlı, bir düşkün bulun,olmadıysa bir kedi bulun,bir köpek bulun.Yeter ki aç bir canlı bulun ve hiç nazikçe sorular sorup zaman kaybetmeden onu doyurun.
Sonra bunu yapmanın verdiği huzurla aynaya bakıp ‘‘Ben insanım” deyin.
Sevgiyle…