Çin’den dünyaya hızlı bir şekilde yayılan Korona virüsü, sadece sağlık endişeleri ile sınırlı kalmayarak dünya ekonomilerini ve bilhassa Türkiye ekonomisini uzun süreli olumsuz etkileyecek.
Virüs ilk olarak insanlara bulaştı ve 3 bine yakın can kaybına neden oldu. Ama virüsün bulaştığı sadece canlı organizmalar değil, cansız maddi varlıklara da virüs bulaşabiliyor. İlk bulaşma uluslararası havayolları seferlerinin karşılıklı durdurulması ile başladı.
Virüsün son hedefi ise turizm sektörünün Mekke’si olan Berlin Enternasyonal Turizm Fuarı oldu. İTB’nin panik içindeki Almanlar tarafından son dakikada acemice iptal edilmesi ile virüs işine devam etti. Şimdiye kadar 117 Korona virüsü vakası tespit edilen Almanya’da şu ana kadar bu virüsten henüz ölen yok ama endişe büyük. Dünyada turizme en çok para harcayan, en çok seyahat eden millet olarak ünlü olan Almanların büyük bir kısmı bu sene BEKT (Bu senede Evde Kal Turizmi) yapacağa benziyor.
(Almanların virüs nedeniyle yağmaladığı bir marketten görüntü:)
BEKT (Bu senede Evde Kal Turizmi) sadece Almanya ile sınırlı kalmayacak. Birçok AB ülkesi vatandaşları bu akıma kapılacak ve evde veya AB içindeki güvenli ülkelere seyahat edecekler. Avrupalı turistler AB dışişleri bakanlıklarının yayınladığı “Başka ülkelere seyahat uyarısı” bültenlerine çok önem verirler. Zira bu bültende şu ülkeye gitmeyin diye bir uyarı var ise siz yine de o ülkeye giderseniz, devletinizin sizi o ülkede koruma garantisi kalkar, sigortanız işlemez.
AB devletlerinin daha hiç Korona vakası açıklanmamış Türkiye için yakında böyle bir uyarı yayınlamaları ihtimal içinde. Bizim sağlık bakanının her gün temcit pilavı gibi açıkladığı “Türkiye’de Korona virüsü yok” beyanlarını ancak iç kamuoyu yutar. Bize turist yollayacak ülkeler için ise bu beyanların kıymet-i harbiyesi yoktur. Zira hemen yanı başımızdaki İran’da Korona virüsü yüzünden ölenlerin sayısı resmi olarak 50 olarak açıklandı ki bu rakamın da azaltılmış yalan olduğunu bilmeyen yok. İran ile Türkiye arasındaki kevgire dönmüş sınır hattından Türkiye’ye her gün binlerce Afganistanlı, Pakistanlı, İranlı, Iraklı, Suriyeli kaçak göçmen giriş yapıyor ve hiçbir kontrole takılmadan Türkiye’nin metropollerine dağılıyorlar. Bu kaçak göçmen akımı tehlikeli virüs Korona’yı er geç Türkiye’ye taşıyacaktır, ne yaparsanız yapın, İDLİB krizindeki gibi, sosyal medyanın fişini çekin, bu haber dünya kamuoyuna ulaşacaktır.
Geçen yıl 36 milyar dolar turizm geliri elde ettiğini (ki bu gelir değil cirodur) ilan eden Türkiye bu sene turizmden 41 milyar dolar bir döviz girdisi beklemekteydi. Ancak daha şimdiden yurt dışı iptalleri devreye girmiştir. Bilhassa Çin’den gelen turizm rezervasyonları yüzde 30-40 geriye gitmiştir. Rusya ve AB ön rezervasyonları ise henüz tam realize olmamıştır. Hastalığın etkisini Mart-Nisan döneminde de sürdürmesi halinde bilhassa AB’den beklenen ön rezervasyonların yüzde 50’nin üzerinde geri gideceğini öngörmek için müneccim olmaya gerek yoktur.
SADECE VİRÜS DEĞİL, BİRDE İDLİB VAR...
Öte yandan Türkiye’ye en çok turist gelen ülkelerden Rusya ile ilişkiler bıçak sırtında. Rusya ile İdlib’de gerilim gün geçtikçe tırmanıyor ve hiç kimse bir gün sonra ne olacak öngöremiyor. 27 Şubat günü Rusya destekli saldırı sonucu 36 şehit veren Türkiye’de Ruslara karşı oluşan kamuoyu tepkisi kolay dineceğe benzemiyor. Gerçi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 5 Mart’ta Putin’e giderek bir çözüm arayacak ama her iki karpuzu bir elde taşımak gerçekçi görünmüyor. Bir taraftan Rusya’nın İdlib’teki “Radikal Terörisler buradan çıkacak” şeklindeki sert ve taviz vermez tutumu, öbür taraftan Rusya ile olan ekonomik ilişkiler.
Türkiye ile Rusya’nın 26,3 milyar dolar dış ticaret hacmi var. Ama bu tutarın yüzde 85’i Türkiye’nin Rusya’dan yaptığı enerji ithalatı. Rusya’ya 3,8 milyar dolar tutarında ağırlıklı olarak tarımsal ürün ihraç ediyoruz. Arada 18,6 milyar dolar açık veriyoruz. Rusya ile negatif ticaretimizde avunduran tek unsur ise Rusya’dan gelen 5 milyon turist. Antalya’da ki turistlerin yüzde 40’ı Ruslar. Ancak Rusya ile bu sorunlar ve Korona virüsünün ortalıkta dolaştığı bir dönemde 5 milyon Rus turistin gelmesi de garanti değil.
Hatırlarsak, 2015’te bir Rus uçağını düşürmüş, zamanın Başbakanı Ahmet Davutoğlu “Emri ben verdim” diye böbürlenmiş, Rusya’nın sert tepkisi üzerine uçağı düşürme suçunu “Fetocu” pilotlara kadar indirgemiştik. Ama Ruslar bu numarayı yutmamış, karşılık olarak Türkiye’ye gönderdikleri turist sayısı bir önceki sene 2,8 milyon iken, 2016’da 680 bine düşmüştü. Rus savaş uçağı, 15 Temmuz kalkışması derken, Türkiye dünyada güvenli ülke algısını yitirmiş ve turizmcilerimiz 10 milyar dolar zarara uğramış, oteller iflas etmişti.
AB İLE MÜLTECİ KRİZİNİN FATURASI GELİR...
AB ile en önemli faktör ise, Türkiye’de bulunan 5 milyonun üzerindeki düzensiz savaş kaçkını mültecilerin İDLİP krizi nedeniyle sınırlar açılarak AB’ye karşı bir tehdit unsuru olarak kullanılması.
Suriyeli göçmenler konusunda Türkiye’nin hiçbir şekilde yardımına koşmayan, tüm sorunu Türkiye’ye yükleyen iki yüzlü ve oportunist Avrupa Birliği bu konuda Türkiye’ye karşı çok sert tedbirler alacaktır. Türkiye’den Avrupa’ya mülteci akımı yoğunlaştıkça AB Türkiye’ye karşı ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulayacak, ilk adım da Türkiye’ye gidecek AB turistlerini engelleme manevrası ile başlayacaktır.
Karamsar bir tablo çizmek istemiyorum ama, ne yazık ki, bu yıl yine 2016’daki gibi turizmde de, ekonomide de işimiz kolay değil.
Bir tarafta Corona virüs belası, öbür tarafta İDLİB’teki savaş yetmezmiş gibi bir de AB ile mülteci akımı krizi..