İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener, İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırıyı düzenleyen teröristin, Afrin üzerinden ülkemize kaçak girdiğine işaret etti.
Akşener'in konuşmasından satır başları:
BEYOĞLU’NDAKİ HAİN SALDIRI
''Yine canımız yandı, PKK, PYD, YPG terör örgütünün bombasının ateşinde tertemiz hikayelerimiz yarım kaldı. Adana’dan yola çıkıp kardeşinin nişanı için İstanbul’a giden, sırf alışveriş yaptıkları için hayatlarını kaybeden minik Ecrin’imiz ve babası Yusuf Meydan’dan geriye birbirlerine mutlulukla baktıkları fotoğrafları kaldı. Ablalarının dükkanlarından çıkıp sırf İstiklal Caddesi’nde yürümek istedikleri için Adem Topkara ve Mukaddes Elif Topkara çiftinin ardında daha 3 yaşındaki Elis kızımız ve 9 aylık yağız yavrumuz öksüz, yetim kaldı. Sırf o gün o saatte İstiklal Caddesi’nde oldukları için daha 15 yaşındaki Yağmur Uçar kızımızla annesi Arzu Özsoy öğretmenimizin yarım kalan hayalleri içimizi yaktı, ruhları şad mekanları cennet olsun. Terör korkudan beslenir, şüpheden beslenir ve amacı her zaman aynıdır. Millet iradesini endişe ve korkuyla teslim almak ister. Tüm bu yollarla da kirli emellerine ulaşmak ister. Tarihimizin her döneminde böyle kirli emellere karşı direndik. Biz çadırımızı sırtlanlarımızın yolu üzerine kurduk, ancak tüm tuzaklara karşı önlem alabilecek güçteyiz. Zor günlerimiz oldu, nefessiz kaldığımızı hissettiğimiz anlar oldu.
“TERÖRE TESLİM OLMAYACAĞIZ”
Bugün de aziz vatanımızın üzerindeki planları, terör üzerinden uygulamaya çalışanlar şunu iyi bilsin ki, biz devlet ve millet olarak bölücü terörle 40 yıldır sarsılmaz bir iradeyle mücadele ediyoruz. 140 yıl olsa da teröre teslim olmayacağız. Devletimizin yanında dururken, devlet benim diye ortalıkta gezenlerin işlerini yapıp yapmadıklarını böyle acılı zamanlarda gözden geçirmek zorundayız. Millete yaptıkları hizmetin bir vatan borcu, namus borcu olduğunu söylemek zorundayız. Devletimizin yanındayız ama her yanındayız. Çünkü devlet biziz. Devlet, koltuk sahiplerinin babalarının malı değildir. Devletimiz, milletçe bu dünyada sığındığımız büyük birlikteliğimizdir. Herkesin eşit derecede hak iddia edebileceği kadar da hayata dairdir. Devlet bu yüzden değerlidir, kutsaldır. Devletimizin yanında olduğumuz kadar içinde olabilmeliyiz. O devlet sadece milletin varlığına dairdir. O devlet ki, vatandaşının can, mal, ırz ve namus güvenliğini sağlamak en temel görevidir.
O devlet ki bir yandan milletimizin refah ve kalkınmasının yolunu açarken, bir yandan da insanımızın sokakta gezerken arkasını kollamadığı bir toplum düzenini temin eder. Düzen denen şey de bundan başka bir şey değildir. Hakça, adilce hizmet veren kerim bir devlettir. Hükümet de bunu sağlamaya söz veren bir avuç insandır. Ayrıcalıkları, milletin kendilerine verdiği görevi yerine getirmekten ibarettir. Sözlerini yerine getirmediklerinde de ceketlerini alıp giderler. Gerekirse hesap verir, ceza çekerler. Millet iradesi en büyük mahkemedir. Terörle mücadele, iktidarın milletimize verdiği sözün hakkını vermesi gereken alandır. İktidarın büyük ciddiyetle devleti idare etmesi, tehditleri ortadan kaldırması gerekir.
“TERÖRLE MÜCADELENİN ALTIN KURALLARI VARDIR”
Terörle mücadele ciddiyetsizliği, siyasi ihtirasları, iktidarın birbiriyle çelişen açıklamalarını kaldırmaz. Kusursuz işleyen devlet aklı olmadan yapılamaz, hiçbir aşamada hata yapılamaz. Terörle mücadele yapılan ilk hata, son hatadır. Terörle mücadelenin bazı altın kuralları vardır. Devletin görevlerinden biri, hiçbir zaman kaybetmeden faili yakalamak ve olayın arkasındaki güçleri aydınlatarak, tekrarlanmasın diye gereken önlemler almaktır. İktidarın esas önceliği, terör eylemine daha yapılmadan engel olabilmektir. Bir terörist, ülkemizde bomba yapmaya karar vermişse, iktidarın görevi, devlet kurumlarını onu etkisiz hale getirmek için harekete geçirmektir. Devlet, teröristlerin ayakkabı numarasına kadar bilir. İktidarın görevi o teröristleri, tek bir vatandaşın burnu kanamadan onları etkisiz hale getirmeyi çok daha iyi bilmektir. Terörle mücadelede sınır güvenliği de çok önemlidir.
*Bir teröristin, mülteci kılığına girerek 4 koca ay kaçak şekilde ülkemizde yaşamasına göz yummaz. İktidar, kontrolsüz göç politikası uygulayarak sınırlarımızın kevgire dönmesine sessiz kalamaz, teşvik edemez. Devlet, vatandaşların doğru bilgiye ulaşmasını sağlayıp, korku iklimine engel olmakla görevlidir. Hem korkuyor, hem şüpheye düşüyorsanız, terör eylemi amacına ulaşmış demektir. Sokaklarda yürüme özgürlüğümüz, bilgiye erişimimiz elimizden alınmışsa, terör amacına ulaşmış, yetkiyi alanlar da işlerini yapmıyor demektir. Dezenformasyonla mücadele de terörle mücadelenin ilk şartlarından biridir. Ama bu medya karartmasıyla değil, doğru bilgilendirmeyle yapılır. Devlet geleneğimizde; her tuzağı, her belayı iktidar koltuğuna yönelik hamleler olarak değerlendirmek yoktur. Bu saldırılar milletimizi, devletimizi hedef alır. Meseleye bu ciddiyetle yaklaşmak lazımdır.
ERDOĞAN’IN YURT DIŞI ZİYARETİ…
Sayın Erdoğan’ın yurt dışı seyahatini iptal etmesini ya da milletimiz yas tutarken, kendisini dans gösterisiyle karşılatmamasını beklemek doğal hakkımızdır. Yayınlanan taziyeyi reddedip terör saldırısından ABD’yi sorumlu tutan İçişleri Bakanı’nın, grup konuşmasında ABD’yi müttefikten çıkartan Cumhur İttifakı ortağının, bunlar olurken ‘dostu’ Biden ile Bali’de sohbete oturup taziyeleri kabul eden Erdoğan’ın ortak bir anlayış ve dil ile hareket etmelerini beklemek en doğal hakkımızdır. Her alanda yalpalamalarıyla başımızı döndüren bu iktidardan hiç olmazsa böylesine acı bir terör olayında biraz disiplin, ilkeli duruş beklemek en doğal hakkımızdır. İster iktidar, ister muhalefet; bu vahim olay üzerinden siyaset devşirmeye kalkan her zavallı odağın karşısında bizler duracağız. Hiçbirine fırsat tanımayacağız. Geçmiş travmalarımızın tetiklenmesine izin vermeyeceğiz.
“HERKES AKLINI BAŞINA ALSIN”
Bu vahim tablo karşısında ise, iktidar, sınırlarımızın kevgire dönmesine karşı, önlem almak yerine, o sınırlardan, ülkemizin kalbine kadar sızarak estirilen terörden, sızlanmayı tercih ediyor. Buradan, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına seslenmek istiyorum: Herkes aklını başına alsın! Sirk yönetmiyorsunuz, devlet yönetiyorsunuz, devlet! Türkiye'yi yönetenlerin işi, sızlanmak değildir. Türkiye'yi yönetenlerin işi, “bank” tartışmaları açıp, siyasi “yakan top oyunlarından”, medet ummak da değildir. Türkiye'yi yönetenlerin işi, sorumluluk alarak, planları bozmak, milletimizin güvenliği için, ne gerekiyorsa onu yapmaktır. Biz bu soruna değindikçe, Bu soruna çözüm önerileri sundukça, karşı çıkan, iftiralara başvuran iktidarın, aklını başına alma vakti, geldi de geçti. Bay Kriz, hamasi konuşmalarla, nutuklarla, bırakın sorunu çözmeyi, daha da büyüttüğünü artık görmelidir. Vicdanın devreye girmesi gereken yer, aziz milletimizin güvenliğidir. Bay Kriz ve beceriksiz ekibi, artık bu işin ciddiyetini kavramalı, Ve ülkemizin geleceğine, ipotek koyan bu sorunu, bir an önce çözmelidir.
“HERKESİN İÇİ RAHAT OLSUN”
AK Parti iktidarının, bizzat sorumlusu olduğu bu sorunu, Ak Parti kadrolarının çözemeyeceğini, elbette çok iyi biliyoruz. Ama herkesin içi rahat olsun. Sandık geldiğinde, milletimizden yetkiyi alıp, gereğini yapacağız. Bu hayasız akını durduracak, milletimizin güvenliği ve huzuru için, hiçbir adımı atmaktan geri durmayacağız. Sandığın ufukta artık göründüğü, bu son düzlükte ise; Önümüzdeki sürecin, bir korku iklimi içinde geçmesine fırsat vermeyeceğiz. Sokaklara çıkmaktan, kalabalıklara girmekten, özgürce dolaşmaktan çekinmeyeceğiz. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında, milletimizin demokratik ruhuna yakışır bir ortamda, seçimlere gideceğiz. Akılla, emekle, kadrolarımızla, projelerimizle yarışacağımız, ve iyi olanın, milletimizin teveccühünü kazanacağı, hak ettiğimiz gibi, tertemiz bir seçim süreci geçireceğiz. Çünkü; Türkiye’miz sahipsiz değil! Devletimiz sahipsiz değil! Milletimiz sahipsiz değil! Demokrasimiz sahipsiz değil! Milletimizin mutlu, güvenli ve huzurlu yarınları için; cesaretle, ciddiyetle, aşkla ve şevkle, İYİ Parti olarak, biz buradayız.''