Ege’nin incisi olan ve bir dünya kenti olabilmesi için Allah’ın verdiği tüm nimetlere sahip İzmir’in büyük bir deprem tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Nasır, “100 binlik planları onaylanmayan, bazı merkez ilçelerinde 5 binlik planları yapılmayan, alt ve üst ölçekli planları birbiriyle uyumsuz ve kanun önünde plansız bir kent olarak tanımlanan İzmir’deki yapıların yaklaşık yüzde 65’i kaçak ve gecekondulardan geri kalan kısmının da yüzde 50’si deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılardan oluşmaktadır. İzmir’deki depreme dayanıklı yapı stoğu sadece yüzde 25-30 seviyesindedir. İzmir aynı zamanda 7 şiddetinde bir deprem üretebilecek 17 fay hattının merkezinden geçtiği riskli bir kenttir. Büyük riskler taşıyan İstanbul, Marmara Denizi’nden geçen 2 fay hattı üzerinde bulunmasına ve İstanbul’un kuzeyi ikinci derece deprem bölgesi olmasına rağmen İzmir, doğusundan batısına, kuzeyinden güneye birinci derece deprem kuşağındadır. Bu gerçek asla unutulmamalıdır” diye konuştu.
"20 BİN VATANDAŞIMIZI KAYBEDEBİLİRİZ"
Birleşmiş Milletler’in bu gerçekler ışığında 1998 yılında dünyada aralarında İzmir’in de bulunduğu 9 büyük kentte deprem master planı çalışmalarına başladığını hatırlatan Necip Nasır sözlerine şöyle devam etti: “Bu çalışmalar 1999 yılında rahmetli Belediye Başkanımız Ahmet Piriştina döneminde açıklanan sonuç raporunda, olası 6,5 şiddetindeki bir depremde toplam 30 ilçesi bulunan İzmir’de sadece 11 ilçede yaklaşık 20 bin kişinin hayatını kaybedebileceği, bir buçuk milyon kişinin de evsiz kalabileceği öngörülmüştü. Bu korkunç bir felaket senaryosudur. Mevcut yapı stoğuyla 1999 yılında 3 milyon 300 bin nüfustan, bugün mevcut yapı stoğuyla 4,5 milyonluk bir nüfusa ulaşan İzmir’de gerçekleşebilecek yıkıcı bir depremin sonuçlarını lütfen çok dikkatli düşünmenizi rica ediyorum”