GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
17 Nisan 2020 Cuma 13:08

"Belediyelerin en az geçen yılki gelirleri garanti edilmeli"

CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, koronavirüs salgınına yönelik olarak Meclis Genel Kurulu'nda yasalaşan Torba Kanunu eleştirdi, salgının faturasının vatandaşa, belediyelere kesildiğini söyledi. Sındır, “Koronavirüsün Ekonomik Etkilerinin giderilmesine dair sözde kanun teklifiyle maalesef ekonomik yük yine ücretliye, işsize, esnafa, çiftçiye, emekliye, sanayiciye, belediyelere, velhasıl vatandaşın üzerine yüklendi. İktidar torba kanunla salgının faturasını halkımıza kesti” dedi.

Torba kanunun bir etki analizi olmadığını söyleyerek sözlerine başlayan Sındır, “bir oldu bitti ile karşı karşıya kaldık. Dün Plan Bütçe Komisyonuna gelen kanun teklifi bir sonraki gün genel kurula geldi. Teklif, komisyonda görüşmeler devam ederken Meclis Genel Kurulu’nda gündeme girdi. Komisyon bitiyor, Genel Kurulda boşlukta bırakılan bölüm maddeleri tanımlanıyor belirleniyor. Bu durum belki de ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde Milli Mücadele günlerinde ya da Kıbrıs Barış Harekatında olmuştur. Torba kanunun kamu harcamalarına, gelir ve giderlere, bütçeye olan etkisi nedir? Bilmiyoruz. Çünkü görmedik” dedi.

“İSPANYA MİLLİ GELİRİNİN YÜZDE 20'SİNİ EKONOMİK DESTEK OLARAK AYIRDI, YA BİZ?”

Salgınla mücadelenin topyekun yapılması gerektiğini ifade eden Sındır, “Bu pandemi ile tüm dünya mücadele ediyor. Fransa, ‘Ben, 45 milyar euro önlem paketi açıklıyorum, 669.6 euro kişi başına’ diyor. İngiltere, ‘Ben, 400 milyar dolarlık paket açıklıyorum, 6.097 dolar kişi başına.’ Almanya, ‘Ben, 550 milyar euro paket açıklıyorum, kredi desteği veriyorum.’ ABD, ‘Ben, 1 trilyon dolar veriyorum, 3.061 dolar kişi başına.’ İspanya, ‘Ben, 200 milyar dolar destek paketi açıklıyorum. Bunun 117 milyar doları kamuya, 83 milyar doları özel sektöre ve yıllık milli gelirimin yüzde 20'sine tekabül eden bir kaynak ayırıyorum’ diyor. Sosyal devletin gereğini yerine getiriyorlar. İspanya milli gelirinin yüzde 20'sini ekonomik destek olarak ayırdı, ya biz? Ve biz ülkece salgına karşı başarılı olmak istiyorsak sadece sağlık sektörüyle ilgili alınması gereken önlemleri ortaya koyan bir düzenlemeyi değil, bu salgının her sektörde; ekonomide, sosyal yaşamda, kültürel yaşamda etkilerini de dikkate alıp bu etkilerine karşı topyekun mücadele etmeliyiz. Fakat Koronavirüsün Ekonomik Etkilerinin giderilmesine dair pansuman dahi olamayacak olan sözde Kanun Teklifiyle maalesef ekonomik yük yine ücretliye, işsize, esnafa, çiftçiye, emekliye, sanayiciye, belediyelere, velhasıl vatandaşın üzerine yüklendi. İktidar torba kanunla salgının faturasını halkımıza kesti. Gelin, milli gelirden daha fazla pay ayırın ücretliyi, işsiz kalanı, ücretli izne ayırıyorum diyerek mağdur durumda bıraktığınız işçimizi, halkımızı kurtarın” dedi.

“47 ÜLKEDE 38'İNCİYİZ”

Sağlık sektörünün içinde bulunduğu durumu anlatarak sözlerine devam eden Sındır, “Sayın Uğur Aydemir Meclis Kürsüsünden ‘Sağlık sektöründe ne kadar iyi durumdayız’ dediği için ben de ne durumda olduğumuzu paylaşayım. Sayın vekilimiz biliyor musunuz? 10 bin kişiye düşen yatak sayısı OECD ülkelerinde ortalama 47 iken, Türkiye'de 28,3. 47 ülkede 38'inciyiz. 100 bin kişiye düşen hekim sayısı OECD ortalaması 340 iken, Türkiye’de bu sayı 187. Neredeyse 2 katı. 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı OECD ortalaması 900 iken, Türkiye’de bu sayı 301. Tam üç katı düzeyinde düşük. Sağlık sektörümüzün ne durumda olduğunu anlamak istiyorsanız bu sayılara iyi bakınız. Yaptığınız hastane sayısıyla övünmeyi artık bırakınız. 2002'de hastane sayımız 774'tü, 17 yıl sonra artan nüfusa rağmen hastane sayımız ancak 928'e çıktı” dedi.

“AÇLIKLA NASIL MÜCADELE EDECEĞİZ DERDİNE DÜŞERİZ!”

Gıda arz güvenliğine dikkat çekerek sözlerine devam eden Sındır, “Çiftçimiz üretim yapamaz durumda. Çiftçinin borçlarını telafi edecek önlemler almadığınız sürece bu durum çok daha vahim bir tabloya doğru ilerler. Gıda arzının güvenliğini ve güvencesini sağlayamazsanız; yarın açlıkla nasıl mücadele edeceğiz derdine düşeriz. Tarım sektörünün ayakta kalabilmesi, üreticilerin zarar görmemesi ve gıda tedarikinin aksamaması için aklın ve bilimin ışığında önlem almalı. Topraklarınızda, kendi üretiminizi yaparak insanınızın gıda ihtiyacını karşılayamadığınız böylesi bir pandemi, böylesi bir küresel salgın durumunda kimse de sizin yüzünüze bakmaz” dedi. 

“BUNUN CEZASINI ASIL BELEDİYELERE DEĞİL VATANDAŞ ÇEKTİRİRSİNİZ!”

Krizin yükünün belediyelerin sırtına yüklendiğini ifade ederek sözlerini sonlandıran Sındır şöyle konuştu: “Belediyelerin öz kaynakları vardır. Bu ağırlıklı olarak emlak vergilerinden gelir. İlan, tabela, reklam vergilerinden gelir. Ecrimisilden birtakım ek gelirleri vardır. Cüzi miktarda, kira gelirleri vardır. Merkezi yönetim bütçesinden gelen pay vardır, İller Bankası aracı olur, merkezi yönetim bütçesinden belediyeye aktarılır. Mayıs ayı vergi ayıdır. Belediyelerin önümüzdeki ay ne kadar vergi tahsilatı yapacağını göreceğiz, çok düşük kalacak. Çünkü yurttaşlarımız asgari ücretin bile altında bin 177 liraya mahkum edilince nasıl ödeyecek. Esnaf kepenk indirince, sanayici şalterleri indirip üretimi durdurunca nasıl ödeyecek. Üretimin olmadığı gelirin olmadığı bir dönemde emlak vergisini de beklemeyin. Belediyelerin İller Bankası yani merkezi yönetim bütçesinden alınan geliri eğer bir de kesintiye uğratılırsa borçları nedeniyle belediyelerin çok ciddi bir gelir sorunu ortaya çıkacak. Bırakın kesintiyi, Belediyelerin İller Bankasına ödenen %2 paylarını kaldırın. Sadece SGK borçlarının ertelenmesi ile Belediyeleri rahatlatamazsınız. Belediyelerin en az geçen yılki gelirleri garanti edilmeli. Toplu taşıma araçlarında kullanılan yakıtlardan, elektrik ve doğalgazdan vergi almamalısınız. Siyasi birtakım hesaplar üzerinden yerel yönetimleri ‘benden olan, olmayan’ diyerek zor duruma sokacak düzenlemelere doğru giderseniz, bunun cezasını belediyeler çekmez, bunun cezasını vatandaş çeker, halk çeker.”