GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mustafa Akbaş
YAZARLAR
7 Haziran 2019 Cuma

Borcun yüzde 60'ından kurtuluyorlar!

 

Konkordato... Dilimize İtalyanca'dan geçen bu kelime uzun süredir gündemden düşmüyor. Peki nedir konkordato? En basit tabiriyle "iflastan kurtulmak için karşılıklı tavizlerin verilmesi suretiyle sonuçlanan bir anlaşma veya borç yapılandırması" şeklinde tanımlanıyor. Yani iflas öncesi son bir şans gibi...

Önceki günlerde İzmir'in en gözde firmalarından Ülkü Çeyiz de konkordato ilan edenler kervanına katıldı. Sadece Ülkü Çeyiz'e değil, patronu Ümit Ülkü ve kardeşi Mustafa Ülkü'ye de konkordato komiseri atandı. Geçmiş dönemde çok daha büyük ve köklü firmadan benzer haberler gelmesine rağmen bu haber beni çok şaşırttı. Çünkü, uzunca bir süredir MÜSİAD'ın İzmir Başkanlığını yürüten Ümit Ülkü, henüz 8 ay önce işlerini çok büyüttüklerini, İstanbul'da dev bir mağaza açtıklarını söylemiş, Hanzade markasıyla dünya pazarlarını hedeflediklerini açıklamıştı. Peki ne oldu da 8 ayda tam tersi bir tablo oluştu? İnsan merak ediyor.

Son derece somut verilerle ilerleyen ticarette bu denli anlık sayılabilecek türden değişimler mümkün mü? Misal, gidip kendisine Çeşme'den en lüks yazlığı alan bir adam sadece 3-5 ay sonra muhtarlığa başvurup yeşil kart talep edebilir mi? Yahut, Boğaz'daki en ünlü restoranın sahibi, gidip belediyenin aş evinde garibanların yemeklerine ortak olabilir mi? Doğrusu bilemiyorum. Çünkü artık ülkede "bu kadarı da olmaz" denilen şeyler bal gibi oluyor. Konkordatoda da "mümkün değil" denilen birçok şeyin pekala olabileceğini düşünüyorum.

***

Bu konuda, geçen günlerde görüştüğüm, önemli bir sektörün baş aktörlerinden bir isime kulak verelim isterseniz. Sektörlerinde 1 yıl içinde peş peşe gelen konkordatolarla 300 milyon liranın üzerinde paranın battığını söylüyor. "Maalesef sektörümüzde konkordato popülerleşti. Artık birileri bu işten kazanç sağlamaya başladı" diyor uzman CEO'muz.. "Nasıl" diye soruyorum. "Şöyle; çünkü konkordatoda senin alacakların durmuyor ama borçların duruyor..." diyor CEO ve devam ediyor:
"Bazı şirketlerin neden konkordato ilan ettiklerini, bu noktaya nasıl geldiklerini inceliyorum, raporları tarıyorum. Konkordatoda yasa şuna izin veriyor; 2 yılı ödemesiz artı 5 yıl. Yani toplam 7 yıla yayılmış bir ödeme planı sunuluyor. Ama, yüzde 30 faizin olduğu, enflasyonun yüzde 26 olduğu bir ülkede, 2 yılı ödemesiz 7 yıla yayılmış bir ödeme planı, bu paranın zaten yüzde 60'ının ödenmeyeceği anlamına gelir..."

Yüzde 60'lık oranı ise şöyle açıklıyor: "Atıyorum 100 lira borcun var. 2 yıl ödemesiz, ondan sonraki 5 yılda da 20, 20 olarak 100 lirayı ödedin. Ama o sürenin sonunda 100 lira artık 100 lira değil ki. 100 lirayı, faiz nedeniyle her yıl 0,70 ile çarpman gerekiyor. Yani 2 yılda alacaklının alacağı 100 lira aslında 51 liraya düşüyor. Ve daha ödeme bile başlamadan. Konkordatonun olayı işte budur. Bir tür faizsiz kredi gibi yani. Borçlu için müthiş bir imkan sağlarken alacaklıyı ezip geçiyor..."

***

Uzmanın anlattıkları gerçekten çok ilginç. İnsan ne diyeceğini bilemiyor. Devletin "firmalar batmasın, ekonomi kötüye gitmesin" diye devreye soktuğu bir enstrüman nasıl da istismar aracı olabiliyor. Yahut, enstrümanın kurgusu, doğrudan bu istismara olanak sağlıyor. Net bir şey söylemek zor.

Tabii ki de bu durumu Ülkü Çeyiz ile ilişkilendirmek istemiyorum. Elbette farklı kulvarlar, farklı durumlar... Ülkü Çeyiz ve patronu Ümit Ülkü'nün bir an önce işlerini rayına oturtması, İzmir'e değer katmaya devam etmesi ve istihdam sağlamayı sürdürmesi herkesi mutlu eder.