İzmir'in Tire ilçesinde, 53 yıl önce 5 çiftçinin ürettikleri sütü pazarlamak için kurduğu, şu anda 2 bin 100 ortağı bulunan ve günlük 300 ton süt toplama kapasitesine sahip bir markaya dönüşen Tire Süt Kooperatifi de zamlardan dertli.
Birleşmiş Milletlerin "en iyi kırsal kalkınma modeli" seçtiği, yıllık 400 milyon lira ciroya sahip Tire Süt Kooperatifi'nin başkanı Mahmut Eskiyörük, sektördeki son gelişmeleri ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi.
Süt üreticisinin girdi maliyetlerindeki artış yüzünden yaklaşık 1 yıldır zararına üretim yaptığını anlatan Eskiyörük, çiğ süt fiyatının 3,2 TL’den 4,7’ye yükseltilmesinin hemen ardından yem fiyatlarına yapılan fahiş zamlarla üreticinin hevesinin kursağında kaldığını söyledi.
"ÇİĞ SÜT ZAMMI BİR NEBZE RAHATLATTI, ERTESİ SABAH YEM FİYATI YÜKSELDİ"
Eskiyörük şöyle konuştu:
"Süt fiyatlarındaki artış bizi bir nebze olsun rahatlatmıştı. Ama ertesi sabah yem fiyatlarına gelen zamlarla yine yıkıldık. Bugünkü koşullarda bu üretimin sürdürülebilmesi artık mümkün değil. Bu inekler artık kesime gidecek. Günümüzde inekleri kestiren kendini kurtarıyor. Çünkü artık hayvancılığın maliyeti, getirisinden iki kat fazla. Bu hayvanlar makine değil. Yemi vermek zorundasınız. Yem pahalı diye hayvanların yeminden kısamazsınız. Şu an yemin fiyatı sütü geçti."
"TAMAMEN YERLİ ÜRETİME DÖNMELİYİZ"
Bu tablodan alınacak çok dersler olduğunu vurgulayan Mahmut Eskiyörük, şunları söyledi:
"Türkiye tamamen yerli üretime dönmeli. Biz, bugün tarım ve hayvancılıkta kendi kendimize yetecek hem insanlarımızı hem de hayvanlarımızı doyurabilecek kadar zenginiz. Maalesef bugüne kadar Türkiye’de tarıma gerekli önem verilmedi. Bir politika oluşturulamadı. Bir planlama yapılamadı. Bir piyasa düzeni sağlanamayınca uzun yıllardır yaşanan bütün bu kayıplar aslında sadece çiftçimizi değil tüketicimizi de mağdur etti. Milli ekonomimiz çok büyük zararlar gördü. İneklerimizi kesimden kurtarmamız gerekiyor. Devlet buna seyirci kalmamalı. Şu an Avrupalı üretici 1 litre süt ile 1,5 kilogram yem alabilirken biz, bugün 1 litre süt ile 800 gram yem alabilir hale geldik. Bu 15 gün içinde bu hale geldi. Bu duruma bir çare bulunmalı. Bunun çaresi, destekleri 20 kuruştan 120 kuruşa artırarak bu geçiş döneminde kriz atlatılıncaya kadar üreticiyi korumaktır. Devlet bu alana bir kaynak ayırmalıdır. Eğer bu kaynağı ayırmazsak, yaşanan bu duruma seyirci kalırsak 10 değil belki 20 kat fazla ithalat yapmak zorunda kalacağız."
"LÜTFEN BU DURUMA SEYİRCİ KALMAYIN"
Eskiyörük, üreticiyi kurtarmadan tüketiciyi kurtarmanın mümkün olmadığını belirterek, şöyle dedi:
"Biz, bugün üreticiyi kurtarmadan tüketiciyi kurtaramayız. Şu an bizim üreticinin üretebilirliğini sağlamak zorundayız. Bugün üretici, artık hayvanlarına yem alamıyor. Üretici yaptığı işten soğudu. Bu zor şartlar altında hayvancılık yapanlar gerçekten bunları hak etmiyor. Tarımda yaşanan sorunların çözümü mümkün. Yeter ki tarımla ilgisi olmayanlar tarımı konuşmasın. Yani tarım üzerinden siyaset yapılmasın. Başına sekiz köşe kasket takıp, boynuna poşu bağlayarak çiftçi rollerine girip de ‘çiftçinin yanındayım’ gibi politikalarla şimdiye kadar oy deposu olarak bakılan çiftçimizin durumu ortada. Artık çiftçimizin, üreticimizin ülkenin temeli olduğunu, ekonominin temeli olduğunu herkes görsün. Tarım bizim geleceğimiz. Ülkemizin geleceği. Tarım ve hayvancılık bir milli meseledir. Onun için buradan tekrar çağrıda bulunuyorum; lütfen bu duruma seyirci kalınmasın. Tarım eğer bir kez daha yıkıma uğrarsa bir daha bu sektöre giren olmaz. Türkiye’ye bu tablo yakışmıyor. Ülkemizde bu kadar zenginliğin içerisinde yoksulluk yaşanıyorsa bu bir kader değildir."
"TARLASI OLMAYAN HAYVANCILIĞA GİRMESİN"
Türkiye'deki geleneksel hayvancılık modelinin desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Mahmut Eskiyörük, şunları söyledi:
"Tarım ve hayvancılık birbirinden ayrılamaz. Yeni yatırımcılara sesleniyorum; eğer tarlanız yoksa, hayvanlarınızın karnını doyuracak şekilde çiftçilik yapmıyorsanız lütfen hayvancılığa girmeyin. Sürdüremezsiniz. Hayvancılığı çiftçiler yapmalı. En azından kaba yemini üretebilmeli. Aksi takdirde bu üretimi sürdürebilmeleri mümkün değil. Türkiye bunların üstesinden gelir. Yeter ki sorunun önemini anlayalım. Bu, 85 milyon insanın sorunu. Karnımız buradan doyuyor. Türkiye'ye, bugün bu kadar zenginlik içinde yoksulluk yaşamak yakışmıyor. Bu kader değildir. Şirket tarımcılığından vazgeçilmeli. Tarımı köylümüz yapmaya devam etmeli. Onların sorunlarını çözmeliyiz. Biz, onları kooperatif çatısı altında birleştirip Tire Süt olarak model olduk. Başka bir tarım aramaya gerek yok. Biz, mevcut bir tarımı geliştirelim, iyileştirelim. Yolumuz kooperatifçilik olmalı."