GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
19 Eylül 2025 Cuma 19:28

Soyer savunma yaptı.. ''Menfaat elde etmedik''

İZBETON ve kooperatiflere yönelik başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan eski İzmir Büyükşehir Belediye BaşkanıTunç Soyer ilk kez hakim karşısına çıktı. Soyer savunmasında, "İddia makamının iddianamede ifade ettiği gibi, ben ve arkadaşlarım bu süreçlerde kişisel bir çıkar ya da menfaat elde etmedik. Kooperatif ortaklarına ya da üçüncü bir kişiye de menfaat sağlamadık" dedi

İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında savunmasını yaptı. Soyer, "Toplu konut imalatında kooperatifçilik İzmir’in tarihinde önemli bir yer taşıyor. Burhan Özfatura’nın ilk döneminde, Ege-Koop adıyla kurulan kooperatifler birliği bünyesindeki 41 kooperatif ve 8 bin 500 ortakla 8 bin 500 konutun imalatını başlatıyor. Yüksel Çakmur başka partiden olmasına rağmen Burhan Özfatura’yı dolandırıcılıkla suçlamayıp, 'kamuda devamlılık esastır' diyerek inşaatları durdurmuyor ve devam ettiriyor. Sonuç olarak, 1984- 2000 yılları arasında kooperatif ve İzmir Belediyesi iş birliğiyle 40 binin üzerinde konut inşa edilip hak sahiplerine teslim ediliyor" dedi.

'YAPI STOĞUMUZ ÇOK ESKİYDİ'

Başkanlık döneminde İzmir'i afetlere dirençli bir şehir yapmayı hedeflediklerini belirten Soyer, "Belediye başkanı seçildikten sonra henüz ilk aylarda belediye bünyesinde Deprem ve Afet Daire Başkanlığı’nı kurdurdum. İzmir’in bir deprem şehri olduğunu, yapı stokunun da çok eski olduğunu biliyordum. Korktuğumuz gibi de oldu ve Ege Denizi’nde meydana gelen bir deprem İzmir’de 118 canımızı aldı. Enkaz başında geçen günleri ve geceleri asla unutamadım. İzmir merkezli bir depremde çok daha büyük kayıplar yaşanabileceği ihtimali o günden itibaren kabusum oldu. 30 Ekim depreminden sonra bütün önceliğim deprem ve afetlere dirençli bir kent yaratmak oldu" diye konuştu.

'KENTSEL DÖNÜŞÜM SORUNU İLE İLGİLİ TARİHİ ADIM ATTIK'

Depreme hazırlık anlamında yaptıkları projelerden de söz eden Soyer, "Depremin ardından ‘'Bir Kira Bir Yuva' kampanyasıyla depremzedelere nakdi destek sağladık. Deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında neler yapılması gerektiği ile ilgili çok sayıda projeyi hayata geçirdik. Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığını da Deprem ve Afet Daire Başkanlığı’na bağlayıp deprem öncelikli bir bakış açısını hakim kılmaya çalıştım. Yapı stoku çalışmaları kapsamında İnşaat Mühendisleri Odası, mikro bölgeleme ve depremsellik çalışmalarında 10 üniversiteden 84 akademisyenle iş birliği yaptık. İzmir’in fay haritalarını güncelledik. 18 Kasım 2020 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi olarak 10 yıldır bekleyen kentsel dönüşüm sorunu ile ilgili tarihi bir adım attık. CHP, AK Parti, MHP, İYİ Parti’nin oylarıyla aldığımız meclis kararıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZBETON arasında yapılan protokol oy birliğiyle kabul edildi. Böylelikle 10 yılı aşkın süredir evlerini bekleyen hak sahiplerinin olduğu ve tamamen kilitlenmiş kentsel dönüşüm süreçlerini tekrar başlatmış olduk. Bazı kentsel dönüşüm ihalelerine İZBETON şirketini sokarak müteahhitleri ihalelere girmeye teşvik ettik" dedi.

'BU MODEL ŞEFFAF VE KATILIMCI BİR MODELDİR'

Kooperatif modeliyle yaptıkları projelerden de söz eden Soyer, "Ege Mahallesi 1’inci etap, Örnekköy 2’nci ve 5’inci etap ile Gaziemir Aktepe- Emrez 2’nci etap kentsel dönüşüm alanları ihalelerine İZBETON’u soktuk. Görev süremde önceki dönem başlayan Uzundere 2’nci etap ve Örnekköy 1’inci etap inşaatlarını tamamladık. İhalesini gerçekleştirdiğimiz Örnekköy 2’nci etabın da inşaatını başlatıp, bitirdik. 1150 anahtar teslimi gerçekleştirdik. Depremden sonra çaresiz kalan binlerce orta hasarlı binanın yıkılıp, yeniden yapılmasını sağlayacak olan kooperatifçilik modeli Halk Konut’u o günlerde hayata geçirdik. Bu modelle son olarak geçen hafta 120 ailenin yeni binalarının inşaatı tamamlandı. 2025 sonunda 5 kooperatif inşaatının da bitmesiyle 160 aile daha güvenli konutlarına yerleşecekler. Ortaya koyduğumuz başarı hikayesi, kentsel dönüşümde kooperatifçilik modelini uygulama konusunda bizleri cesaretlendirdi. Bu model her türlü tartışmaya rağmen çok sağlam hukuki temeller üzerine oturan, müteahhit karını ortadan kaldıran, en düşük maliyetlerle inşaat yapılmasını mümkün kılan, şeffaf, hesap sorulabilir, katılımcı, demokratik bir modeldir. Bu modelin inşaat gecikmeleri, hak sahiplerine yapılan kira ödemelerinin kamu zararına sebep olması gibi gerekçelerle itibarsızlaştırılması memleketimizin ve şehrimizin gerçekleriyle bağdaşmayacaktır" dedi.

'KADER DİYEREK BEKLEMELİ MİYDİK?'

Kentsel dönüşüm sürecini kooperatif modeliyle aşmak için çalıştıklarını belirten Soyer, “İzmir nüfusunun yaklaşık 670 bin binada yaşayan insanın depreme dayanıksız konutlarda yaşadığını bile bile, TOKİ’nin yaptığı 5- 6 bin konutla teselli bulup bir kenara mı çekilseydik? Sayın Cumhurbaşkanı’nı yanlış bilgilendirmişler. TOKİ’yi geçmek iddiasıyla bu işe kalkıştığımızı ifade ettiler ancak bu doğru değil. Biz, bizden önce başlatılan ve bizim sorumluluğumuzda olan kentsel dönüşüm alanlarında tıkanmış bir süreci kooperatif modeliyle aşmaya çalıştık. Müteahhitlerin girmediği kentsel dönüşüm ihaleleri sonrasında, 'Vazifemizi yaptık' diyerek arkamıza mı yaslansaydık? Fay hatlarının yerlerini değiştiremeyeceğimize göre, mutlaka yaşanacak bir büyük felakette on binlerce insanın ölmesini bir kadermiş gibi beklemeyi mi tercih etseydik? Bu tevekkül ve rehaveti bir kenara bırakıp, 'Vatandaş, belediye, hükümet iş birliğiyle yeni, büyük, kapsayıcı çözümler üretmeye biz başlayalım' dedik, demese miydik?" ifadelerini kullandı.

‘KENTSEL DÖNÜŞÜM KANGREN OLMUŞTU’

30 Ekim depremi sonrası kentsel dönüşüm konusuna hız verdiklerini belirten Soyer, "Göreve gelmeden önce vadettiklerimin yüzde 87’sini yapmakla gurur duyan bir başkan oldum. Vaatlerim arasında kentsel dönüşüm de vardı ve 30 Ekim depreminden sonra mesele aciliyet kazandı. Göreve geldiğimde kentsel dönüşüm alanları belirlenmiş, belediyenin ofisleri açılmış, projelerin çizimi, hazırlığı yapılmış, hak sahipleriyle uzlaşmalar başlamıştı. Ancak 10 yıl önce başlayan bu çalışmalar müteahhitlerin karlı görmemeleri nedeniyle ihalelere girmedikleri için yürümüyordu. 'Kamuda devamlılık esas' diyerek yeni alanlarda çalışmak yerine öncelikle mevcut alanlardaki sorunları çözmemiz gerektiğine karar verdim. Çözüm için müteahhitlerle birçok görüşme yaptık hatta mevcut projelerde meclis kararı alarak tadilat yapıp uzlaşma süreçlerini güncelledik ancak ihalelere giren yine de olmadı. Kilitlenmiş, kangren olmuş, bu meseleyi çözmek için denenmemiş, yeni yaratıcı ve hukuka uygun çözümler bulmak zorundaydım ve bu nedenle elimi taşın altına sokmaya karar verdim" dedi.

'MENFAAT ELDE ETMEDİK'

Söz konusu süreçte çıkar ya da menfaat elde etmediklerini belirten Soyer, "İddia makamının iddianamede ifade ettiği gibi, ben ve arkadaşlarım bu süreçlerde kişisel bir çıkar ya da menfaat elde etmedik. Kooperatif ortaklarına ya da üçüncü bir kişiye de menfaat sağlamadık. Şöyle bir tablo ortaya çıkıyor. Ben, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, Türkiye'nin birçok bakanlığından büyük bütçeye sahip büyükşehir belediyesinin ilgili daire başkanlarını, bürokratlarını aldatıyorum. Yetmiyor, büyükşehir meclis üyelerini aldatıyorum. Yetmiyor, Dünya Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı gibi uluslararası finans kuruluşlarını aldatıyorum ve binlerce kişiyi, herkesin gözünün içine baka baka hile ve desise ile kandıracak bir tezgah bir oyun kuruyorum. Bu kadar çetrefilli ve alengirli bir oyunu kendim için de kurmuyorum, çünkü az önce söylediğim gibi iddianame 'kişisel çıkar ve menfaat yok' diyor" diye konuştu.

'TOKİ'NİN GECİKMELERİ GÖZ ÖNÜNDE ALINDIĞINDA SUÇSUZ KENTSEL DÖNÜŞÜM SORUMLUSU BULMAK İMKANSIZ’

Artan maliyetler sebebiyle inşaatlarda sapma olduğunu belirten Soyer, “Bizim modelimizin eksiklerinden kusurlarından çok, inşaat birim maliyetlerinin 3 yılda 10 misli artmış olmasının ve yaşanan krizlerin gecikmeye sebep olduğu görmezden gelinemeyecek kadar açıktır. Eğer projemizdeki gecikme ve aksaklık suç kabul edilecekse örneğin TOKİ'nin Aliağa'da, Zeytinburnu'nda, Tuzla'da başlattığı kentsel dönüşüm modellerinin çok daha uzun yıllara yayılan gecikmeleri göz önünde alındığında suçsuz kentsel dönüşüm sorumlusu bulmak imkansız hale gelebilir" dedi.

'İNŞAATLARI ANCAK MAHKEME KARARI DURDURABİLİR'

"Uyguladığımız modeldeki asıl büyük mağduriyetler, inşaatların durdurulması nedeniyle doğmuştur" diyerek savunmasına devam eden Soyer, "31 Mart 2024 yerel seçimlerinde aday gösterilmemem sonrasında yeni yönetim tarafından fiilen durdurulan ve nihayet Temmuz 2024’te sözde 'bakanlık talimatı' nedeniyle tek taraflı olarak iptal edildiği bildirilerek kapısına zincir vurulan inşaatlar, tamiri her geçen gün zorlaşan bir tablo yaratmaktadır. Bakanlıkların yerel birimlerinin, belediyeler üzerinde bir hiyerarşik üstünlüğü yoktur. Her kurumun kendine özgü mevzuatı vardır. İnşaatların durdurulması ancak ve ancak mahkeme kararı ile olabilecekken, Belediyenin Hukuk Müşavirliği'nin devam edilmesinde hukuki bir engel olmadığını belirten hukuki görüşü ortadayken, İzmir Büyükşehir Belediyesi mevcut yönetimi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün 1 yıl önceki yazısını gerekçe göstererek 'Bakanlık talimatı' diyerek inşaatları durdurma kararı vermiştir. Görev sürem bitene kadar hiçbir kooperatif, yapılan protokoller, sözleşmelerle ilgili hiçbir adli süreç başlatmadı. Görev sürem devam etseydi şu an bazılarında anahtar teslimi yapmış, bazılarında sona yaklaşmış olacaktık. Maalesef durdurma iradesi bir yandan kooperatif ortakları için bir hukuki kördüğüme dönüşürken bir yandan da örneğin Uzundere 3 ve 4 etaplarda 15 yıla uzanan mağduriyetlerin daha da uzaması anlamına gelmektedir. Belediye, İZBETON ve kooperatifler yöneticileri değişse de kurumsal olarak mevcudiyetlerini korumaktadırlar. Meclis kararları ve protokoller varlıklarını sürdürmektedir. Bu nedenle süreçler devam ettirilmeli ve dönüşüm tamamlanmalıdır" dedi.

'GEMİYİ YANLIŞ YOLLARA SOKMADIM'

Soyer, savunmasını şu sözlerle bitirdi:

"5 yıllık belediye başkanlığım sırasında dev bütçeler yönettim. Bu süreçlerde defalarca denetlendim, soruşturuldum. Adeta mercekle kusur aranan tüm bu soruşturmaların hepsinden aklandım. Ne aldatma kastı ne tek kuruş menfaat temini ile ilgili tek bir kusur, tek bir husus tespit edilemedi. Çünkü hayatım boyunca kimseyi aldatmadım, tek kuruş haksız menfaat elde etmedim, kimseye haksız menfaat sağlamadım. Siyaseti de güç için değil insan için, bu memlekete hizmet için yaptım. Daima algı operasyonlarını, ayak oyunlarını yok sayarak ve daima cesur adımlar atarak yürüdüm. Asla mazeret üretmedim, daima çözüm ürettim. Bu dava konusu süreçlerde de gizli saklı hiçbir şey yapmadım. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 5 yıl boyunca kaptanı bendim ve o gemiyi hiçbir zaman yanlış sulara sokmadım. İZBETON'daki yol arkadaşlarım bana güvendiler. Ben de onların güvenini boşa çıkartacak hiçbir şey yapmadım. Bugün yargılanan bizler, bu davada zerre kadar kusuru olmayan her biri birbirinden kıymetli tertemiz, onurlu arkadaşlarım, tarihte suçlu olarak değil, vicdanlı, cesur öncüler olarak yerimizi alacağız."