İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Independent Türkçe'ye bir röportaj verdi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı yardımcılığı önerisinin ardından sosyal medyada Tunç Soyer’in adının geçmemesi dikkat çekmişti.
DIŞARIDA BIRAKILDI MI?
Cumhurbaşkanı yardımcılığı tartışmasında siz dışarıda bırakıldığınızı düşünüyor musunuz? sorusuna yanıt veren Başkan Soyer, ‘’ Hayır, zaten böyle bir talebimiz de beklentimiz de yoktu. Dolayısıyla “dışarıda bırakılmak” gibi bir durum görmüyorum kendi açımdan. Ama şunu söyleyeyim: O masa devrildikten sonra tekrar kurulduysa, bu, sohbetimizin en başında söylediğim sebepledir. Yani, toplum buna izin vermedi. Olağanüstü büyük bir tepki gösterildi. Olağanüstü büyük bir itiraz dile getirildi ve siyasetin aktörleri kararlarını yeniden gözden geçirmek zorunda kaldılar. Bu çok umut verici bir şey. Yani siyasetin aktörleri, dinamikleri artık toplumu yok sayarak, bir tarafa bırakarak karar alamaz hale geldiler. Bence en kıymetli yanı bu. Yoksa kimin cumhurbaşkanı, kimin yardımcı olacağı meselesi işin detayı’’ dedi.
ADAYLIK İÇİN YEŞİL IŞIK
Gelecek sene yapılması planana Yerel seçimlere ilişkin adaylık sorusuna yanıt veren Soyer, ‘’ Bu da benim irademle sonuçlanacak bir şey değil. Bu konuda hem genel merkezimizin hem toplumun, İzmirlilerin memnuniyetine bakmak lazım. Ondan sonra ortaya çıkacak bir karar olur bu. Nazım’ın çok güzel bir lafı vardır. “Hiç ölünmeyecekmiş gibi yarın ölecekmiş gibi yaşayacaksın bu hayatı” der. Ben de öyle yapıyorum doğrusu. Bu görev sürem içinde son nefesime kadar elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. “Göreve devam et” derlerse büyük bir heyecan ve gururla yapmaya devam ederiz. “Yeteri kadar çalıştın, kenara çekil” derlerse tabii ki kenara çekilir otururuz’’ dedi.
MİLLETVEKİLİ ADAYI OLACAK MI?
Millet İttifakı’nın iktidarı ele geçirdiği bir senaryoda sizin bir milletvekili olma planınız var mı? sorusunu yanıtlayan Başkan Soyer, ‘’ Ben siyaseti çok severek yapıyorum. Siyasetin hayatı dönüştürme sanatı olduğunu düşünüyorum. O nedenle hangi platformda, hangi konumda, hangi sıfatla, hangi koltukta oturduğumun bir önemi yok. Hayatı dönüştürmek, hayatı iyileştirmek için nerede olursanız olun yapacak çok şey var.
Ben de çok uzun yıllardan beri bu kararı vermiş bir insanım. Ben hayatımı buna vakfettim. Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların, doğanın, çok daha iyisini hakettiğini düşünüyorum. Olanca birikimimi, gücümü, enerjimi bunu mümkün kılmak için harcıyorum. O nedenle belediye başkanlığı koltuğu olur, bir vakıfta çalışmak olur, bir dernek bünyesinde çalışmak olur… Her şey olabilir. Çok seviyorum bu memleketi ve nerede olursa olsun onun için çalışmaya devam edeceğim’’ ifadelerine yer verdi.
KARARLAR 21 MART’TA OYLANACAK
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde her paydaş grupla her biri 6-8 saat süren uzun toplantıların yapıldığına dikkat çeken Soyer, ‘’54 ilke 192 karar alındı. Şimdi bu kararlar üzerine dört ayrı masa oluşturuldu: Doğa masası, tarih masası, demokrasi masası ve inovasyon masası. Burada da 200’ün üzerinde akademisyen var. Her biri farklı disiplinlerden… Son iki gündür de yeni bir şey başlattık. İşçiler, diğerlerinin aldığı kararları müzakere edecekler. Çiftçiler, diğer bir grubun ilkelerini müzakere edecekler. Yarın, akademisyenlerin yaptığı kavramsallaşma çalışmalarını müzakere edecekleri ikinci oturumlar gerçekleşecek. Sonunda son şeklini vermiş olacaklar kendi kararlarına. 21 Mart’ta da hepsinin huzurunda bu kararları tek tek oylayacağız. Sonuçta her birinin üzerinde kiminin çekimser kaldığı, kiminin aleyhte oy kullandığı bir tablo ortaya çıkacak. Ama çoğunluğun kararıyla da ortaya bir kurallar ve ilkeler manzumesi çıkmış olacak’’ dedi.
KONGRE HER SENE BULUŞACAK
Kararların takipçisi olacaklarını aktaran Soyer, ‘’Dünya değişiyor ve artık tek adamların, tek kahramanların devri kapanıyor. Aşağıdan gelen talepler, hayaller, özlemler, siyasetçilerin kararlarını belirlemeye başladı. Siyasetçilerin iradelerini belirlemeye başladı. Daha iddialı bir şey söyleyebilirim. Toplum, millet, siyasilerin önünde yol alıyor aslında. Dolayısıyla da siyaseti şekillendirecek bu tablo, tam bu toplumun kılcallarından gelmiş, köklerinden beslenmiş, çok geniş bir katılımla, çok şeffaf bir biçimde oluşmuş kararlarla buluşturulacak.
Hiçbir siyasinin buna sırtını döneceğini düşünmüyorum. Ama ola ki dönüyor, biz sonuna kadar takipçisi olacağız. Bir yıl sonra bu kongrenin bir ilerleme raporunu görüşmek üzere bir araya geleceğiz. Bu bir yıl içerisinde hangi kararlar hayata geçirildi, hangi kararlar hayata niye geçirilmedi, kim bunların önünde engel oldu, kimler emek harcadı, kimler emek harcamadı, bütün bunları masaya yatıracağımız bir ikinci buluşmayı gerçekleştireceğiz. Bu aynı zamanda belki de ortaya çıkacak yeni hayallerin, özlemlerin de masaya konulduğu bir buluşma olacak. Bunu her sene tekrar edeceğiz. Öyle kolay kolay kurtuluş yok’’ ifadeleri yer aldı.
RAPORLAR TBMM’YE TAŞINACAK
Raporların gerektiği takdirde TBMM’ye taşınacağını belirten Başkan Soyer, ‘’ Siyasal partilere, sendikalara, meslek odalarına vereceğiz. Bundan yararlanmak isteyen herkese vereceğiz. Ama bunun yok sayılmasına da izin vermeyeceğiz’’ dedi.
Röportajın devamı şu şekilde;
“İzmir’de CHP’den kim aday olursa olsun, mutlaka seçilir” diye bir algı var. Sayın Aziz Kocaoğlu döneminde belediye hizmetleri de bu anlamda eleştirilmişti. Size yönelik de benzer eleştiriler oldu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu algıyı ve değerlendirmeleri?
Doğru bulmuyorum. Şu nedenle doğru bulmuyorum: İzmir, nasıl 100 yıl önce Türkiye İktisat Kongresi’ne ev sahipliği yapmışsa bu bir tesadüf değil. Bunun arkasında birçok sebep var.
İzmir yüzyıllar boyunca hep Anadolu’nun öncüsü olmuş bir şehir. Anadolu’nun o kadar çok ilki İzmir de doğmuş ki… İlk operadan ilk futbol takımına ilk gazeteye kadar… İzmir tarih boyunca bu ilklere ev sahipliği yapmış. Neden? Çünkü bir liman kenti olarak doğunun en batısı, batının en doğusu olma konumuyla, farklı kültürlerin tüm farklı etnik yapıların, farklı dinlerin, dillerin bir arada yaşayabildiği bir coğrafya olmuş.
Bu ne demek? Birbirinin dinini dilini bilmeyen insanların, birlikte iş yapması ve birlikte ekmek büyütmeleri demek. Öyle olduğu için de aslında demokrasi inşa etmişler. Demokrasi esasında birlikte yaşamanın hukuku ve kültüründen ibarettir.
İzmir yüzlerce yıl boyunca demokrasinin hukukunu, birlikte yaşamanın kültürünü yaşamış ve yaşatmış bir şehir. Öyle olduğu için de bu değerlerine, bu erdemlerine çok yer açan bir şehir.
Size somut bir örnek vereyim: Bir Kahramanmaraşlı bir Mardinli vatandaşımız, dünyanın neresine giderse gitsin ömrünün sonuna kadar Kahramanmaraşlı ya da Mardinli olmaya devam eder. Ama bu vatandaş İzmir’e gelmişse en geç altı ay bir sene sonra kendini İzmirli hisseder. Bu benim yakıştırmam değil, bunun somut örneklerini biliyorum.
Neden böyle? Çünkü insanlar, burada kendilerini bu şehre ait hissederler ve bu şehirdeki - adeta sosyal gen diyeceğim- birlikte yaşama kültürü ve hukuku içine alır, kucaklar, sarar sarmalar ve kendinden yapar.
Dolayısıyla İzmirliler, bu erdemlerine sahip çıkma bilinci konusunda çok ileri düzeydedirler. Öyle her konulan adayı desteklemek, sadece partisine bakarak bir karar vermek, böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ama bu kültürleri ve bu erdemleri koruyacağını düşündükleri adayı destekleme konusunda da hiç tereddüt göstermezler. O kültüre zarar vereceğini düşündükleri, o kültürü bozacak, ayrıştıracak, bölecek, parçalayacak, düşmanlaştıracak, kutuplaştıracak kimseyi seçmezler.
‘’VALİ BEYE SORMAK LAZIM’
- İzmir depremi sonrası Bayraklı’da bir konteyner kent kuruldu. Bu konteyner kentin valilik kararıyla boşaltıldığı medyada yer aldı. Bize bu durumun iç yüzünü anlatabilir misiniz?
Çok iyi bilmiyorum ama geçen akşam bir kısmıyla beraberdim. Onlar için Hilton otelinde bir yer açtık ve bir bölümü oraya yerleştiler dün sabah. Ama kaç aile bundan mağdur oldu ve bunlarla ilgili valilik nasıl bir çözüm düşünüyor bunları bilmiyorum.
Ben sadece bana ulaşan mağdurlarla ilgili hızlıca bir çözüm ürettim. Daha başka talep gelir mi gelmez mi bilmiyorum. Bu kararın neden alındığını da bilmiyorum. Belki vali beye sormak lazım. Ben sadece benim karşılaştığım, yüzleştiğim durum ile ilgili çözüm ürettim.
OSMANİYE ‘ YETER’ DİYENE KADAR YANLARINDAYIZ
- Maraş depremleri sonrası da İzmir’e gelenler oldu. İzmir’deki otellere de yerleşenler oldu. Her büyükşehir belediyesi, bir deprem bölgesi şehrinden sorumlu öncelikli olarak. Siz de Osmaniye’den sorumlusunuz. Son durum nedir? Tekrar bir daha ne zaman gideceksiniz?
İzmir İktisat Kongresi’nin bittikten sonra hemen ertesi gün tekrar gideceğim bölgeye. Bizim diğer büyükşehir belediyeleri ile yaptığımız iş bölümü, yardımların desteklerin koordine edilmesi ile ilgili. Türkiye’nin her yerinden gelen yardım ve desteklerin orada koordinasyonu görevini üstlendik.
Bu görevi sadece bununla sınırlandırmak istemiyoruz. Çok ciddi bir mağduriyeti var. Rakamlarla karşılaştırdığınızda İzmir depreminin en az 10 misli bir mağduriyet var Osmaniye’de. O nedenle bu şehrin yeniden inşası gibi bir sorun var.
Biz İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak bu kardeşliği, Osmaniye’nin yeniden inşasında da sürdürmek istiyoruz. Özellikle tarım ve kentsel dönüşümde bölgede yapacağımız çok şey olduğunu tespit ettik. Bununla ilgili epeyce bir yol aldık. Bunu sürdüreceğiz. Osmaniye, “tamam artık, yeter dönebilirsiniz” diyene kadar onların yanında olacağız.