SONKALEİZMİR- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 91'nci İzmir Enternasyonel Fuarı'nın tanıtımı için Kültürpark'ta bir basın toplantısı düzenledi. Soyer, toplantıda, 9 Eylül İzmir'in kurtuluşunun yıldönümü nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kentin çeşitli noktalarına astırılan "barış" temalı afişlere tepki gösteren MHP lideri Devlet Bahçeli'ye de yanıt verdi. Bahçeli'nin "afişte barış değil zafer yazmalıydı" sözlerini yanıtlayan Soyer, "Mustafa Kemal Atatürk’ün 'biz tam bağımsızlık için mücadele ederken kuracağımız barış kimse tarafından bozulamasın' sözünden yola çıktık. Ve biz eğer burnunuzun dibinde, Suriye'de, Irak'ta insanlar birbirinin boğazını keserken, İzmir’de, Türkiye’nin her yerinde barış içinde yaşıyorsak, bunu bu vizyona borçluyuz. Özetle bizim en çok sahip çıkmamız gereken mirastır Mustafa Kemal Atatürk'ün barışı" dedi.
"ÖMRÜNÜ SAVAŞ ALANLARINDA KAZANILAN ZAFERİ BARIŞLA TAÇLANDIRMAK İÇİN FEDA EDİYOR"
Başkan Tunç Soyer, Atatürk'ten anekdotlarla konuşmasını sürdürürken şunları söyledi:
"2 Eylül'de Trikopis'i esir aldığında oturtuyor çay ve sigara ikram ediyor. Soruyor 'ne istiyorsun benden' diye Mustafa Kemal. Eşim İstanbul’da ona haber verin diyor. Ve şöyle teselli ediyor, 'savaşta iki taraf olur, biri yener biri yenilir ama bu tesadüftür, bu bir şans işidir. Senin yeteri kadar şansın yoktu diyor ve gönül alıyor. Bir de herkesin bildiği bir anekdot var. Atatürk İzmir’e geldiğinde Karşıyaka’da bir köşkte misafir edecekler ve yere Yunan bayrağı serilmiş, onun üzerinden geçmesi söyleniyor. ‘Kaldırın’ diyor. Efendim Yunan kralı geldiğinde bayramızın üzerinden ezerek geçti, diyorlar. O bir hata yapmış biz aynı hatayı yapmayız. Bayrak bir milletin onurudur. O onur ayaklar altına alınmaz diyor. Bütün bunlardan sonra Trikopis başbakan oluyor ve Cumhuriyetin 10’ncu yıl kutlamalarına Mustafa Kemal’in daveti ile geliyor. 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülüne aday gösteriyor. Yine 1934 yılında önce Balkan Paktı'nı kuruyor. Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya... Ve 1937, Türkiye, Irak, İran ve Afganistan ile Sadabat Paktı'nı kuruyor. Kısacası aslında bütün ömrünü savaş alanlarında kazanılan zaferi barışla taçlandırmak için feda ediyor."
"BÜYÜK BİR ZAFER KAZANDIK, İNKAR ETMEK MÜMKÜN MÜ"
Atatürk'ün dünyanın en büyük barış insanı olduğunu vurgulayan Soyer, şöyle devam etti:
"Biz de barışın zaferi olarak kutluyoruz. Barış ile zafer birbiri ile çelişen şeyler değil. Birinin yerini öbürü ile inkar etmeye kalkarsanız yanlış olur. Bunu inkar etmek mümkün mü! Büyük bir zafer kazandık. Elbette büyük bir zafer kazandık. Ama Mustafa Kemal Atatürk bunu barış için yaptığını söylüyor. Hatay’da 1931 yılında diyor ki; savaş eğer meşru bir gerekçeye dayanmıyorsa suçtur. Biz ancak ve ancak öldürmek isteyenlere karşı ölmemek için savaşırız' diyor. Bizi öldürmek isteyenlere karşı ölmemek için savaşırız diyor. Özetle Türkiye’nin bu siyasal iklimde, her sözcükten, her cümleden, her icraattan bir kutuplaştırma, bir ayrıştırma siyaseti üretmeye çalışanlara çok üzülüyorum. 100 yıl sonra geldiğimiz nokta bu olmamalıydı. Bu çok üzücü. 100 yıl önce Afyon’da yürüdük. Atalarımızın gecenin bir vaktinde geçtikleri güzergahları gördük. Ne büyük meşakkatle, ne büyük zorluklarla ve canlarını feda ederek bir mucize yaratıp bu vatanı bizlere bıraktıklarını bir kez daha idrak ettik. 100 yıl sonra geldiğimiz nokta bu olmamalıydı. Onun için çok üzülüyorum. Ama biliyorum, umudum çok büyük. Biz bu siyasal iklimi yaşarken geleceğin siyasal iklimini İzmir’den kuracağız."
DEVLET BAHÇELİ NE DEMİŞTİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlatılan 9 Eylül afişlerine sert tepki gösteren Devlet Bahçeli, şu ifadeleri kullanmıştı: “30 Ağustos’un mirasını yağmalayan, İzmir’in kurtuluşunu tartışmaya açan işbirlikçilik, iradesizlik ve gayri milliktir. Söz konusu afişlerin öznesi barış değil zafer olmalıdır. Tarihe ve milli tecrübelere bakarak diyebiliriz ki, zafersiz bir barış teslimiyetçilik, barışsız bir zafer ise tedbirsizlik, temkinsizlik ve temelsizliktir. Düşmandan aman dileyen bir çürümüşün, zaferimizi barış diyerek gölgeleyen bir Megali İdea hayranının darbeci ve zalim babası gibi zillette olduğu ayan beyan ortadadır. Güzel İzmir’imiz 9 Eylül 1922’de kurtulmuştur, fakat yüz yıl sonra fiili esaret altında, zincirlenmiş halde bulunmasından mütevellit perişan vaziyettedir.”