SONKALEİZMİR- Partisinin İzmir İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısına kısa bir video izleterek başlayan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kılıç, hayat pahalılığını anlatırken gözyaşlarına boğulan bir kız çocuğunun sokak röportajını ekrana yansıttı. “Bu görüntüler ülkemizin acı halinin, geçim derdinin nasıl can yaktığının vücut bulup ekrana yansımış halini en yalın ve gerçek şekliyle bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor” diyen Kılıç, şunları söyledi:
“Burada konuşan çocuğumuzun ‘gerçekten geçinemiyoruz’ derken döktüğü gözyaşları, iktidar mensuplarının kendi hayal dünyalarında kurguladıkları, halktan tamamen habersiz olarak ülke ekonomisinin gayet iyi durumda olduğu sanrısını yerle bir etmeye yetiyor da artıyor bile. Derdimiz bu kız çocuğunun üzerinden siyas polemik çıkarmak değil. Zaten kızımızın dilinden ekrana yansıyan bu acı, politik tartışmaların çok ötesinde derin bir gerçekliği anlatıyor. Bir çocuğun hayatının en güzel günlerini yaşaması gereken daha bu yaşında geçim derdini iliklerine kadar hissetmesi, bu dertle gözyaşlarına boğulması, sesinin tir tir titriyor olması, boğazına dizilen düğümler iktidarın kulaklarını tıkadığı feryatlara tercüman olması ne kadar acı ve iktidar adına utanılası bir durum.”
"ÖNCE KENDİLERİNİ HESABA ÇEKSİNLER"
Geçen günlerde Tarım Bakanı Vahit Kirişçi’nin kullandığı “Verdiğiniz oyun ahiretteki hesabını düşünün” sözlerini anımsatan Kılıç, şöyle konuştu:
"Ülke yöneticilerinin hiçbirinin ahiret hesabından söz edilmiyor. Oysa biliriz ki mesela Halife Ömer, Dicle kenarında kurdun kaptığı koyunun hesabının kendisinden sorulacağı bilinciyle devlet yönetirdi. Hesap verme derdinin taşınması ağır ve belini büken bir yük olduğunu söylerdi. AK Parti iktidarı ise ahiret hesabını, verdikleri oy üzerinden vatandaşın boynuna yüklemiş. Sanırsınız ki yöneticiler şu yaşanan tablodan tamamen bağımsız ve sorumsuz. Sıfır veballe gidiyorlar öteki dünyaya. Kiramen katibîn geçim derdinden gözyaşlarına boğulan çocukları yazmıyor mu? Ayyuka çıkan yolsuzluk dosyalarını yazmıyor mu? Aç yatanları yazmıyor mu? İsraf deryalarını yazmıyor mu? Adam kayırmacılığı, liyakatsiz işe yerleştirmeleri yazmıyor mu? Hakkı hukuku yenenleri yazmıyor mu? Ahiret hesabı noktasında herhalde en derin kaygıyı hissetmesi gerekenler, ülkeyi yönetenlerdir. Aldıkları kararlarla, uyguladıkları icraatlarla milyonlarca insanın yaşam şartlarını belirleyenler başkalarına ahiret hesabı hatırlatacaklarına bu ikazı önce kendilerine yapsınlar. Ve kendilerini hesaba çeksinler.”
"TÜRKİYE, YOL HARİTASIZ YÖNETİLİYOR"
Şerafettin Kılıç, AK Parti iktidarı tarafından uygulanan ekonomi modelini de eleştirirken şunları söyledi:
"Tablo ortada. Zaten, iktidar gücüyle ‘ben yaptım oldu’ demek, hiçbir denetime ve fizibiliteye dayanmayan, sadece kendi akıllarına gelen bir fikri uygulamaya koymak da model üretmek değildir. Model dediğiniz zaman hedefleri ve adımları belli olur. Sistemli bir şekilde neyi niçin yapacağınız önceden belirlenmiştir. Her aşamada hesaplanabilir ve denetlenebilir. Örnekleri ve başarı deneyimleri vardır. Dilek ve temennilerle model olmaz. Popülist uygulamalarla model olmaz. Yaşanan ağır ekonomik kriz, insanların umutsuzluğu, gençlerin ve nitelikli nüfusun geleceğini yurt dışında arama talebi, modelsizliğin bir sonucudur. İktidara ne sorulursa sorulsun ileri bir tarih veriliyor. Yaptığı tek şey bu. Enflasyon soruluyor; şu ay, bilemediniz ondan sonraki ay, en kötü ihtimalle filanca ay düşer... Nitekim sayın Maliye Bakanımız aralık ayında enflasyon düşecek dedi, birkaç gün önce yaptığı konuşmada. Türk lirasının değer kaybı soruluyor, yine şu ay bu ay, olmadı daha sonraki ay değeri yükselecek cevabı veriliyor. Hani doğalgaz bulunmuştu. Büyük müjdelerle açıklanmıştı. Bulunan doğalgaz ne zaman evlerde kullanılacak diye soruyorsunuz önümüzdeki yıl, olmazsa ondan sonraki yıl diye yuvarlıyorlar. Biz de hükümete soruyoruz; insanın hayatı da ileri bir tarihe ertelenebiliyor mu acaba?"
"TEKERLER FIRLAMIŞ YERİNDEN, BOŞA DÖNÜYOR"
AK Parti iktidarının yıllardır Türkiye'yi iddialı sözler ve boş vaatlerin rüzgarında savurduğunu dile getiren Kılıç, şöyle devam etti:
"Gelecek aylar geldiğinde, daha gelecek aylara öteleniyor. Gelecek yıllar geldiğinde, daha daha gelecek yıllara öteleniyor. Sonu yok ki bunun, tekerlek mübarek. Sürekli, kendi kendine, kendi etrafında dönen bir tekerlek. Ancak çok acı ki tekerler fırlamış yerinden, boşa dönüyor. Türkiye'nin modelsizliği malesef sadece ekonomi alanında değildir. Hukuk, insan hakları, ifade özgürlüğü, şeffaflık gibi tüm istasitiklerde en son sırada yer almaktadır. Ne dış politika da bir model sahibidir ne eğitimde.. Ülkemiz bütün alanlarda bir modeli ve yol haritası bulunmadan savrula savrula yönetilmektedir. Dünyanın en büyük 10'ncu ekonomi olma iddiası, sloganlar, nutuklar, havada uçuşuyor. Gerçekte ise Türkiye ilk 20'den de aşağı konumda bulunuyor. Sadece ekonomide değil ülkelerin hukuk, şeffaflık, ifade özgürlüğü, eğitim gibi temel alanlardaki kapasitesini ölçen diğer endekslerde de Türkiye en sonlarda yer alıyor. Ve giderek gerilemeye de devam ediyor. AK Parti iktidarı yıllardır Türkiye’yi iddialı sözlerin rüzgârında savurmaktadır. Kimi zaman bütün dünya güçleriyle mücadele ettikleri iddiasıyla... Kimi zaman kendilerinin bile inanmadığı pembe ve hayali başarı tablolarıyla... Kimi zaman da ne zaman geleceği hiç belli olmayan ihtişamlı tarihleri bekleyerek. Beklenti ve öteleme yöntemini o kadar kanıksamışlar ki 20 yıl boyunca güzel günlerin 2023’te geleceği vaat edildi. 2023 gelip kapıya dayandığı. Şimdi birden bire yeni bir tarih, 2053 veya 2071 tarihleri gündeme gelmeye başladı. Bizler Saadet Partisi olarak geleceğimize sahip çıkmak için, bu ülkenin rotasının refah, kalkınma, adalet, hukuk, şeffaflık istikametine dönmesi için teşkilatlarımızla birlikte çalışıyoruz. Yolsuzluğun, haksızlığın, adaletsizliğin olmadığı bir Türkiye’nin teminatı olmaya hazırız.”