zmir Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mitat Bahçeci, özellikle göbek çevresinde yağlanmanın olduğu obezitenin tip 2 diyabet, hipertansiyon, insülin direnci, karaciğer yağlanması, kolon kanseri ve en önemlisi kalp hastalıklarına yol açtığını hatırlattı. Ülkemizde obezite görülme sıklığının 20 yaş üstü erkeklerde yüzde 20 - 25, kadınların ise yüzde 35 – 40 oranında olduğunu belirten Prof. Dr. Bahçeci, “Türkiye’de obezite oranı Amerika’dan düşük, Avrupa’dan yüksektir. Porsiyonlar büyüyüp, fast food tüketim arttıkça, hareketsizlik yaşamlarımıza hakim oldukça obez sayısının artması kaçınılmazdır” diye konuştu. Obezitenin genetikle alakası olduğunu, ancak tek başına suçlu ilan edilemeyeceğini belirten Prof. Dr. Bahçeci şöyle konuştu:
“Obezite tek bir gene bağlıdır ve nedeni odur demek yanlıştır. Tek bir genin etkisi sonucunda ortaya çıkan obezite örnekleri son derece nadir olduğundan obeziteyi monogenetik bir hastalık olarak göremeyiz. Aksine insan vücudunda obeziteyle ilişkili çok sayıda gen olduğundan polijenik bir durum olarak kabul edilmektedir. Obeziteyle ilişkili genleri vücudunuzdaki bomba gibi düşünün! Bu bombanın pimi çekilmezse patlamayacaktır. Bunun aksine obeziteye yol açan genlerin yada bombanın pimini çeken şey, beslenme modeli, hareketsiz yaşam ve çevresel faktörlerdir. Ebeveynleri obez olan çocukların obez olma ihtimali daha yüksektir. Çocuk evde nasıl bir yaşam tarzı varsa, ne yeniyorsa, nasıl yaşanıyorsa genellikle onu uygular. Aşırı yemek yeniyorsa onun yememesi beklenmez. Burada hem genetik etki hem de alışkanlıkların yansımasını görürüz. O nedenle bombanın pimini çekmeden, geni suçlamak yerine yaşam tarzı değişikliğine gitmeli, hayatımıza hareketi sokmalı, sağlıklı beslenmeliyiz. Rafine, saflaştırılmış, yüksek kalorili hazır yiyeceklerden uzak durmalıyız.”