Röportaj: Mustafa AKBAŞ
------------------------------------------------------------
Neptün Soyer... İzmir Köy-Koop Birlik Başkanı... Matematik mezunu, bir asker kızı... İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in eşi... Maharetli bir ev hanımı ve 2 kız annesi... Direngen, mücadeleci, tarımsal kalkınmayı önüne hedef koymuş bir Anadolu kadını... Başta Seferihisar olmak üzere İzmir'in birçok ilçesinde başarılı kooperatifçilik çalışmalarına imza atan, her daim köylünün ve kadınların yüreklendirilmesi gerektiğini savunan bir tarımsal örgütçü... Biz de Neptün Soyer'le kooperatifçilik ve İzmir'deki çalışmalarla ilgili kısadan bir söyleşi gerçekleştirdik. Daha konuşulacak pek çok şey, sorulacak bir o kadar soru vardı ama zamanın kıymetliliği ve sizlere uzun metin işkencesi yapmamak için kısa tuttuk. İşte o çıtır söyleşi:
*Matematik mezunusunuz, kooperatifçilik hayali nereden çıktı?
Ülkelerin ekonomik gelişmelerinde kooperatifler çok önemli rol oynarlar.. Memleket ekonomisine, üretici ve tüketicisine büyük fayda sağlarlar.. Bu bizim ülkemizde de dünyada da böyle.. Kooperatiflerin memleketimizde daha büyük ölçüde gelişebilmesi, kooperatifçilik ruh ve inancının geniş kitlelere yayılmasına ve halk tarafından da benimsenmesine bağlıdır.. Bunu zaten Mustafa Kemal Atatürk 1920'de yasayla ortaya koyuyor.. Ve diyor ki; köylerdeki öğretmenler de kooperatifçiliğin yayılmasına, benimsenmesine destek verecektir, bunun için çalışacaktır. Bu bir hayal değil, memleket için yapmamız gereken bir görev.
*Yerli tohum konusunda hem sizin hem eşinizin yoğun girişimleri var? Neden yerli tohum?
Ata tohumlarımız gelenek ve kültürümüzdür. Bizim mirasımızdır. Bizden sonraki nesillere de miras olarak kalacaktır. Sadece doğal ve iyi beslenmek için Ata tohumu, yerel tohum demiyoruz. Bizim en kıymetli hazinemiz toprağımız. Ve bize ait bu tohumların toprakla buluşması önemli. Tohumların bankası bu topraklarımız.
Köylü bankalarda faiz peşinde koşarken veya bankerler tarafından parası yok edilirken Can Yücel o kadar güzel söylemiş ki; esas siz tohumunuza sahip çıkın, kıymetli olan tohumdur diye... Allah rahmet eylesin. Biz de Can Yücel'in peşinden gidiyoruz. Ve Can Yücel Tohum Merkezi'ni bütün ülkeye, kurda kuşa aşa diye anlattık, taşıdık, tohum takaslar yaptık. Bir avuç karakılçıkla şu an İzmir'in birçok ilçesinde hasat yaptık. Biz tüm memleketi doyuracağız, şu kadar ihracat yapacağız diye bir iddiayla da yola çıkmadık. Kapımızın önünü süpürüyoruz sadece...
*Özetle kooperatifçilik sizce nedir? Neyi ifade eder?
O kadar çok tanımı yok aslında.. 1800'lerde tanımlanmış; bir araya gelmek, güçsüzlerin güçlerini birleştirdiği, ele ele verdiği, dayanışma içinde olduğu, paylaşmaya çalıştığı yapılar kooperatifler.. Bir yandan ortak üretip ortak pazarlıyorsunuz. Aslında bu İngiltere'deki uluslararası tanıma hiç gerek yok. Anadolu zaten, ahilikten bu yana dayanışmayı, paylaşmayı çok iyi bilen, üreten, çalışkan bir coğrafya... Daha önce de söylediğim gibi memleketlerin kalkınmasında küçük üreticilerin güçlerini birleştirip yerelde kalkınmayı sağlaması çok önemli...
*Peki, kadınlar bu koperatifleşme düşünüzün neresinde?
Kooperatifçilik bir düş değil aslında benim için, gerçek... Gerçek bir kooperatifçilik dünyasının içindeyim. 1960'larda başlamış olan Köy-Koop'un gerçeklerinin peşindeyim. Kadınlar tabii ki her alanda olduğu gibi burada da geride. Yönetim mekanizmalarında yok. Üretimde tarlada, her yerde.. Ya da eşiyle birlikte satışta. Ama bunun nasıl pazarlanacağı ya da o kooperatifin nasıl üretileceğiyle ilgili karar veren mekanizmanın içinde değil. İşte biz kooperatiflerin yönetimlerinde kadınların daha aktif rol alabilmesi için çalışıyoruz. Gittiğimiz kooparatif başkanları da bu konuda hemfikir. Çünkü hayatın müşterek olduğunu herkes biliyor. Bu artacak, değişecek, çoğalacak.. Paylaşmayı, bölüşmeyi dayanışmayı daha iyi yapmaya çalışıyoruz.
*Eşinizden dolayı yandaş basının hedef tahtasındasınız. Tunç Soyer'in eşi olmak, idealleriniz bağlamında sizin için bir handikap mı avantaj mı?
Yani üzücü.. Siyaset değil yaptıkları.. Bu onların sorunu. Ben çalışmaya, üretmeye, toplumsal hareket etmeye devam ediyorum. Seçim zamanı yapılan bir takım siyasi manevraları anlayabilirim. Ama seçim bittikten sonra ve yenisine daha bu kadar zaman varken halen bu karalama kampanyalarını filan doğru bulmuyorum. Üzücü.
Zaten Tunç Soyer'in asla böyle bir siyaseti olmadı. Dikkat ederseniz seçim bitti, aradan 1,5 yıl geçti, daha bir kere dönüp de seçim zamanı aday olanlarla ilgili bir şey söylemiş değildir. Söylemez. Söylettirmeye çalışanlar olabilir belki. Ama öyle bir siyaset anlayışı olmayan birinin eşi olarak ben de bunlara hassasiyet gösteriyorum. Önümüze bakıyoruz, çalışıyoruz, üretiyoruz. Daha iyi bir memleket, daha iyi bir yaşam için üretmeye devam ediyoruz...
*İçi boş iddialarla size saldırıldığında, neler hissediyorsunuz?
Onların açısından bakıyorum, yani çok yazık bunlarla zaman kaybetmek. Çünkü onlar da bir tarafın siyasetini yapıyorlar. Ama sürekli Tunç Soyer'in siyasetiyle ilgileniyorlar.. Bence kendi siyasetlerine baksınlar.. Estafurullah akıl vermek istemem ama...
*10 yıl sonra İzmir'de tarımsal üretimi nerede görüyorsunuz?
10 yıl değil 50 yıl sonra Türkiye'nin tarımının nerede olduğunu görmek istiyoruz. Üreten, ürettiği kadar da pazarlayabilen bir ülke olmak istiyoruz. Üretimde dünya sıralamasında 12'deyiz. Ama bunun pazarlamasında, sıralamada 30'lara doğru gidiyoruz. Yani çok iyi üretiyoruz ama iyi pazarlayamıyoruz. Dolayısıyla ürettiğini iyi pazarlayabilen, iç piyasasında tüketiciyi memnun edecek fiyatları sağlayabilen bir yapıya kavuşuruz. Yani üretici kazanırken tüketicinin de bir şekilde memnun olacağı bir dönemi hayal ediyorum. Olsun istiyorum. Ama İzmir zaten birçok şehre rağmen iyi bir konumda...
*Tarım arazilerine ya da yakınlarına verilen maden ve santral izinleri umudunuzu kırıyor mu?
Umudum kırılmıyor. Çünkü mücadele ediyoruz. Bunların yanlış olduğunu meydanlarda, gazetelerde ifade etmeye çalışıyoruz. Yani bir ülkede, çevreyi koruması gereken Çevre Bakanlığı'nın verdiği ÇED kararına karşı sürekli dava açmak gibi ironik bir durum var ortada. Ama yok öyle umutları kırmak. Olur mu öyle şey. Azalacak ama biz daha çok sahip çıkacağız. Umut bitmez.
*Üreticiye yapmak istediğiniz bir çağrı var mı?
Üretmekten vazgeçmeyeceğiz. Ürettiklerini pazarlamak için vargücümüzle çalışıyoruz. Şu an İzmir Köy Koop Birliği olarak sebze meyve halinde bir yerimiz var. En azından küçük küçük üreticiler, 10 kasa narım, 30 kasa fasülyem var dediğinde bunun çaresine bakmaya çalışıyoruz. Alanda oluyoruz. Dertlerini dinliyoruz. Lütfen kendilerini yalnız hissetmesinler. İzmir Köy- Koop her yerde...
(Fotoğrafta: Neptün Soyer, kızları Defne ve Duygu'yla birlikte..)
*Ailenize ve sevdiklerinize yeteri kadar zaman ayırabiliyor musunuz? "Keşke" dediğiniz anlar oluyor mu?
Aileme zaman ayırmaya çalışıyorum. Kendime de zaman ayırabiliyorum. Sadece şu ara annem ve babam biraz uzakta. Kardeşlerim de öyle. Pandemi dolayısıyla onları göremiyorum. Ama pandemi olmadan önce de iki taşın arası, mutlaka bir araya gelmek için bir sebep oluyordu. Zaman kıymetli, bir arada olmak çok keyifli... Ben sevdiklerime zaman ayırdığımı düşünüyorum.
Belgesel projeniz oldu. Biraz bahseder misiniz?
Belgesel çok önemsediğimiz bir adım.. Yönetim kurulu olarak da benim şahsen de sözlü tarih gibi bizden sonraki nesillere kooperatifçiliğin ne olduğunu, Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere bıraktığı mirasın nasıl devam ettiğini, edebileceğini anlatmaktı amacımız. 1 saate yakın güzel bir belgesel oldu. Youtube kanalımızdan girildiğinde seyredilebilir. Hatta ara ara paylaşımlarını yapıp herkese seyrettirmek istiyoruz. Gerçekten ders niteliğinde. Bunu yaşayarak, deneyimleyen kooperatif başkanları, aileleri, birlikte yaşayan köylüler, üreticiler oldu, çok güzel bir belgesel ortaya çıktı. Binlerce kez teşekkür ediyorum onlara. Başkanlığım döneminde çalışıyoruz, birçok şey yapıyoruz ama en çok gurur duyduğum böyle bir belgesel yapmış olmak...
*Son okuduğunuz kitap nedir? En sevdiğiniz roman karakteri kim?
Şuan 3 kitabı birden okumaya çalışıyorum. Farabi 'Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun', Leslie Kern 'Feminist şehir' ve Vandana Shiva-Maria Mies 'Ekofeminizm'...
En sevdiğim roman kahramanı, hep söylüyorum; Çalıkuşu, Feride...