SONKALEİZMİR- Her yıl hayvanların doğum dönemine denk gelen nisan ve mayıs aylarındaki artan süt üretimi, bu yılki pandemi ve tam kapanma koşullarında krize neden oldu.
Piyasadaki süt miktarının artmasına rağmen, fiyatların düşük seviyede kalmasından yakınan İzmirli süt üreticisi, ağırlaşan yem maliyetlerinin üzerine bir de sanayicinin "3 gün süt almayacağız" açıklamasıyla çileden çıktı.
Sütçülüğün önemli merkezlerinden Ödemiş'te bir araya gelen üreticiler, hükümete seslendi.
(Fotoğrafta: Neptün Soyer üreticilerin sorunlarını dinledi)
"YERLİ MİLLİ SÜT AMA İTHAL YEM"
Ödemiş'teki süt üreticileriyle buluşan İzmir Köy Koop Başkanı Neptün Soyer, "Nisan ve mayıs ayında sütler çoğaldı. Sanayici de bu sütün altından kalkamayacağını, 3 gün süt alınmayacağını söyledi. Her sene bu inekler doğuruyor, süt artıyor. Dolayısıyla devletin bu zamanlarda süt paritesine göre, destekleyici bir prim düşünmesi gerekiyor. Ve piyasayı nasıl regüle edeceğini, sanayicileri, üreticileri ve tohumcuları da katıp ele alması gerekiyor. Zaten, yemin fiyatının yüksek, sütün fiyatının düşük olduğunu herkes biliyor. Sütü ben burada yerli ve milli üretiyorum, yemi kalkıp dünyanın öbür ucundan getiriyorum. Böyle bir mantık var mı? Yerli milli süt ama ithal yem. Yok öyle bir şey!" diye konuştu.
"SÜT İÇİN KAMU SPOTU HAZIRLANSIN"
Üreticinin sanayici olmadan, sanayicinin de üretici olmadan var olamayacağını; süt, tereyağı ve peynir gibi ürünlerin işlenemeyeceğini aktaran Soyer, "Dolayasıyla biz aynı yolda, kol kola yürüyoruz. Ama biz bir şey istiyoruz; tabii ki bu devlet eliyle olacak. Hangi marka olursa olsun, süt için bir kamu spotu hazırlansın. Lütfen o sütlerin üzerinde hangi bölgeden, hangi kooperatiften, hangi birlikten, hangi üreticiden, hangi havzadan geldiği de yazsın" dedi.
“DEVLETİN 25 YIL SONRASINI PLANLAMASI LAZIM”
Neptün Soyer, keçi koyun yetiştiriciliğinin önemine de dikkat çekerken, şunları söyledi:
“Keçi ve koyunu göçerler yetiştirmiş. Göçerlik bu toprağı iyileştirmek demek. Binlerce keçi koyun sürüsü göçerken o toprağı nadaslar, gübreler, hareket ettirir, kaldırır. Bir sene sonra döndüğünüzde toprak kendine gelmiş olur. Atalarımız bir şeyler biliyormuş. Ama nedense biz daha çok biliyor olmuşuz. Tarım ve hayvancılık politikaları 1-2 yıl sonrası için değil en az 25 yıl sonrası için hazırlanmalı. Bu politikalar doğrultusunda, bir üretici, 25 yıl sonra işletmesini bırakacağı evlatlarını düşünerek yapmalı bu işi. Yoksa 5 gün, 5 ay sonrasını herkes görüyor. Siyasi iktidarın ve devletin 25 yıl sonra, dağın arkasındaki geleceği görmesi gerekir.”
(Fotoğrafta: Süleyman Top)
"ESKİDEN BİR ÇUVAL YEM ALMAZDIK, SÜTÜMÜZ 10 NUMARAYDI"
S.S. İğdeli ve Çevre Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Süleyman Top ise "Ben 68 yaşındayım. 1980'lere kadar ne bir çuval yem ne bir çuval un alırdık. Kara sabanla çift sürerdik. Hayvanlarla saman ezerdik. Yabayla harman savururduk. Ambarımızda buğday vardı. Hayvanlarımızın yemi vardı. Yarması, burçağı, baklası, çavdarı vardı. Karışık melez yapıp yem verirdik. Bir çuval fabrika yemi kullanmazdık. Hayvanlarımızın sütünün kalitesi 10 numara olurdu. Şimdi geldiğimiz noktada, evimizde buğdayımız yok. Saldır, un almaya git. Ne oldu? Şimdi traktör geldi, 20 günde benim babam rahmetlinin sürdüğü tarlayı 2 saatte sürüyor. Peki neden üretemiyoruz. 10 günde savurduğu harmanı, patoz 1 saatte savuruyor. Ama neden yapamıyoruz?" diye konuştu.
“MARKETÇİ BÜYÜYOR, ÇİFTÇİ ERİYOR, NEREYE GİDİYORUZ BÖYLE”
Geçen yıl 33 litre sütle 1 çuval yem alırken bu yıl 54 litre sütle 1 çuval yem alabildiklerini aktaran Top, şunları söyledi:
"Geçen sene 2 kilo dana etiyle 1 çuval gübre, 1 çuval yem alırken, şimdi 4 kilo et verip 1 çuval yem alabiliyorum. 4 kilo et verip 1 torba gübre alabiliyorum. Üretimde kendi özümüze dönmeliyim. Biz bu kadar ürettikçe, bu yemi bu kadar çok kullandıkça, ülkemizin parasına yazık. Dışarıya akıyor. Canım acıyor benim; bu bir. İki; süt kaliteli olacak ve bu süt değer bulacak. 3 lira değil, 5 lira, 6 lira olacak ama herkes alacak. Paramız hem dışarı akmayacak. Hem yerli üreteceğiz ve kendi yağımızla kavrulacağız. Ayrıca, üretenden işleyenden alıp rafa götürenden ve tüketiciye kadar ulaşan bu merdivenin basamakları eşit olmalı. Üreten kazanamıyor sıfır maliyetle gidiyor. Hatta zarar ediyor, hamallık, çobanlık yapıyor. Sütü toplayan sanayici ve kooperatifler de kazanmıyor. Ama bir bakıyorsunuz ki market almış yüzde 45 karla satıyor. Marketçiler büyüyor, çiftçi eriyor. Nereye gidiyoruz böyle? Ağacın kökü kurursa ağaç kurur. Ağacın dalındaki, yaprağındaki güç keramet, kökünde gizlidir. Kılcal köklerinde gizlidir. Mutlaka kılcal köklerine inip üreticiye destek olmamız lazım. Üreticiyle vereceğiz el ele ondan sonra varacağız biz her yere..."