TİHEK Başkanı Süleyman Arslan, TBMM’de nikahsız beraberlikler için “sapkın ilişkiler” dedi. Arslan yaptığı sunumda, 15 yaşındaki çocukların nikahının “insan hakkı" olduğunu savundu.
Arslan'ın açıklamalarına İZmir Barosu'ndan sert tepki geldi.
Konuya ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
''İnsan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, bu haklardan yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi amacıyla kurulan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu başkanının “15 yaşında nikah kıyılamaması, insan hakları ihlalidir” beyanı; ticari cinsel sömürünün bir parçası olan, çocukları fiziksel ve duygusal olarak ihmal ve istismar eden, aynı zamanda adli ve tıbbi sonuçları olan bir olgunun evlilik adı altında teşvik edilmesinden başka bir şey değildir.
Temsil ettiği kurumun kuruluş amacını içselleştiremeyen, çocuk evliliklerinin çocuklarının cinsel istismarı ile sonuçlanacak bir süreç olduğu yaklaşımından yoksun bu ataerkil zihniyet yansımalarının, insani ve hukuki olarak kabul edilebilir bir tarafı bulunmamaktadır.
''ŞİDDETİ NORMALLEŞTİRMEYE YÖNELİK ÇABA''
Aynı kişinin, aynı açıklamasındaki; “nikahsız birliktelik şiddete yol açıyor”, “sınırsız özgürlük anlayışı aileye karşı bir tehdit”, “nikahsız birliktelikler teşvik ediliyor”, “kadınlar anneliğe özendirilmeli” şeklindeki kadın bedeni üzerinden yürütülen, kadını birey olarak görmeyen cinsiyetçi yaklaşım ürünü talihsiz cümleleri, şiddeti normalleştirmeye yönelik çabanın tezahürüdür.
Kadına yönelik şiddete karşı etkin politikalar üretilmesi temel çalışma alanlarından biri olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı da aynı bakış açısını yansıtmış, “Şiddete karşı sıfır tolerans” şiarıyla hareket etmesi beklenirken, kadına yönelik şiddette yaşanan artışı tolere edilebilir olarak kabul etmiştir. Şiddeti sadece sayılarla ölçebilen bir bakanın kadına yönelen şiddete karşı etkili ve güçlü bir mücadele vermesini beklemek, elbette gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır. Ancak bilinmelidir ki, asıl tolere edilemeyecek olan kadına yönelik şiddet, bu tarz söylemler ve temelindeki politikalardır. Bizim, bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yoktur.
SÜLEYMAN SOYLU'NUN AÇIKLAMALARI
Yine milyonlarca insan tarafından izlenen bir televizyon programında, bu suçun önüne geçilememesinde birinci derecede sorumluğu olan İçişleri Bakanı tarafından sarf edilen “milyonlarca insan çocuk pornosu da izliyor” sözleriyle; suçun mafya haberleriyle, videolarıyla eş tutularak ve “çocuk” sözcüğüyle “porno” sözcüğü aynı cümle içinde kullanarak “normalleştirilmesi” kabul edilemez. Türk Ceza Kanunu’nda müstehcenlik suç olarak tanımlanmış olup bu madde kapsamında çocukların bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki, duygusal bütünlüğü ve kişiliğinin korunması amaçlanmıştır. Suç teşkil eden bu videolara erişimin engellenmesine yönelik olarak ve videoları izleyen “milyonlarca” insan hakkında şimdiye değin ne tür işlemler yapıldığına ve konuyla ilgili verilere değin bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması elzem hale gelmiştir. Kadınları eşit yurttaş olarak görmeyip çocukları birey olarak kabul etmeyenlerden ard arda gelen bu beyanların, parti ideolojileri ve iktidar mantığı doğrultusunda şekillendiği aşikardır.
Dün biri, bugün öteki, yarın kimbilir hangisi... Her gün bir başka "yetkili" nin giderek korkunçlaşan açıklamalarıyla karşılaşmaktan bıktık! Bulunduğu yeri hazmedemeyenlerle daha nereye kadar devam edeceğiz? Yaptıklarınız ortadadır. Tüm bunlar için yurttaşlardan derhal özür dilemeli, çağdışı anlayışlarınızı da alıp kamusal alanı terk etmelisiniz.''