İzmir Barosu, 17 günlük tam kapanma süreci kapsamında alınan içki satışının yasaklanması kararını Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yargıya taşıdıklarını açıkladı.
İzmir Barosu'ndan yapılan açıklamada, "Öncelikle belirtelim ki; bu bir dava dilekçesidir ve nasıl tanımlayacağımızı bilemediğimiz, akıllara durgunluk veren bir kararın iptalini amaçlamaktadır. Alıştığınız formatta yazılmamış olabilir, bir de bunu deneyelim dedik. Çünkü ülkemiz bugünlerde alışılmamış yöntemlerin, alışılmamış kararların ülkesi olmayı sürdürüyor. Tweetlerle sokağa çıkma yasaklarının ilan edilip kaldırıldığı, kararda yer almayan yasakların İçişleri Bakanının iki dudağı arasından televizyon ekranlarından dökülüverdiği, hukuk ve kanun güvenliğinin yok sayıldığı, hiçbir yurttaşın yasalar karşısındaki durumunu belirleyemediği bir ülkeyiz artık biz. Anayasa mı? Bırakın kalsın tozlu raflarda. Kanunlar mı? Uygulanmasalar da olur. Yetkisiz kararlar mı? Boş verin canım, vardır bir bildikleri diye diye geldiğimiz nokta bu" denildi.
Yasağın Anayasa'ya aykırı olduğu vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Şimdi size Anayasa'nın 5. maddesinde “Devletin temel amaç ve görevleri, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır” hükmünün yer aldığını mı hatırlatsak? Yoksa, 6. Maddesinde yer alan “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” ya da 10. Maddesinde kaleme alınan “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” hükümlerini mi?
Ya da isterseniz Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulamayacağı, yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğinden söz edelim. Söz ederken de bu sınırlamaların, demokratik toplum düzeninin ama özellikle de lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını yazalım uzun uzun, işe yararsa.
Size idarenin cevap süresini beklemeden karar verin desek ne gam.. Zaten süreli olan bu yasağa karşı, idarenin yanıtından sonra YD talebi hakkında karar vereceğinizi söylediğiniz o kadar çok örnek ilam var ki elimizde.
Desek ki Hıfzısıhha kurullarının da kanunda sayılmış yetkileri var ve bu onlardan değil; kanunu açıp bakmak yerine idareye sormayacağınızdan emin değiliz."
"BİR ŞEY DEĞİŞİR Mİ BİLMİYORUZ..."
İzmir Barosu'nun açıklamasında, "Desek ki bu nasıl yasak, marketler zaten açık ve tüm marketlerde de her türlü gıda satışı yapılmaya devam ediyor. Mesela tekel bayilerinde de satılmakta olan gazoz, su, çerez, limonata, bisküvi, çikolata, maden suyu, ayran, sigara, ekmek halihazırda satılmaya devam ediyor. Desek ki; tekel bayilerinin de sattığı her ürünün satışı devam ederken, yalnızca alkol satışına yasak getirip de bunun pandemi mücadelesi gerekçesiyle ambalajlanması, gerçek amacın mücadele olmadığını gözler önüne seriyor ; bilimle, akılla alay etmek anlamını taşıyor.. Bir şey değişir mi bilemiyoruz. Neyse biz söylemeye devam edelim; çünkü vereceğiniz karar çadır devleti mi yoksa hukuk ya da en azından kanun devleti mi olduğumuzun göstergesi olacak. Ha bir de unutmayın; şimdilik bir kurul içki satışına yasak getirmiş, zaten kısa süreli de demeyin lütfen; varlık sebebinizi, görevinizi hatırlayın. Vereceğiniz karar yalnız sizi ya da bizi değil, çocuklarımızı da etkileyecek. Biliyorsunuz değil mi? Şimdi kalem sizin elinizde ve sorumluluk sizde; ya bu akıl almaz kararı alanlara hiç sormadan, süre vermeden, cevap istemeden söz konusu kararın yürütülmesini durdurup kararı iptal ederek en azından kanun devleti olduğumuzu teslim edin ya da yaşayacağımız karanlık günlerin inşasında bir tuğlalık da olsa sorumluluğunuz olacağını unutmayın" denildi.