Suriye’de tablo artık şöyledir:
ABD PKK/YPG’den, Rusya Şam yönetiminden (Esad), AKP hükümeti de cihatçı örgütlerden vazgeçmeyecek...
IŞİD, ABD’nin PKK’yi “meşru aktör” yapabilmek için yararlandığı “kullanışlı düşman”dı.
Benzer şekilde Nusra da (yeni ismiyle HTŞ) AKP’nin ÖSO’yu iç ve dış kamuoyuna onaylatabilmek için yararlanmaya çalıştığı “radikal grup”tur...
AKP’nin paralı ordusu: ÖSO
Dahası AKP’nin son süreçte içeriye “Kuvayi Milliye”, dışarıya da “Suriye Milli Ordusu” diye yutturmaya çalıştığı “çokuluslu” ÖSO, sahadaki görevi bakımından da artık uluslararasılaşmıştır...
ÖSO, AKP’nin Libya’dan Bosna’ya, Kafkaslar’dan Sincian’a uzanan coğrafyada “profesyonel savaşçılık” yapan cihatçıları Esad’ı devirmek üzere ithal ettiği alt örgütlerden oluşan bir çatı örgüttü.
Bundan böyle İdlib’de de, Trablus’ta da daha yüksek fiyat veren çıkana kadar AKP’nin paralı ordusudur!
ÖSO Libya’da
Ankara’nın ÖSO’yu Suriye’den sonra Libya’da da kullandığı artık resmi bir durumdur:
Erdoğan bu durumu “uluslararası hukuki sorun” olup olmadığını umursamadan 22 Şubat’ta ilan etmiştir: “Gayrimeşru Hafter’e, ücretli, lejyoner Hafter’e karşı biz yönetici kahraman askerlerimiz ve Suriye Milli Ordusu’ndan ekiplerimizle beraber oradayız ve mücadeleyi orada sürdürüyorlar. Tabii birkaç tane şehidimiz var.”
Ve Erdoğan üç gün sonra 25 Şubat’ta da, ÖSO’nun Libya’da olduğunu bir kez daha belirtti: “Bizim Libya’da iki tane şehidimiz var. Suriye Milli Ordusu’ndan şu anda orada bulunanlar var. Suriye Milli Ordusu’ndan oraya gidenlerin ortak paydaları var.”
Önemle belirtelim: Paralı askerleri başka ülkelerin de kullanıyor olması, AKP hükümetine bu konuda bir haklılık ya da meşruiyet sağlamaz. Günü geldiğinde bu konu ülkemizin önüne farklı şekillerde getirilir maalesef...
ÖSO’nun kışkırtıcı faaliyetleri
ÖSO, AKP’nin iç kamuoyuna karşı yutturmaya çalıştığı bir “Kuvayi Milliye” örgütlenmesi değildir. Kuvayi Milliye, bir ulusun emperyalist işgale karşı içinden çıkardığı silahlı direniş örgütlenmesiydi. Bir kere ÖSO üyelerinin tamamı Suriyeli bile değil! Dahası vatan savunması yapmıyor, tersine vatanını savunan Esad yönetimine karşı ücret karşılığında savaşıyor!
Yazık ki Ankara ders almıyor, anımsayın: Kırşehir’de eğit-donat programından geçirilip, üstüne kamuflaj, sırtına tüfek, cebine para konulan ilk grubun üyelerinin büyük kısmı, sınırı geçer geçmez örgüt değiştirmişti!
Ve bugün: ÖSO’nun Türk ordusu ile Suriye ordusunu karşı karşıya getirmek için bu yılın başından beri girdiği kışkırtıcı faaliyetlerin “Z Raporu”, siyasi iklim değiştiğinde arşivden çıkacaktır mutlaka...
Stratejideki yanlışlık
Bu Z Raporu’nu şundan çıkardık:
AKP hükümeti hâlâ Moskova’nın Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamayarak son dakikada da olsa fren yapacağını ve İdlib’i kendisine bırakacağını umuyor!
Benzer durum ABD ile de yaşanmıştı. Öyle ki Erdoğan defalarca ABD’ye “benden yana mısın, PKK’den yana mı” diye sormuş, yanıtı sahada almasına rağmen sormaya devam etmişti...
Türkiye elbette çok değerli. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi stratejisi değişmediği müddetçe Washington PKK’den, Moskova da Şam’dan (Esad) vazgeçmeyecek!
Türkiye yanlış stratejisini, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi kısmen doğru olan taktik hamlelerle düzeltemedi.
Ankara stratejisini düzeltmediği sürece, bulunabilecek en doğru taktik bile işe yarayamayacaktır. Ankara, Şam’ı düşman gören, Esad yönetimini devirmeyi esas alan yanlış stratejisini değiştirmediği sürece maalesef bölge kaybedecek!
Ne yapmalı?
Strateji, taktik gibi konular öyle zor ve karışık değildir. Ve bakmasını bilince, aslında siyasi tablo da çok sadedir. Şöyle:
Esad’ı devirme stratejisi belirlenmeden önce Türkiye’nin Suriyeli sığınmacı sorunu da, Suriye’nin kuzeyinde YPG koridoru sorunu da, IŞİD sorunu da yoktu!
Nokta!