GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
7 Aralık 2023 Perşembe 09:45

İYİ Partili Özlale'den 'Üçüncü Yol' mesajı...

İYİ Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ümit Özlale, Bir TV'de yayınlanan Politika Durağı'nda gazeteciler Mustafa Akbaş, Sercan Avcı ve Onur Çakır'ın sorularını yanıtladı. Özlale, kent gündeminden genel siyasete, partisinin işbirliğine hayır kararı ve İzmir özelinde gündeme getirdiği "Kimyasal atık" iddiasına kadar dikkat çeken mesajlar verdi. Üçüncü yol vurgusu yapan Özlale, "Ben diyorum ki artık başka bir alternatif var. Niye bana oy vermiyorsunuz?" dedi.

SONKALEİZMİR- Bir TV ekranlarında yayınlanan Politika Durağı programı İYİ Parti Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi, İzmir Milletvekili ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ümit Özlale’yi ağırladı. 

İYİ Parti GİK Üyesi, İzmir Milletvekili ve Büyükşehir Adayı Ümit Özlale programda Gazeteciler Sercan Avcı, Mustafa Akbaş ve Onur Çakır’ın soruları eşliğinde önemli açıklamalarda bulundu. 

İYİ Partili Özlale siyasi yolculuğunu detaylandırdığı, İzmir için vizyonunu ortaya koyduğu, kent yönetimi üzerine proje ve hedeflerini açıkladığı programda gündeme damga vuran ‘bankamatik’ ve ‘Körfez’e kimyasal’ çıkışlarına da detaylı bir açıklama getirirken, bir ‘Tunç Soyer’ değerlendirmesi de yaptı ve CHP’nin Büyükşehir adaylarına iddialı bir mesaj gönderdi. İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Büyükşehir Adayı’ndan partinin işbirliğine ret kararı üzerinden de çok konuşulacak açıklamalar geldi. 

İZMİR’DEN HARVARD’A UZANAN YOLCULUK 
Programda söze İzmir’den Harvard’a oradan da siyasete uzanan kişisel serüveninden söz ederek başlayan İYİ Parti GİK Üyesi ve Büyükşehir Adayı Özlale, “Ben Almanya’da çalışan işçi bir ailenin çocuğu olarak Almanya’da doğdu. Annem İzmirli, babam da Ayvalıklı… İzmir’de tanışıyorlar, Almanya’ya gidiyorlar, dönüşte de İzmir’e yerleşiyorlar. Gerçekten tam bir İzmirli’yim. Hali Rıfat Paşa’da büyüdüm. Çocukluğuma dair tüm anılarım Hali Rıfat Paşa’nın üzerinden Körfez manzarasıdır. Murat Reis İlkokulu’nda okudum. Daha sonra Bornova Anadolu Lisesi’ni ardından da İzmir Fen Lisesi’ni kazandım. O dönemlerde buraları kazanmak kolay değildi. Üniversiteyi de Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü’nde okudum. Oradan da dereceyle mezun oldum. İzmir’den kopuşum ODTÜ’yle oldu ama yazları yine buraya geliyordum. Sonrasında Boston College’dan ekonomi doktorası bursu kazandım. 1996-2001 yılları arasında ABD’deydim ama Türkiye sevdası içimden hiç gitmedi. 2001 yılında Bilkent Üniversitesi’ne geldim. 2003 yılında Merkez Bankası’nda başkan danışmanı olarak işe başladım. Süreyya Serdengeçti döneminde bu görevi yaptım. Müthiş bir dönemdi, bir çok reformun hayata geçirildiği, enflasyonun hızlı şekilde aşağı çekildiği, güven ortamı oluşan bir ortam. 2006 yılında TOBB Üniversitesi kuruldu, kuruluş amacı beni çok heyecanlandırmıştı. Üniversiteden çıkan öğrencilerin iş dünyasının istediği tecrübeye sahip olmaması sorununu çözmek için kuruldu. Kuruluşuna yardımcı olmak üzere Bilkent Üniversitesi’nden ayrıldım. Bir süre sonra da geri döndüm. 2011 yılı benim için önemli, TÜBİTAK’ın 40 yaş altı genç bilim insanlarına verilen ‘Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı’ ödülünü kazandım. Siyaset hiçbir zaman hayatımda yoktu. 1994 yılında Melih Gökçek Ankara’da belediye başkanı seçilmişti. Arada geçen sürede ben evlendim, çocuğum oldu, doçent oldum, profesör oldum, TÜBİTAK ödülü aldım, Melih Gökçek hala Ankara'da! O gün dedim bu şehir artık ikimize dar… Ve 2013 yılında Özyeğin Üniversitesi’nin teklifini kabul ederek İstanbul’a geçtim. Ekonomi Bölüm Başkanı oldum ve orada danışmanlık şirketimi de kurdum. Ondan sonra Harvard Üniversitesi yıllarım başladım. Orada yazları Kalkınma Ekonomisi dersleri anlattım. Yani bir şehrin sorunlarına dair ne tür politika önerilerinde bulunulabilir, ben bunu Harvard Üniversite öğrencilerine anlatıyordum” dedi. 

“ŞEREFSİZLİK YAPMA DA GEL ARTIK’ DEDİ”…
Büyükşehir Adayı Özlale İYİ Parti’ye katılış sürecini ise şu sözlerle anlattı: 2019 yılında eski ülkücü bir öğrencim bana ‘Sizi Meral Akşener’le tanıştırmak istiyorum’ dedi. ‘Tamam tanışalım da, ben milliyetçi muhafazakar bir gelenekten gelmiyorum, siyasetle de hiç ilgili değilim’ dedim. Tanışınca bir baktım ki çok ortak noktamız var. Birincisi ikimiz de Balkan göçmeniyiz. Benim baba tarafım Girit’ten anne tarafım da Piriştina’dan. Meral Hanım da tam bir Balkan göçmeni. Ben Balkan göçmeni bir kadınla büyüdüm, annem. Genel Başkana baktığım zaman da çok güçlü bir figür görüyorum. Ama aynı zamanda hem tip olarak hem de huy olarak o kadar annem ve teyzem ki… Hemen kaynaşmaya başladık ve ben ilk teklifi akademik kariyerim nedeniyle kabul etmedim. Genel Başkanın 2020’de eylül ayında genel kurul konuşmasını hazırlıyoruz. Ben partide değilim o zaman… ‘Hala partiye gelmeyecek misin?’ dedi. Ben de ‘Çok mu istiyorsunuz?’ dedim. O da şöyle gözlerini devirerek ‘Şerefsizlik yapma da gel artık’ dedi. Ben annemle teyzemden bu sözü çok duydum. Sevgi sözüdür, ‘Beni kızdırma da gel’ manasında. ‘Tamam geleyim ama hiç anlamam siyasetten’ dedim, ‘Gerek yok ben sana öğretirim’ dedi. Ve benim ilk defa bir siyasi partinin kapasından girişim 20 Eylül 2020’dir. 

SİYASİ DURUŞ MESAJLARI 
Siyasete girerken kendi kendine birkaç karar aldığını ifade eden İYİ Partili Özlale, “Öncesinde nasıl bir hayat yaşıyorsam siyasete girdikten sonra da buna devam edecektim. Bunu yapabiliyorum. İkincisi sözümü sakınmayacaktım. Zaten genelde benim siyasi kulislerdeki imajıma baktığınız zaman hiçbir şeyi kestirmeden, doğrudan söylediğim bilinir. Akademisyenlerin net bir duruşu olması gerekir ya o net duruş bende var. Ve partiye girdikten sonra Genel Başkan aslında bana çok büyük bir serbesti de sağladı. Mesela ben bu 3 sene içinde partinin seçim beyannamesini yazdım, 6’lı masanın ortak politikalar mutabakat metnini kaleme alan 6 kişiden biriyim. Partimizin bir çok alandaki politikalarını oluşturdum. Teknokrat kimliğimle siyasetçi kimliğimi birleştirdim ve aslında iyi bir akademisyen, bir de çok halkın içinde mahallede büyüdüğüm için de siyasete hiç yabancı da olmayan bir siyasetçi olarak karşınızdayım. Vatandaşla yaşından ve siyasi görüşünden bağımsız çok rahat iletişim kurarım. Arabamı kendim kullanırım, semt pazarına giderim, hala babamla Üçyol’da büyüdüğüm evde otururum, hala mutlaka bir kahvede birisi davet eder, onu kırmam birlikte çay içerim. Bunlar bana ailemin verdiği özellikler. Profesör de olsan halktan kopmak bir utançtır. Seni oralara getiren odur. Hala mahallemde ilkokul arkadaşlarımla karşılaşıp sarılıyorum. Ben onlardan biraz daha fazla çalıştım ve biraz daha çalıştım. Kariyer de şans işi. Ben eğer bir gün Genel Başkan’la tanışmasaydım bugün bambaşka bir hayatta olurdum. Çalışkanlık tabi ki çok önemli, ama şans faktörünü de unutmamak lazım” dedi. 

“İZMİR BENİM MEMLEKETİM, HER ŞEYİM”
İzmir’in kendisi için anlamını, “Benim memleketim, her şeyim” sözleriyle tanımlayan Özlale, “Mesela bana yurt dışında memleketimi sorunca ben otomatikman İzmir diye cevap veririm. Burası benim memleketim, büyüdüğüm, hayallerimi kurduğum yer. Her yerini, her sokağını bildiğim yer. Ben buraya mesela seçim kampanyası için geldiğim zaman bu benim için eski dostlarla buluşma, akrabalarıma sarılmak, bir zamanlar gezdiğim sokaklarda kendimi yeniden anlatmak ve hala kendimi borçlu hissettiğim bir kente borcumu ödeme fırsatı” diye konuştu. 

Özlale kişisel siyasi yolculuğuna dair de önemli açıklamalarda bulundu. Milletvekilliği sürecini anlatan Özlale, “6’lı masada o kriz olduğu zaman Genel Başkan o sırada benden bir karar vermemi istiyordu. Bakan adaylığı mı milletvekilliği mi? Ben 8 Mart’ta gittim dedim ki, ‘Ben önümüzdeki dönem bakan olmak istemiyorum’… Seçimin kazanılacağına inanıyordum ama ‘Bu kadar görüş ayrılığının olduğu bir kabinede yer almak istemiyorum. Beni vekil olarak değerlendirebilirsiniz ya da değerlendirmezsiniz’ dedim. Çünkü adım olası bakan adayları arasında geçiyordu. İlk olarak benim seçilmemin çok daha rahat olduğu Gaziantep’ten bir adaylık önerildi. Sayın Genel Başkan’ın aktardığına göre Gaziantep’te Sanayi Odası ve Ticaret Odası beni talep etmiş ve demişler ki, ‘Mehmet Şimşek’ten sonra ilk defa Gaziantep’in sorunlarını bu kadar güzel anlattı. Biz Ümit Bey’in ilimizden vekil olmasını istiyoruz’… Böyle bir teklifle geldi. Benim hayalimde de hep İzmir Milletvekilliği var. Çünkü burası benim memleketim. Bunu söyledim, ‘İzmir’de biliyorsun temayül yaptık ve birinci sıraları sandıktan gelenlere veriyoruz, sana en fazla ikinci sırayı veririm ama riskli’ dedi. ‘Ben kendime güveniyorum’ dedim ve aday oldum. Geçen seçimde 1 tane milletvekili çıkarttığımı ve ayak bastığımızda da zor bir atmosferle karşılaştığımız 1.Bölge’de gece gündüz çalıştım. Bütün mahalleleri dolaştım. Herkes İzmir’i Kordon’dan Karşıyaka Yalı’dan ibaret sayar ama öyle değildir. Orası İzmir’in güzel yüzü ama esas sorunlu ve çözüm bekleyen tarafı arkada tarafı. Oralarda çok dolaştım ve milletvekili oldum. Vekil sayısını artırabilen tek şehirdi. 14-28 Mayıs arasında da Kemal Bey için çok çalıştım. CHP’nin giremediği mahallelere de girdim, oy istedim” ifadelerini kullandı. 

“TUNÇ BEY’DEN DE DİĞER ADAYLARDAN DA DAHA İYİ BAŞKAN OLURUM” 
Büyükşehir adaylığı konusunda da iddialı mesajlar veren Özlale şunları kaydetti: Cumhur İttifakı’nın TBMM’de 323 vekili aldığı bir yerde muhalefet vekili olarak yapabileceğiniz katkılar çok sınırlı. Hala da böyle. Ama ‘Önümüzdeki dönemde muhalefetin kendini daha iyi gösterebileceği bir alan var, o da yerel siyaset. Ve buraya baktığımda İzmir’de Tunç Bey’den daha iyi bir belediye başkanı olacağımı düşündüm. Bu Tunç Bey’in kötü bir belediye başkanı olduğu anlamına gelmiyor. Hiçbir yerde de bunu söylemedim ve hala da diyorum ki iyi yönetiyor. Ben sadece ‘Daha iyi yönetirim’ dedim. Bunu daha yukarıya taşıyorum, ben adı geçen adaylardan da daha iyi bir belediye başkanı olacağımı düşünüyorum. Bence seçim CHP ile bizim aramızda geçer. Hepsiyle de yarışabilirim. Bana göre tecrübem, bilgim, liyakatim bunun için yeterli… 

“İZMİR’İN HAKKINI ALMAK İÇİN KAPILARI AŞINDIRIRIM”
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yer almış bir milletvekili olmanın İzmir ile Ankara’yı yakınlaştırma, İzmir’in Ankara’daki kaynaklarla çözülecek sorunlarında yol alma konusunda büyük bir avantaj olduğunun altını çizen İYİ Parti Büyükşehir Adayı, “Ben Tunç Bey’e yüzde yüz katılıyorum. İzmir Ankara’dan hak ettiği bütçeyi alamıyor. Hiçbir itirazım yok. Ama ben İzmir’in çıkarı için bütün kamu kurumlarının kapısının aşındırırım. Şu anda CHP ile AK Parti arasında böyle bir soğuk savaş var ya ben bu diyalogsuzluğa karşıyım. Orada çünkü İzmir’in hakkı var ve ben bu hakkı almak için bütün bakanlıklarla, bütün kamu kuruluşlarıyla çatır çatır müzakere ederim” dedi. 

“TAŞKIN’A O ÇIKIŞIMDAN PİŞMANIM, ÖZÜR DE DİLEDİM”
‘Pişman olduğunuz söyleminiz var mı?’ sorusuna CHP’li Sezgin Tanrıkulu’na TSK eleştirisi nedeniyle gelen tepkilere karşı destek mesajı yayınlanan CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın’a sert çıkışını yanıt olarak veren Özlale, “Pişman olduğum şey İzmir’in diğer milletvekili Yüksel Taşkın’a yaptığım eleştiriydi, bana yakışmadı. Ağır bir eleştiride bulundum. Sonrasında gittim, kendisini buldum, ‘Özür dilerim, maksadımı aşan bir tweet oldu’ dedi. ‘Ben seni eğer rencide ettiysem özür dilerim’ dedim” diye konuştu. 

‘BANKAMATİK ÇIKIŞI’NA DETAYLI AÇIKLAMA 
Özlale, Büyükşehir’deki personel sayısının fazlalığına yönelik bankamatik çıkışı için ise, “Bunu daha iyi anlatabilirdim. Pişman değilim, daha iyi anlatabilirdim. Bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştirakleriyle beraber toplam bütçesinin yüzde 70 civarı personele gidiyor. Geri kalanla da siz ancak bakım ve onarım yapabilirsiniz. Normalde bütün dünyada iyi işleyen belediyelerde personel bütçesinin yüzde 30-35 olduğunu görürsünüz, bizde 70! Dolayısıyla belli ki burada fazla bir istihdam var. Bu konuda ben oradaki insanların oyunu almak uğruna yalan söyleyemem. Ben Almanya’da doğmuş işçi bir ailenin çocuğunum. Alın terinin ne demek olduğunu biliyorum. İtirazım hiçbir şekilde çalışana, kendi işini yapana değil. Onların benim başım üstünde yeri var, bu belediyede bende daha fazla hakkı var ama net bir şekilde biliyoruz ki bu belediyede hiç işe gitmediği halde para alanlar var. Normalde İzmir kadar bir yeri, tüm dünyadaki örnekleri gibi 14-15 bin kişiyi istihdam ederek gayet iyi bir şekilde yönetirken bunun 2 katından daha fazla insan çalıştırıyorsanız demek ki bir yerlerde insan kaynağı sorunu var. Ben bunu sahada görüyorum da duyuyorum da. Bana belediyedeki çalışanlar da aynı şeyi söylüyor. Ayrıca bu sadece İzmir’e özgü bir şey de değil bu Türkiye’nin temel bir problemi. Gizli işsizlik dediğimiz şey bu değil mi? Türkiye’de çok uzun zamandan beri yerel yönetimler, kamu kurumları kendisine yakın, kendi partisine insanlara istihdam sağlayan ve bunu da aldığı vergiler sayesinde sağlayan kurumlar haline gelmişler. Ben buna nasıl ki Ankara’da AK Parti yaptığı zaman karşı çıkıyorsam burada da CHP ya da İYİ Parti belediyesinde de bu yapıldığı zaman buna karşı çıkarım” açıklamasını yaptı. 

‘DERVİŞOĞLU’ SORUSUNA YANIT: DOĞRU BULMUYORUM
Özlale bu açıklamanın ardından İYİ Parti TBMM Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu’nun 3 yıl önce işe alımlarla hakkında Büyükşehir’e yaptığı çıkışın hatırlatılması üzerine de, “Birincisi bu açıklamayı doğru bir açıklama olarak görmüyorum. Benim için belediyecilik şu dur, ben eğer 31 Mart’ta İzmirlinin oylarıyla seçilirsem 1 Nisan’da bu parti rozetini çıkartıp İzmir Büyükşehir Belediyesi rozetini takacağım ve herkese eşit mesafede olacağım. Tüm partilere oy veren insanlara eşit sorumluluğum olacak. Ve bunu istihdamda da göz edeceğim. ‘Ben bankamatik memurlarını işten çıkartacağım’ dediğimde o cümlenin devamında da şu vardı, ‘İşe de İYİ Partililerden başlayacağım’ dedi. Çünkü buraya iyi bir belediye başkanı olacaksam tarafsızlığımı, adaletimi önce kendi partililerimden başlayarak göstermem lazım” mesajlarını verdi. 

Özlale ayrıca şu açıklamayı yaptı: Benim istihdam konusunda itirazım İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne. Bu konuda İYİ Parti’nin bürokratlarının da bir dahli varsa, bir kusuru varsa onun da araştırılmasını isterim. Benim siyasi duruşum şudur, kusuru bulunan bir arkadaşınızı sırf sizin partinizde diye saklarsanız artık o parti kirlenmeye başlar. Bu bizim Türkiye’de sıklıkla rastladığımız durumlardan bir tanesidir. Benim itirazım belediyenin işleyişine… O yüzden de şunu söyledim, ‘Bankamatik memuru olduğunu tespit ettiğim İYİ Partililer varsa onlardan başlarım’… ‘Bir sürü insanı çıkaracak, kendi adamlarını yerleştirecek’ dediler, çok üzüldüm. Ben aksine binlerce fazla istihdam olduğunu söylüyorum. Bunun ara yolu şudur, bu insanlara yapabilecekleri işler bulabilirsiniz. Ama bütçenin 4’te 3’e yakınını siz personele harcarsanız eğer o zaman altyapı yatırımları için, vizyon projeleri için ister istemez Ankara’ya başvurursunuz. Ben bunun sürdürülebilir bir yaklaşım olmadığını söylüyorum. 

Özlale, Büyükşehir Belediyesi’nin Körfez’e koku giderici olarak kimyasal boşalttığı iddiası hakkında ise, “Ben bunu direkt olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bir genel müdürden aldım ve ‘Gerekirse bunun raporunu da ihaleyle birlikte yayınlarım’ dedim. Ondan sonrasında da belediye bunun rutin bir işlem olduğunu ve Körfez’e bu maddeyi atmanın ekolojik dengeye zarar vermediğini söyledi. Doğrudur, ‘Ben ekolojik dengeye zarar veriyor’ demedim, ‘Bu kokuyu baskılamak için bir madde kullanıyorlar’ dedim. Ve bu maddenin ihalesi yapıldı Büyükşehir’de. Ben bunu söyledim” ifadelerini kullandı.  

“KAMU YA DA BELEDİYE KAYNAĞIM YOK, TEK AVANTAJIM ZAMAN!”
İYİ Parti’nin Büyükşehir Adayı programda adaylığının erken açıklanmasının bir dezavantaj oluşturup oluşturmadığı yönündeki soruya ise şu yanıtı verdi: Ben istedim, sebebi de şu. AK Parti ve CHP’nin İYİ Parti’ye göre iki tane önemli avantajı var. AK Parti biliyoruz ki kendi adayına birçok kamu kaynağını verecek, çok yüksek bir seçim bütçesiyle iş yapacak. CHP de çok doğal olarak belediye kaynaklarını kullanacak. Ben burada billboardları alana kadar canım çıkıyor. Seçim zamanında son 2-3 ayda bana kullandırırlar mı zannediyorsunuz. Dolayısıyla benim bu seçimi kazanmak için tek bir avantajım olabilirdi o da zaman. Kamu kaynağım AK Parti kadar değil, yerel yönetim kaynağım CHP kadar değil. Benim kaynağım zaman. Adaylığımı önceden açıklayıp hemen seçim çalışmalarına başlayıp bir tanınırlık faaliyetine başlarsam kazanma ihtimalim olur diye düşündüm. O yüzden Sayın Genel Başkan’a dedim ki: Beni hemen açıkla. Sadece şu biraz sekteye uğrattı. Bir karar vermemiz gerekiyordu. Ya plan bütçe komisyonu nedeniyle o 5 haftada Ankara’da olmayıp İzmir’de hızlı devam edecektim, o zaman da o bana yakışmazdı, milletvekilliği sorumluluğumu yerine getirmemiş olurdum. O süreçte partimizi orada temsil ettim, sonra da buraya geldim. 

“AK PARTİ, MHP VE HEDEP SEÇMENİNDEN OY ALACAĞIM”
Özlale, ‘Adaylığınız Cumhur İttifakı’na mı yarayacak?’ sorusuna ise, “Hayır yaramayacak çünkü ben Cumhur İttifakı’ndan en az CHP’den alacağım oy kadar oy alacağım. İzmir’de AK Parti, MHP ve HEDEP’in oy aldığı mahalleler biraz daha varoş, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı mahalleler. Buralarda hiç de azımsanmayacak oy alıyorlar. Benim seçim kampanyamın yüzde 80’i bu mahallelerde geçer. Mesela bugün Bayraklı’daydım. Bornova’da bugün semt pazarına gittim. Bunlar CHP’nin kalesi olan yerler değil. Bir çok kişiden de şunu duydum, ‘Ben AK Parti’ye oy veriyordum, kessen CHP’ye oy vermem. Ama AK Parti’yi de çok muhafazakar buluyorum, senin gibi birisi çıktı, liyakatli, çözümleri var, ben sana vereceğim’ diyor. Ben AK Parti’nin, MHP’nin ve HEDEP’nin çok tutucu olmayan seçmenlerinden oy alacağım, göreceksiniz alacağım” yanıtını verdi. 

“ÖNEMLİ OLAN DUYGUYU KARŞIYA GEÇİREBİLMEK” 
Özlale seçmenden bu yönde bir tepki alıp almadığı yönündeki soruyu da, “Bir iki kez karşılaştım. Canlı yayınlarda daha çok karşılaşıyorum. Ama insanlar genelde beni sokakta gördükleri zaman benim aslında herkesin oyuna talip olduğumu görüyorlar. Sizin yaklaşımınız, güler yüzünüz, ceketinizi iliklemeniz, meseleleri anlaşılan dille anlatmak insanlarda güven duygusunu hissettiriyor. O bir siyasetçide ya vardır ya yoktur. Duyguyu karşıya geçirebilmek. Ben bunu yapabiliyorum. Siz bu yayından sonra da belki aynı şeyleri düşüneceksiniz ama diyeceksiniz ki ‘Samimiydi’… İnsanlar da bunu düşünüyorlar” sözleriyle yanıtladı. 

‘ÜÇÜNCÜ YOL’ VURGUSU! 
Özlale aynı başlıkta yöneltilen “‘Size oy verirsek AK Parti kazanabilir. Ne yapacağız’ diyen bir seçmene ne yanıt vereceksiniz?” sorusunu da şu şekilde cevapladı: Ben şunu söylerdim. Ben CHP’nin sadece Tunç Bey zamanında değil çok uzun bir zamandır doğru bir belediyecilik yapmadığını düşünüyorum. İzmir büyükşehirler arasında altyapı problemi en fazla hissedilen şehir. İzmir nazik bir şekilde yönetilse de siyasetin en fazla yön verdiği şehir. CHP’nin yıllardan beri AK Parti karşıtlığı üzerinden siyaset ürettiği bir şehirden bahsediyoruz. Ben bu insanlara şunu söylüyorum: CHP’nin belediye hizmetlerinden memnun musun? Hayır diyor, ‘O zaman beni seç’ diyorum. AK Parti seçmenine de diyorum. ‘Ekonominin gidişatından memnun musun?’ diyorum, hayır diyor. ‘O zaman beni seç’ diyorum. Dolayısıyla bizim aslında İYİ Parti olarak ‘hür ve müstakil’ ya da ‘üçüncü yol’ söylemimizin çıkış noktası şu, o kadar fazla seçmen var ki AK Parti’nin performansından memnun değil ama CHP antipatisi daha büyük olduğu için kendi partisinde kalıyor. CHP’ye gidiyorsunuz, belediyecilik hizmetlerinden memnun değil ama ölse AK Parti’ye oy vermeyeceği için kendi partisinde kalıyor. Ben diyorum ki artık başka bir alternatif var. Niye bana oy vermiyorsunuz? 

“GENEL KURUL SONRASI GİK’TE ‘HER YERDE ADAY’ KARARI ALINMIŞTI”
Özlale, daha CHP ile İYİ Parti arasında iş birliği konusunda net bir görüşme yapılmamışken adaylığının oldukça erken açıklanmasına paralel olarak bu konuda bir etkisi ya da bilgisi olup olmadığına yönelik soruyu da yanıtladı. İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Büyükşehir Adayı, “Etkim olmadı. Genel Başkan dışında hiç birimizin o kadar etkisi yok. Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi kaybedildikten sonra kendi iç muhasebemizi yaptık. Çok zor bir dönemdi. Milletvekili seçilme sevincimi içimde yaşamaya çalışıyordum çünkü halkta oldukça büyük bir öfke, hayal kırıklığı ve bezginlik vardı. Yaklaşık 1 ay sonra bir genel kurul yaptık. Genel Başkanımızın oradaki konuşmasına baktığımız zaman ittifakların bu ülkeyi doğru bir yere götürmediğine yönelik mesajları çok net gördük. O genel kurulda bizler artık iş birliğinin ittifakların bu ülkeye bir fayda getirmeyeceğini söyledik. Sonrasında GİK olarak toplandık ve ‘Seçimlere her yerde kendi başımıza gireceğiz’ dedik. Benim Genel Başkanımıza ‘Ben İzmir’e talibim’ dememin tarihi temmuz sonu ya da ağustos başıdır. Ama o süreç içerisinde ben İzmir’e gittim, temaslarda bulundum. O zaman da partide iş birliği yapmama yönünde bir karar vardı” dedi. 

“‘ADAYLIĞIM ÇEKİLİRSE BÜTÜN GÖREVLERİMDEN AYRILIRIM’ DEDİM”
Özlale son GİK’te eğer bir işbirliği kararı çıksaydı nasıl bir yol haritası izleyeceğini de açıkladı. İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Büyükşehir Adayı, “Bunun açıklamasını yaptım zaten. ‘Eğer partim benim adaylığım açıklandıktan sonra geri çekmek isterse ben buna saygı duyarım, ama partimdeki bütün görevlerimden ayrılırım’ dedim. Ben çok net birisiyim. Benim için siyaset de net olunması gereken bir alan. Çünkü gri alanlardan bu ülke çok sıkıldı artık” diye konuştu.  

GELİR YARATAN PROJE VURGUSU 
Özlale Büyükşehir Belediye Başkanı olması durumunda alanında nasıl bir yol haritası izleyeceğini de anlattı. Mali yapı vizyonunu detaylandıran Özlale, “Birincisi dünyanın parasını İzmir’e getiririm ben. Buraya çok fazla yatırım çekip buradaki yatırım iklimini iyileştirebilirim. İkincisi buradaki belediyecilik anlayışıma bir eleştirimdir, gelir yaratan projelere pek imza atamadılar. Madem Ankara’dan alacağın gelirler senin bütçenin yüzde 90’ından fazlasını oluşturuyor o zaman gelir yaratan projelere imza atman lazım. Bunları geçmişte gördük, TANSAŞ mesela böyle örneklerden bir tanesidir. Benim İzmir için hayal ettiğim şey yatırım iklimini burada yeniden canlandırmak. Mesela ben İzmir’in emekli vatandaşların değil gençlerin giderek daha fazla yaşadığı ve yaşamak istediği bir şehir olmasını istiyorum. Ben İzmir’in ‘yavaş şehir’ olmasına şiddetle itiraz ediyorum. İzmir bir liman kenti. Liman kenti dediğiniz şey yavaş yaşamaz, yaşlı olamaz. Bu İzmir’e uyabilen bir şey değil. İzmir’in iktisadi tarihine 100’er yıllık, 200’er yıllık dilimlerde baktığınız zaman burası hep ilklerin şehri. Neden İzmir İktisat Kongresi burada yapılmış ve orada serbest müteşebbisliğin altı çizilmiş? Demiryolları burada olmuş, neden ilk fuar burada olmuş? Burası yüzyıllardan beri liman kenti. Osmanlı İmparatorluğu’nda da ihracat buradan yapılıyor, ithalat İstanbul’dan yapılıyor. Dolayısıyla İstanbul’da paraya kazanıp emekli olduktan sonra İzmir’e yerleşme tablosu İzmir’e yakışmıyor. Benim itirazım burada. İzmir en az İstanbul kadar, Gaziantep kadar, Kayseri kadar girişimciliğin merkezi olabilir. İzmir’in onlara göre bir avantajı da var, batıya açılan kapı değil batının ta kendisidir. Liman kenti çünkü” ifadelerini kullandı. 

AKILLI ŞEHİR ÜSSÜ VE TASARIM KASABASI PROJELERİ 
Vizyonunu anlatırken “Hayallerimden bir tanesi İzmir’i akıllı şehir mantığıyla yönetmek” diyen Özlale, “Altyapılarından tutun trafiğine kadar İzmir’in her tarafında sensörlerle bir merkeze bağlayıp üniversitelerin iş birliğiyle birlikte ve akıllı şehir girişimcilerinin de projelerini hayata geçirebilecekleri bir üs hayal ediyorum. Neden gelişmiş ülkelerde çok sıradışı bir olay olmadığı sürece kanalizasyon borusu patlamıyor? Çok temel bir mantığı var, teknolojiyi kullanıyorlar. Neden iyi planlanmış şehirlerde trafik burası kadar problem olmuyor? Çünkü orada hakikaten bir teknolojiyle bezenmiş bir akıl var. Onun için benim İzmir için ilk önereceğim şey kenti teknolojiyle buluşturmak. Artık boruların patlamadığı, suları taşmadığı, trafiğin de bu kadar tıkanmadığı bir şehir… Ben bunun garantisini verebilirim. Bir merkez hayal edin, büyük ortağı belediye. Şehrin çok iyi üniversitelerin iş birliğinde. Ayrıca girişimcilere de destek veren bir merkez. Ve bunların ortaya koyduğu çözümleri hemen hayata geçirip İzmir’i o günlük problemlerle boğuşmayacak bir şehir yapmak. Bunun o kadar fazla örneği var ki ben hala Türkiye’de herhangi bir şehir buna niye geçmiyor anlamıyorum” diye konuştu. Özlale açıklamasına, “İzmir’in belki de en güzel yerlerinden bir tanesi şu anda atıl duruyor. Alsancak Limanı’nın arkası. İzmir yaratıcılığın şehri ve önümüzdeki dönemin bence en önemli anahtar kelimelerinden bir tanesi tasarım. Bir ürüne değerini veren tasarımdır. O liman arkasını tamamen bir yaratıcı endüstrinin ve tasarımın kasabası haline getirmek… Bir tasarım kasabası. Bunun örnekleri yurt dışında çok var ve orasını limanla birleştirdiğiniz zaman müthiş bir alan olacaktır” sözleriyle devam etti. 

KENTSEL DÖNÜŞÜM 
İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Büyükşehir Adayı kentin kronik sorunu kentsel dönüşüm hakkında ise şu mesajları verdi: Dönüşümde önemli olan şey ada bazlı, yerinde dönüşümdür. Bir apartmanı daha yüksek katlı bir apartman haline dönüştürdüğünüz zaman bütün apartmanların da mimarisi birbirinden farklı olduğu için ortaya çok çirkin ve bütüncül bakılınca problemli mahalleler çıkıyor. Burada yapılması gereken şeylerden bir tanesi belediyenin arada müzakereler yürüttüğü inşaat şirketiyle hak sahiplerini buluşturduğu ada bazlı yerinde dönüşümdür. Bir yeri ada bazlı dönüştürünce bir mimari bütünlük sağlarsanız. O zaman da orada daha fazla yeşil alan, daha fazla yaşam alanı yaratabilirsiniz. 

Büyükşehir’in kooperatif modeline de destek veren Özlale, “Kesinlikle karşı değilim. Yeter ki kooperatifçilik bir çözümsüzlük getiremesin” dedi. 

SOYER DEĞERLENDİRMESİ 
Programda bir Tunç Soyer performansı değerlendirmesi de yapan Özlale, “Bana göre sadece kendi hatası değil ama İzmir 10-15 seneden beri altyapıya gerekli yatırımı yapmıyor. Bayraklı’daydık, en işlek yerlerinden bir tanesinde. En çok karşımıza gelen şeylerden bir tanesi biraz yağmur yağdığı zaman su basması. Bizzat esnaf söylüyor oradaki çözümü. Deniz kabarmasını söylemiyorum, orada belediyenin yapacağı bir şey yok ama ondan 1 hafta önce yağan yağmurda İzmir’in altyapı sorunu bir kez daha ortaya çıktı. Ben Tunç Bey’in küçük kooperatiflere, kırsal kalkınmaya ve küçük üreticilere verdiği destekleri olumlu buluyorum. Kültür ve sanata olan sevgisini de olumlu buluyorum. Çünkü İzmir’i yansıtan bir şey bu. Ama olumsuz bulduğum tarafı sadece Tunç Bey’in de tek başına problemi değil bu İzmir’in altyapı açısından çok geride kaldığı ve belki de Türkiye’nin en büyük gecekondusu olduğu… Hem Tunç Bey’in hem de daha önceki belediye başkanlarının bu konularda hatalı olduğunu düşünüyorum. Ama şunu da söylemek lazım, 90’lı yıllardaki İzmir’deki bir sel felaketinde 50’ye yakın vatandaş hayatını kaybetti. İzmir’in ne problemi var? Altyapı ve kentsel dönüşüm problemi var. Bunlar doğru projelerle çözülebilir. İzmir endüstri de çekebilir ama ağır endüstri değil. O çimento fabrikalarının mutlaka şehrin merkezinden taşınması lazım” mesajlarını verdi. 

ÜÇOK’A ÇOK SERT TEPKİ: BUNU DEMEK SİYASETEN PARTİYİ SATMAKTIR! 
Özlale İYİ Parti’nin CHP’nin işbirliği teklifini GİK’te alınan kararla reddetmesi hakkında da konuştu. İYİ Partili Zeki Üçok’un hazırladığı seçimin analizi üzerinden yaptığı ‘Sonuç Tayyibistan olur’ çıkışını da değerlendirerek konuşan İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Büyükşehir Adayı’ndan, “Zeki Üçok’a iki tane itirazım var benim. GİK bizim karargahımız, orası bizim mahrem yerimiz. Orada konuşulanlar orada kalır. Karargahta alınan kararlar dışarıyla paylaşılır mı? Biz bir partiysek oradan çıkan fikrin arkasında dururuz, katılmıyorsan da istifa edersin. ‘Ben GİK’te bu sunumu yapmıştım, ben iş birliği istiyordum’ demek bana göre siyaseten partiyi satmaktır. Çünkü kendi istikbali için ‘Aslında ben iş birliği istiyordum’ deyip bizi ateşe atıyor. Oysa orada partinin bir kararı var. Bu kararı beğenmezsen istifa edersin. Ama orada parti kararı vermişse sen orada yaptığın analizi Sözcü Gazetesi’ne taşımazsın. Bu parti menfaatlerini arka plana atmaktır. Buna şiddetli karşıyım. İkincisi benim sayılarla aram çok iyidir. TÜBİTAK ödülü aldım bu nedenle, yüksek lisansa ekonometri dersi vermiş birisiyim. Orada yapılan siyasi analiz tam bir çöp. Neden? Çünkü hep aynı şey söyleniyor: AK Parti şu oyu almış, CHP şu oyu almış, topladık bitti! Oysa bu işin bir matematik olmadığı, her seçimin kendi içerisinde ayrı değerlendirilmesi gerektiğini biz geçen seçimden biliyorduk. Hep şunu söylüyorduk, ‘Partilerin oy oranlarını topla Kemal Bey yüzde 60 alıyor’… Öyle olmuyor ama. Ben ne diyorum? İzmir’de AK Parti ve MHP seçmeninden oy alacağım diyorum” dedi. 

“BELKİ DE OY TABANLARIMIZI GENİŞLETECEĞİZ”
6’lı masa konusuna da bir parantez açan Özlale, “6’lı masaya en mesafeli olan siyasetçilerden bir tanesiyim. Bu CHP’ye ya da diğer partilere karşı olduğumdan değil. CHP 100 yıllık bir çınar, Atatürk’ün kurduğu bir parti. Onun önünde saygıyla eğilirim ben. Benim itirazım o koca çınarın altında tembellik yapanlara. Ben 6’lı masanın tüm partilerin ivmesini azaltacağını, partileri kendi kimliklerinden uzaklaştıracağı için bütün partilerin oy kaybedeceğini daha baştan söyledim. Nitekim de öyle oldu. CHP 4 tane partiyle beraber yüzde 25 aldı. 6’lı masa kurulmadan önce CHP’nin oyu 30’a yakındı. Bizim oyumuz 17’ye yakındı. Ama bizler kendimizi diğer partilerden ayrıştıracak olan söylemi geliştiremediğimiz için hepimiz daraldık. Hepimiz kaybettik. O yüzden şunu söylemeye çalışıyorum, bu ittifaklar ve iş birliği partilerin seçmene kendi kimliklerini anlatmalarının önünde çok büyük bir engel olduğu için şu anda Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretemiyor. Benim ya da İYİ Parti’nin CHP’yle inanın hiçbir derdi yok. Biz daha etkin bir muhalefet için bunu yapıyoruz. Biz CHP engelinden kurtulduk ya bak görün sırf CHP ile iş birliği yaptığımız için bize oy vermeyen AK Partili ve MHP’lilerden oy alacağız. CHP belki daha fazla Kürt seçmene yönelecek, HEDEP’le belki daha rahat bir iş birliği yapacak. Bunu ayıplı bir şey olarak görmüyorum, asla yanlış anlamayın. Belki de CHP İYİ Parti’yle ittifakından dolayı daha sola yanaşamıyordu, şimdi belki yanaşacak. Bizler belki oy tabanlarımızı genişleteceğiz. Çünkü burada maalesef 10 seneden beri 52’ye 48’e takılmış bir siyaset var. Bunu değiştirmemiz lazım” şeklinde konuştu. 

“PARTİLERİN MÜSTAKİL VE BAĞIMSIZ HAREKETE İHTİYACI VAR”
‘İYİ Parti yüzde 5’e düşer’ yorumlarını da değerlendiren Özlale, “Ben düşmeyeceğini biliyorum. Varsayalım düştü. CHP alır oyları, muhalefetin oyu eksilmez. Gerçekten insanların derdi muhalefet oylarıysa ben bunların eksileceğini zannetmiyorum. İnanın CHP’ye gönül vermiş seçmenlerin ‘Oyunuz yüzde 5’e düşecek’ diye kızmasına gerek yok, oylar CHP’ye gidecek zaten o zaman, AK Parti’ye MHP’ye gitmeyecek. İnanın muhalefet bu ittifak yapısıyla alabileceği maksimum oyu alıyor, o da yüzde 48… Hepimiz çalıştık olmadı. Başka bir şeye ihtiyaç var. Partilerin kendi ayakları üzerinde durup kendilerini müstakil ve bağımsız şekilde seçmene anlatmaya ihtiyaçları var” yorumunda bulundu. 

6’LI MASADAKİ KRİZ VE İMAMOĞLU-YAVAŞ AÇIKLAMASI 
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine damga vuran 6’lı masadaki aday krizi hakkında da konuşan Özlale, Genel Başkan Meral Akşener’in o günlerde İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a yaptığı ve karşılık alamadığı çağrı üzerinden de bir değerlendirme yaparak, “Ekrem Bey ve Mansur Bey’e o zaman ‘Ne olur aday olun’ dememiz onları böyle çok sevdiğimizden, bayıldığımızdan değil. Biz o seçimi kazanmayı çok istedik. O kriz 2-6 Mart arasında yaşandı ve inanın 1 Mart’ta bize, CHP’ye ve herkese gelen anketlerde Ekrem Bey ve Mansur Bey öndeydi. Kemal Bey de gerideydi. CHP’ye giden anketler de o yöndeydi. Geriye doğru biraz daha soğukkanlı şekilde baktığınızda görüyorsunuz bütün süreçte Kemal Bey’in oyu Tayyip Bey’in hep arkasında kaldı. Bizler bir mucizeyi başarmaya çalıştık. Bizim halkımız belediyeciliği yani icraatı seviyor. Bu iki tane belediye başkanını orada görmek istedi. Bu insanlar mükemmel oldukları için mi? Hayır, ama başarılı buluyorlar” diye konuştu. “Biz Ekrem Bey ve Mansur Bey’i çoğu zaman CHP’nin sahiplendiğinden çok daha fazla sahiplendik. Saraçhane’de Ekrem Bey’e o siyasi yasak geldiğinde biz oradaydık, orada elini kaldırabilseydik bugün başka bir şey olurdu. Ekrem Bey o fırsatı kaçırdı” yorumunda bulundu. Özlale, “Biz şuanda İYİ Parti’yi her yerde anlatmak istiyoruz. Karşılarına aday çıkartıyoruz çünkü neden Ankara ve İstanbul’daki seçmen İYİ Parti’nin ve adayını belediyecilik vizyonunu öğrenmesin ki? Bu seçmenin en doğal hakkıdır” dedi. 

“ÖNEMLİ OLAN KALP KIRMAMAK”
Özlale, parti içinde yaşanan tartışmalar ve peş peşe gelen istifalar konusunda ise, “Biz bağımsız olarak yolumuza devam etmek istediğimizi söylediğimiz zaman buna şiddetle karşı çıkan arkadaşlar partiden ayrılabilirler. İlk başta benim çok sevdiğim bir dostum Bahadır Erdem ayrıldı. Ben buna saygı duyarım. Tabi ki parti yol alırken ayrılanlar olur, yeniden katılanlar olur. Yeter ki birbirimizi kırmayalım, iftiralarla kirletmeyelim. Hiçbir ayrılan arkadaşımızın arkasından Genel Başkanımız kötü konuşmadı. Ben Yavuz Bey’le tamamen zıt bir dünya görüşüne sahibim ama ‘Ben Yavuz’dan razıyım’ dedim. Bugün de bir milletvekilimiz, Sibel Hanım istifa etti. Ben temel sebebinin GİK’te alınan karar olduğunu düşünüyorum. Çok değerli birisi. Artık partiyle birlikte yol yürümek istemediğini beyan etti. Ben gittim teşekkür ettim kendisine. Arada bir iftira, kalp kırma olmadığı sürece bu ayrılıklar çok doğal. CHP’de, Atatürk partiyi kurduğu zaman ilk kadro aynen devam mı etti? Ona atfedilen bir şey vardır, ‘Ülkeyi kurtardık şimdi birbirimizi yeme zamanı’ dediği söylenir. Bu siyaset böyle bir şey” şeklinde konuştu. 

İLÇELERDE ADAY BELİRLEMEDE YOL HARİTASI 
Özlale son olarak İzmir’de ilçe belediye başkan adayları belirlemede izlenecek yolu açıkladı ve şunları kaydetti: Birincisi adayın o ilçeden olması lazım ve ilçe teşkilatının arkasında olması lazım. Ben ithal adaya karşıyım. Hem İzmir’de hem de ilçelerde karşıyım. O ilçeyi bilen orada yaşayan birinin belediye başkanı adayı olması lazım. Aynı şeyi meclis üyeleri için de söylüyorum. Özetle İYİ Parti kimliğini iyi temsil edecek ve o ilçeden olan kişilerin aday olması gerektiğini düşünüyorum. O yüzden de ilçe teşkilatlarına soruyoruz, ‘Biz böyle adaylar belirledik, sizin adaylarınız kimlerdir ve en fazla hangisinin arkasında durursunuz?’ diye soruyoruz…