Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, 20 yıllık AKP iktidarında yurttaşın, yanlışları ve savrulmaları artık gördüğünü, “iktidarın sona geldiğini” söyledi.
AK Parti’nin söylem üstünlüğünü yitirdiğini anlatan Uysal, “Erdoğan’a bir beş yıl daha versek demokraside, hukukta, ekonomide neyi başaracak? İktidarı kurtaracak hiçbir demokratik formül yok. Altını çizmek isterim. Hazırlanan son taslak Türkiye’nin demokratikleşme ihtiyacı sonucu gündeme alınmış değil” diye konuştu.
Uysal, muhalefetteki altı partinin bütünleşmesi konusunda “Aklın yolunun bulunacağını” belirtirken, eski Başbakan Tansu Çiller’in yeni parti girişimine sert tepki gösterdi. Uysal, “Bunlar nafile çabalar” dedi.
Uysal, Cumhuriyet’in sorularına şu yanıtları verdi:
"BEDELİNİ ÖDÜYORUZ"
- Delegelerinizden yansıyan Anadolu manzarası nasıl?
Türk milleti, Erdoğan’a kendisinden önceki cumhuriyet hükümetlerine nasip etmeyecek ölçüde yetki verdi. Güç istedi, mutlak güç verdi. O da yetmedi, “Dilimizden dökülen kanun haline gelsin” dedi. Şaibeli de olsa bir referandumla onun da yetkisini verdi. Hiçbir mazeret bırakmayacak şekilde yetki, güç, bütçe, zaman... Bunun artık sonuna gelindi. Şu an milletimizin ortak kanaati “Bundan daha kötüsü olmaz” noktasında. Karşımızda, hiçbir tek başına iktidarla mukayese edemeyeceğimiz bir iktidar alanı oluştu. Toplumsal alanları, medyadan ticari hayata domine eden... Türkiye’de serbest bir piyasanın olduğunu kimse iddia edemez. Bir ahbap çavuş kapitalizmi sürecinin içerisindeyiz. Vatandaşlarımız da bu sıkıntıları çok derinden hissediyor. Ama iktidar, dini, milli hamasi bir set, bir taarruz ve savunma hattı oluşturdu. Oradan zihinlerin, başta büyük Atatürk, Cumhuriyet, Lozan, Montrö konusunda bulandırıldığını görüyoruz. AKP, 2002 yılında uluslararası küresel kapital finans sisteminden şöyle bir rol aldı: 80 yıllık Cumhuriyetin bütün iktisadi altyapısını tasfiye etmek. Bugün bedelini ödüyoruz.
"VATANDAŞ GÖRDÜ"
- Bu dedikleriniz, 20 yıllık iktidarın ardından yaşanan sorunların ispatı değil mi?
Evet, adeta Cumhuriyetin 80 yılına bir devr-i sabık muamelesi uyguladılar. Ayrıca yedeğine aldığı birtakım dini örgütlenmelerle beraber, yüzde 10 barajı ve kutuplaşma iklimi de kitlelerin doğrudan tercihleri yerine negatif siyaset iklimine savruldu Türkiye. Ve bu noktaya geldik.
- Şu an durum nasıl sizce?
Vatandaşımızın bunu gördüğü kanaatindeyim. Bu tür uzun iktidarları değiştirmek kolay değildir. Hele hele suçüstü yakalandığı andan itibaren, demokrasiyi kavgasız dövüşsüz iktidarın el değiştirmesi olarak tarif ediyor isek, Erdoğan’ın ve AKP’nin demokratik usullerle iktidarı kaybetmemek için özel gayreti var. Türkiye bir beka sendromu yaşar hale gelmiş. Buna sebebiyet veren bu iktidarla, AKP’li, Erdoğanlı bir Türkiye’nin, kendi potansiyeliyle, kendi imkan ve kapasitesiyle buluşma imkanı yok.
"ÜSTÜNLÜĞÜ YİTİRDİ"
- İktidar sona yaklaşıyor mu?
Sona geldiği, hazırladıkları son Seçim Yasası taslağıyla da anlaşılıyor. Söyleyecek sözü kalmamış. Erdoğan’a bir beş yıl daha versek 20 yılda yapamadığı neyi yapacak? Demokraside, hukukta, iktisadi olarak neyi yapacak? Birtakım batıl inançları ekonomide tezmiş gibi uyguluyorsunuz, bedelini 84 milyon ödüyor. 84 milyonun üzerine kumar oynuyorsunuz. Eğitim sistematik çöküşün en net yaşandığı sahalardan biri. Söylem üstünlüğünü kaybetmiş, din gibi ellerinde bir enstrüman var. İnsanımızın samimi duygularını, dini inançlarını siyasette kullanmak; Emevi siyasetidir bu. O açıdan ben iktidarın ne söyleyecek sözü ne programı ne kadrosu kaldığını düşünüyorum.
"KORKUYORLAR"
- Seçime 14 ay kala yapılmak istenen Seçim Yasası, iktidara yarar mı?
İktidarı kurtaracak hiçbir demokratik formül yok. Bu düzenlemeler Türkiye’nin demokratikleşme ihtiyacı sonucu gündeme alınmış değil. Seçim sistemiyle oynamadan iktidar hiçbir şekilde erken seçime gitmez. Çok derinden siyasal iklimi kendi lehine değiştirecek birtakım müdahaleler yapmadan da bir seçime gitmez. Kendi lehine, hak etmediği bir temsiliyeti acaba nasıl oluştururum gibi hesaplar yapılıyor. 2018’i kendilerine göre veri kabul etmişler anlaşılan. En son tahlilde milletimizin iradesi var, onu en anlamlı şekilde temsile dönüştürmek elbette muhalefetin vazifesi. O sorumluluk bizim kılavuzumuz. Bir korkuyla hareket ettikleri belli ancak korkunun ecele faydası yok.
- Millet İttifakı bu engelleri aşabilir mi?
Türkiye’nin tarihi yazılırken 20 yıllık bu dönemi belki “fetret devri” olarak kayda geçirecekler. Bu pencereden baktığınızda sorumluluk neyi gerektiriyorsa bütün siyasi aktörler de buna göre davranır. İktidarın örmeye çalıştığı engelleri barajları nasıl yıkarız? Bütün bunları aklın yolu bulacaktır.
TÜRKİYE TARİHİ BİR EŞİKTE BULUNUYOR
- Türkiye’nin mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de siyasetin işleyişi meşru rekabet sınırları dahilinde gerçekleşmedi. Son dönemlerde pek çok müdahale oldu, üstü örtülü, açık. Şimdi, Türkiye tarihi bir eşikte. Ya Erdoğan’ın şahsında somutlaşmış bu keyfi rejim devam edecek. Onun doğal sonuçlarını da 84 milyon her sahada fakirleşerek, özgürlük alanları daralarak yaşıyor. Ya da Türkiye’nin millet-devlet silsilesi itibarıyla tarihi yürüyüşünde tabii gelişim süreci içerisinde, küresel anlamda yeni bir denge oluşacak. Bu dengede Türkiye de kendi potansiyeliyle milli güç unsurlarını azami noktaya çıkararak bölgenin istikrarına, huzuruna katkı verebilecek bir siyasi akılla buluşacak mı buluşmayacak mı? Aslında bütün rekabet alanı burası.
TANSU ÇİLLER’İN GİRİŞİMİ NAFİLE ÇABA
- Partinizin oluşturduğu gelenekten gelen Tansu Çiller’in girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bu defteri aslında kapattık. Kongreler er meydanıdır, herkes gelir söyleyeceği sözü varsa söyler. Türkiye’de çok uzun süredir AKP-FETÖ işbirliğiyle beraber operasyonel kiralama yöntemiyle farklı aktörleri siyasetlerine aparat yaptılar. Söyleyecek sözü olmayan ama en azından futbol tabiriyle ifade edeyim biraz şarj yaparak muhalefetin, özellikle bizim geleneğin ayarını bozacak birtakım müdahaleler yapmak istediklerini görüyorum ama bunlar nafile çabalar.
- Girişim toplumda karşılık bulur mu?
Çok şahsi... Yani bir anne olarak ben Sayın Çiller’in iki çocuğunun ekonomik geleceği ile ilgili endişeler duymasını saygıyla karşılarım ama biz 84 milyonun geleceğini merkeze alarak siyaset yapıyoruz. Türk siyaseti maalesef böyle popstar figürleri üzerinden dizayn edilmeye çalışıldı ama popstar figürleri değil, sahici, milletin sinesinden çıkmış, hikâyesi, mücadelesi olan siyasi aktörlerle yürünür. O açıdan iktidara yancılık yapmak için böyle büyük kavramlar falan icat etmeye gerek yok. Beştepe’nin adresi belli. Bir navigasyon uygulamasına girdiklerinde oraya götürür kendilerini. Birtakım ulvi değerleri kullanmaya ihtiyaç yok bence.
SİSTEMATİK ÇÖKÜŞ VAR
- Sayın Uysal, kongrenizi yaptınız, seçime en hazır partisiniz. Nasıldı kongre?
Ülkemizin yaşadığı derin altüst oluş, sistematik çöküş, siyasetten başlayarak her alanda yaşanıyor. Son 20 yılda yaşanan altüst oluşun belki en fazla etkisini merkez sağ çizgi, partimiz yaşadı. Özellikle 2004-2005’ten itibaren Türk siyaseti bir operasyonlar dönemiydi aslında. Bunun da yansımasını zaman zaman üzerimizde hissettik. Heyecanlı ve güzel bir kongre gerçekleştirdik.
"HUKUK, DEMOKRASİ VE LAİKLİK ŞEMSİYESİ"
- Altı partinin bütünleşme çalışmaları sürüyor, umutlu musunuz?
Toplumsal beklenti ve sorumluluk her şeyin üzerinde. Bu süreçte şahsi önceliklerini kim koyarsa kaybeder. Kendi kaybetmekle kalmaz, Türkiye kaybeder. Türkiye bir uçurumun kenarında. Toplumsal beklentinin hepimiz için kılavuz oluşturduğu ve sorumluluk yüklediği kanaatindeyim. Bugünkü keyfi rejime karşı zaten 2018 yılında bir önemli eşik geçilmişti. DP olarak şuna inanıyoruz: temel iddiamız, milli güvenlik şemsiyesi, hukuk, demokrasi ve laiklik. Bu çerçevenin altında iddia koyan ortak paydalar oluşturma mecburiyeti var. 27 Mart’ta bütün bu mevzular konuşulur.
- Altı liderin birlikte görüntü vermesi sokakta karşılık buldu mu?
Ben beklediğimizin ötesinde karşılık bulduğunun kanaatindeyim. Aslında Türkiye’de sadece 20 yıllık bir AKP dönemi kapanmayacak. Aslında 1.5 asırdır din meselesi üzerinden bir suiistimal sahası oluşmuş. Türkiye’yi bu cendereden çıkarıp salim bir limana yanaştıracak bir iradeyi ve fotoğrafı gördüğü kanaatindeyim milletimizin.