Sağlık Bakanlığı koordinesinde koronavirüs salgınıyla mücadele için oluşturulan Bilim Kurulu bugün saat 14.00'de video konferans yöntemiyle toplandı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, toplantının ardından açıklamalarda bulundu.
Bakan Koca’nın konuşmasından satır başları:
Koronavirüs mücadelesini hep birlikte veriyoruz, başarı hepimizin. Hepimiz çok iyi biliyoruz, mücadele bitmedi.
Bu mücadele kesintiye uğramadan muntazam devam etmelidir. Taviz vermezsek istediğimiz sonucu kısa sürede alabiliriz.
Geride kalan günler kolay geçmedi. Hastalık bizi esir mi alacak, salgında bir yakınımı kaybeder miyim diye endişe ettiniz. Hastalığa yakalanan yakınınız için endişe duydunuz, acı yaşadınız. Bu acıda hepimiz sizinleyiz.
Ramazan ayındayız ve hiç alışık olmadığımız bir şekilde yaşıyoruz. Sakin, mütevazi iftar sofraları kuruluyor. Hastalığa karşı, her gün yeni iyi haberler alıyorsunuz. Ben bu duygularla Ramazanınızı kutluyorum.
Salgın 201 ülkeye yayılmış ve hayatı değiştirmiştir. Geçen yıl Aralık ayında işin bu noktaya varabileceği akıllardan geçmiyordu. Türkiye sağduyusunu ortaya koydu ve 10 Ocak’ta acilen bir operasyon merkezi kurdu.
15 Ocak 2020’de bu yeni hastalığa karşılığa karşı bir rehber hazırlanıp yayınlandı. Bizim riske karşı hareket planımız, 11 Mart’tan tam 5 gün öncesine dayanmaktadır.
Gelinen durumu Dünya Sağlık Örgütü verileriyle söylemek istiyorum. Dünya üzerinde hayatını kaybedenlerin sayısı 218 bini geçmiştir. DSÖ’nün verilerine göre, ülkeler bazında iki veriyi paylaşmak fikir verici olacaktır.
ABD’de dün 25 binden fazla yeni vaka açıklanmıştır, New York’ta 500’den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. İngiltere’de hayatını kaybeden insan sayısı 586, İtalya’da ise 871’dir.
Dünyada hala kontrol edilemez bir durumda olan corona virüsünü Türkiye nasıl kontrol altına aldı? Bazı nedenleri, stratejileri ve önemli detayları bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakanlığımız 10 Ocak’ta operasyon kurulunu kurdu. Bilim Kurulu da aynı gün kuruldu, DSÖ’nün pandemi ilan etmesinden tam 39 gün önce.
Biz yol haritamızı belirledik, sağlık kurumlarımızı salgın ihtimaline karşı hazırladık. Salgının başlangıcında yurt dışı gelişlerine uyguladığımız tedbirler, hastalığın ülkemize gelmesini geciktirdi.
Türkiye, bu sınavdan şuana kadar yüzünün akıyla çıktı. Bizi bu noktaya, tedbirlere uyum ve titizlik getirdi. 3 maddet sıralayabilirim: Tedbir, tespit ve hızlı tedavi.
Filyasyonun bugüne kadarki başarısı büyüktür. Virüsün izini sürdük ve filyasyon dediğimiz bu iz sürmeyle, hastanın temaslı olduğu kişilere ulaşıp, tespitlerde bulunduk ve izole ettik.
11 Mart’tan bu yana test kapasitemizi sürekli artırırken, hiçbir testi tesadüfen yapmadık. Testi, hastalığın kişiden kişiye bulaşması dahilinde uyguladık ve şüphelilere odaklandık.
Teste önemli olan, hastayla temas halinde olan kişilere odaklanmaktır. Şüphelilere odaklanmak yerine yaygın tarama yapan ülkeler, istediği sonucu alamadı. Biz filyasyonu büyük bir ağ kurarak gerçekleştirdik, filyasyon ekibimizin sayısı 5 bin 849’dur.
Bugüne kadar filyasyon ekiplerince takibi yapılan kişi sayısı 464 bin 434’dür. Biz salgını bu yolla önledik. Salgınla ilgili devamında izlenecek yol budur. Filyasyon önemini son vakaya kadar koruyacaktır.
Muhtemel yatak ve yoğunluk planını göz önünde bulundurarak kamu ya da özel ayrımı yapmaksızın tüm hastanemizi pandemi hastanesi yaptık. Hastane yataklarımızı pandemiye hazır hale getirdik.
Yatak doluluk oranlarımızı yüzde 60’lardan yüzde 30’lara indirdik. Bunu yapmak, kontrolü elimizde tutma gücü verdi. Yayılımı önlerken, başarılı bir zemin oluşturduk.
Temasları göz önünde tutup, şikayeti olanların takibinde titiz davranıyoruz. Durumu stabil hastalarımızın tedavisi aile hekimi gözetiminde evde devam ediyor.
Hekimlerimizin gözlemleri ve tecrübeleri çerçevesinde, Covid-19’da uyguladığımız tedavi dünyadan farklıdır. Yeni sonuçlar elde ettikçe hekimlerimizin ve Bilim Kurulu’nun önerileriyle tedavide başka yönlere gittik. Görüşler doğrultusunda Covid-19’a yaklaşımında önemli değişikliklere gittik.
Çin’den temin ettiğimiz ilaçların bilinen kullanımlarını değiştirerek daha olumlu sonuçlar aldık.
Tıbbın bildiği ilaçlardan, kullanım şekillerini değiştirerek bambaşka sonuçlar aldık. İki ilaçla ilgili geliştirdiğimiz yaklaşımla, hasta kaybını düşüreceğimizi düşünüyoruz.
Doğrudan virüse etkili henüz bir ilaç geliştirilmiş değil, ama kullanılan ilaçlar hastanın durumunu kolaylaştırıcı sonuçlar gördük.
Tedavi konusunda bir farkımız daha var. Tedavi, sadece hastaneye yatırılan ya da yoğun bakımda yatırılanlarla sınırlı tutuluyor ama biz belirti gösteren herkese karşı erken tedavi uyguluyoruz.
Hastalarımızda zatürreye gidiş oranı azalmıştır, Türkiye’de vakaların pnömoniye dönüşünde yüzde 70’den yüzde 15’e düşüş gerçekleşmiştir.
Dünyadaki uygulama yoğun bakım hastalarının ventilatöre erken bağlama yöntemidir. Deneyimlerimiz bunun tam tersi olduğunu gösterdi, artık erken değil ileri süreçte hastalarımızı ventiletöre bağlıyoruz ve hastalarımızı hemen entübe etmiyoruz. Bunun hastalığın seyrini değiştirdiğini görüyoruz.
Hastanın yoğun bakıma geçişi söz konusu olmadan, sürekli yüksek akımlı oksijen akımını da gerçekleştiriyoruz ve böylece akciğer hasarlarını önlüyoruz. Bu uygulama ölüm oranlarındaki düşüşlerde önemlidir.
VEFAT ORANI DÜŞTÜ
Yoğun bakımdaki hastalarda vefat oranımız yüzde 58’den yüzde 10’a, entübe hatalardaki vefat oranımız yüzde 74’ten 14’e geriledi.
Türkiye’de şu ana kadar hasta kayıp oranı yüzde 2,58’dir. Dünyada 80. sırada yer alıyoruz ölüm oranlarında.
Olumsuz her gösterge geriliyor. Eğer tedbirlere uyulmasaydı, sokağa çıkma kısıtlaması ihlal edilseydi bugünkü başarıyı yakalayamazdık.
Türkiye halkıyla, yönetimiyle, hekimiyle, bilim insanıyla bugüne kadar ulaştığı başarıya nasıl ulaştı? İyileşen sayısı, hasta sayısının iki katı halini aldı. Corona salgınına karşı şu ana kadar üç faktör kazandırmıştır, birincisi sizsiniz. Size minnettarım.
Bu faktörlerden ikincisi filyasyonun başarıyla uygulanmasıdır. Filyasyonla temaslı hastalar takip edilmiştir. Üçüncüsü ise tedaviye erken başlamamız ve ilacı erken uygulamaya başlamamızdır.
Salgının başlangıcında Türkiye, virüsün ülkeye girişini geciktiren az sayıda ülkelerden biri olmuştur. Güçlü sağlık sistemimiz ve fedakar sağlık çalışanlarımız bu süreçte güvenli dayanağımız oldu.
Mücadelede 5. haftadan sonra başarıya ulaştığımız verilere yansıdı. Yeni veriler bize her gün umut veriyor ve bu umudu sonuca çevirmek zorundayız. Önümüzdeki günler, eski günlerin aynısı olmayacaktır.
Başarı, tedbirleri artık terk edeceğimiz bir başarı değildir. Tedbirlere sarılmamız gereken bir başarıdır. Aramızda hala virüsü taşıyan, yeni tanı konan insanlar var, olmaya da devam edecektir. Hastalık bitmedi, bu yüzden mücadele devam etmelidir.
Normalleşmeyle ilgili, bütün bakanlıklarımızın içinde yer aldığı ve Bilim Kurulumuzun da tavsiyesini göz önüne alarak, normalleşmenin hangi tedbirlerle yapılacağıyla ilgili görüşler alıyoruz. Ve bunlar ilgili birimlerde de tartışılarak, kamu oyuna açıklanmış olacak. Özellikle bu ay boyunca bir takım tedbirleri devam ettirerek, nasıl bir normalleşme yapılacağıyla ilgili hazırlıklar tamamlanınca açıklama yapılacak.
65 yaş üstü büyüklerimizi, hiç olmazsa birkaç saat, hiç olmazsa gezmelerini, dolaşmalarını araba kullanmadan, yakın mesafe anlamında yapılabilir mi, serbestlik söz konusu olabilir mi diye gündem oldu ama öneriye dönmedi. Bu da bir yaklaşıma gelirse, görüş olacak Cumhurbaşkanımıza da sunulmuş ve karar verilmiş olur.
Biz bulaş oranının yüksek olduğunu biliyoruz, bu nedenle de teması son derece önemli görüyoruz. Teması, bu dönemde bulaşın daha çok solunum yoluyla bulaştığı için maske kullanımını önemsiyoruz.
PİK YAŞANDI MI?
Pik döneminde olduğumuzu söyleyebilirim. Bir düşüş trendine de girdik ama bunun kalıcı olması gerekir.
Özellikle temasın, mesafenin son derece önemli olduğunu, bu anlamda gerekli tedbirlere uyum gösterilmezse, yeni bir pik dalgasına yol açabilir. Şu anda ikinci bir pikin olmayacağını söyleyebilirim.
İSVEÇ’TEN GELEN HASTA
Emrullah Gülüşken’le ilgili hiçbir akrabalığım, onu getiren ekipten herhangi biriyle bir yakınlığım yok. Büyükelçi ile konuştum, onlar bu hastanın Türkiye’de tedavi edilmesi gerektiğiyle ilgili bilgi verdiler ve Türkiye’ye getirdik.
Ankara Şehir Hastanesi’nde tedavisi devam ediyor. Ciddi bir solunum sıkıntısı olmamasına rağmen, altta bir kalp rahatsızlığının söylenmiş olmasıydı. Rahatsızlığı söylendiği için bizim takibini yaptığımız bir tabloya bağlı sorunlarının olduğunu ama ciddi bir sorunun olmadığını anlıyoruz.
Baba ve üç çocuğu getirildi, büyük çocukta ve 10 yaşındaki çocuğunda da pozitif olduğu görüldü. İki çocukta da pozitif çıktı, 7 yaşındakinde de negatif çıktı.
Biz sadece İsveç’ten getirmedik, daha dün Rusya’dan getirdik, dördüncü sınıf öğrencisi ve tedavisi yapılmayan bir hasta idi. Yine 10 gün önce, Fransa’dan solunum cihazından çıkarılmak istenen bir hastayı getirdik, Konya’da bir hastanemizde tedavi altında.
Ve bu hasta Fransa’da solunum cihazından çıkarılmak istendi ve bir siyasi parti başkanı tarafından iletilen bir hastaydı.
Hiçbir vatandaştan ücret almadan hava ambulansı sağlayan tek ülkeyiz.
İSVİÇRE’DEKİ TÜRKLER
İsviçre’deki hastanın tanısı 7 Nisan’da konulmuş, başkonsolosla görüşülmüş. Başkonsolosla yapılan görüşmede, kendisiyle düzenli görüştüklerini, bir Türk hekime sürekli muayene yaptıklarını ve durumunun kötü olmadığının belirtildiği, ve şu an için tıbben Türkiye’ye götürülmesinde gerek olmadığını söylediler Pazar günü gelen mesajda.
Bugün Türk hekiminin İsviçre’deki hastayla ilgili yaptığı muayenede, bu hastanın sevk endikasyonunun olmadığı, 4 kişinin hastaneye sevk edilmeye gerekli olmadığı belirtilmiştir.
Biz bu dönemde salgınla mücadeleyi, siyaset üstü yapmaya gayret gösterdik. 83 milyonun bu mücadele yer alması gerekiyordu, kimsenin mücadele dışında kalmaya hakkı yoktu. Biz bakanlık olarak yapılması gereken ne ise, onu yapmakta gayret ettik. Lütfen bu konuları siyasete alet etmeyelim.
Biz toplumda yaygınlığı, taşıyıcılığı belirlemek istiyoruz. Önümüzdeki bir hafta içerisinde bu konu netleşecek ve toplumdaki yaygınlık ve bulaşcılık durumuna göre alınabilecek yeni bir tedbirlerin alıp alınabileceği Bilim Kurulu’na gelmiş olur ve biz de size açıklarız.
YÜZDE 60’I İSTANBUL’DA
İstanbul’da özel bir tedbirimiz yok, uygulanan tedbir dışında. İstanbul’da yüzde 60’a yakın vakamız var. İstanbul gibi bir yerde, ne Wuhan kenti gibi ne de ABD’nin herhangi bir eyaleti gibi değil. Farklı bir yerimiz.
Ayrıca yoğun bir yerleşim var ve bir arada yaşamanın fazla olduğu bir kent. Buna rağmen 5. haftada Türkiye’deki vakaların yüzde 60’ının görüldüğü İstanbul’da hastalığın kontrol altına alınması büyük bir başarıdır.
MASKE SORUNU
Maskenin çalışanlara da gönderildiğini bilelim. Ama büyük işletmelerle ilgili de valilik üzerinden ayrıca maske gönderiyoruz. Bu nedenle gönderilmediğine dair bilgilerin doğru olmadığını belirtiyorum.
Maskenin Türkiye’de bedava dağıtılması öngörülüyor. Dünyada bu yaklaşımı da sergileyen başka ülke yok. Maske üzerinden ne gibi mücadelelerin olduğunu da biliyorsunuz. 20 ila 65 yaş arasına kod gönderiliyor ve bu kodla maske alınabiliyor.
ADANA’DAKİ YATAK KAPASİTESİ
Adana’yla ilgili daha öncede söyledim. Daha önce verdiğim ifade, doluluk oranı idi. Ben, Türkiye’deki yatak doluluk oranı 10 bin kişide 28. Adana’da Türkiye ortalamasında üzerinde olan yüzde 32. Adana’da toplam kişiye düşen yatak sayısı 32. Yoğun bakım yatağı, Türkiye’de 100 bin kişiye düşen yatak sayısı 49, Adana’da ise 63. Neresi yeterli değil?
ÖLÜM ORANLARI TARTIŞMASI
Ölümler, siyasetin konusu haline gelmeye başladı ama burada her rakamın, bir can olduğunu unutmayalım. Bu rakamların, gizlenebilirliği vatandaşlarımıza karşı yapılamaz.
Ölüm raporlarını hazırlayan, imzasını atan ise hekimlerimiz. Hekimlerimize güvenmiyor musunuz? Sağlık Bakanlığı mı imza atıyor?
1 Ocak – 29 Nisan ölüm sayısı 160 bin 888. 2020 için 163 bin 191. Aradaki fark 2 bin 303. Beklenen ölümden bahsetmiyorum. Nüfus artışı nedeniyle ortalama son 5 yılda 2.89 gibi artıştan bahsetmiyorum.
Peki, koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden canlarımız 2 bin 992. Nerede bu hayali ölümler?
Lütfen bu konuyu istismar etmeyelim. Ölümlerin kimlerin yüreğini nasıl yaktığını biraz düşünelim.
Biz DSÖ’nün kodlamasıyla bütün dünyanın verdiği şekliyle pozitif olan vakaları bildiriyoruz. Şüpheli gördüğümüz hastalarımızı da asla tedaviden mahrum etmiyoruz. Filyasyonu uyguluyoruz. DSÖ 16 Nisan’a kadar bütün dünyaya PCR pozitif olan vakaların bildirilmesi şeklinde bir kod tanımlaması yapmıştı.
Ülkemiz için de PCR’ı yapılmamış vaka varsa şüpheli ise onu da pozitif bildirmiş oluruz. Pozitif olan vakaların PCR’ı yapılmışsa bildirilmeli genel kural bu.
DSÖ’ye bir yazı yazdık ‘yanlış mı yapıyoruz’ diye. 24 Nisan’da bize gelen yazı bununla ilgili bir sorun olmadığı şeklinde. Lütfen ölümler üzerinden siyaset yapmayalım. Çünkü bu mücadelenin herkesi kapsayacak şekilde yapılması gerektiğine inanıyorum.
Yılı aylara, günlere bölerek sayıların verilmesi hiçbir şekilde doğru değil. 29 Nisan’a kadar ortalama yüzde 32 iken ilk 4 aydaki ölüm vakaların sayısı yüzde 34’lerde. Her ay eşit gitmiyor, bunu da bilelim.