GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
24 Mayıs 2020 Pazar 14:14

CHP'den kurultay tarihi hakkında açıklama

CHP Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, "Bilim kurulunun tavsiye kararlarına göre hareket edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Yeni Soluk’tan Münevver Metin’in Hafıza Günleri isimli söyleşilerinin konuğu olan CHP Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Salıcı, CHP Kurultayı ile ilgili, “Yalnızca delegelerimizin katılımıyla yapsak bile, delege sayımızın 1.362 olduğu dikkate alınınca, minimum 2.500 kişilik bir organizasyondan bahsetmiş oluruz ki; virüs tehdidinin yaşandığı şu günlerde bu sayıda insanı bir araya getirmek çok tehlikeli…” dedi.

Salıcı HDP’li Belediyelere atanan kayyumlarla ilgili, “31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen son yerel seçimlerden bu yana AKP zihniyeti sandıkta kaybettiğini kayyum uygulamalarıyla, seçmenin iradesini gasp ederek geri alma çabası içerisine girdi” ifadelerini kullandı.

Oğuz Kaan Salıcı, Adana Yüreğir CHP Gençlik Kolları Başkanı Eren Yıldırım’ın tutuklamasına ilişkin, “Eren’in kardeşine silah dayayan, kendisini önce kaymakam olarak tanıtan daha sonra koruma olduğu anlaşılan kişinin dokunulmazlığı varmışçasına ifadesi dahi alınmıyor; yıllardır kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ı bulup devletin kanalına çıkaranlar kaymakamlık binasına ait güvenlik kamerası kayıtlarını neden açıklamıyor. Neden?” diye sordu.

CHP Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan SalıcıYeni Soluk’tan Münevver Metin’in Hafıza Günleri’ne şunları söyledi:

HDP’ye atanan kayyumlar hakkında görüşünüz...

31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen son yerel seçimlerden bu yana AKP zihniyeti sandıkta kaybettiğini kayyum uygulamalarıyla, seçmenin iradesini gasp ederek geri alma çabası içerisine girdi.

Aslına bakarsanız; 31 Mart seçimleri sonrasında İstanbul seçimlerinin iptal edilmesinin altındaki niyetle ve hatta Ankara, İstanbul ve Balıkesir belediyesinin eski başkanlarının baskı ile istifa ettirilmesinin altındaki niyet de kayyum uygulamalarıyla amaçlanandan farksızdı.

Hatırlayalım; 2014 yerel seçimleri sonrası “metal yorgunluğu” gerekçesiyle yaşanan bu istifalar ve Van, Mardin ve Diyarbakır gibi büyükşehirlere yapılan kayyum atamaları sonrası ülkede yaşayan vatandaşların %43’ü kendi seçtiği kişiler tarafından yönetilemez hale gelmişti.

Kameralar önünde “milli irade” den bahseden AKP yetkilileri; perde arkasında, milletin iradesini “saray”ın iradesi önünde diz çöktürmek için ellerinden gelen tüm çabayı sarf etmektedirler.

Adana Yüreğir Gençlik Kolları Başkanı Eren Yıldırım bir süre önce tutuklandı. Siz de örgütlerden sorumlu Genel Başkanı olarak olayla yakından ilgilendiniz. Bu olayla ilgili neler diyeceksiniz?

Olay başından sonuna kadar tam bir hukuk katliamıdır. Hakimlerin ve savcıların saraydan gelen talimatlarla karar verdiği bir kere daha ortaya çıkmıştır. Eren’in Sulh Ceza Hakimliği tarafından serbest bırakılmasının ardından Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar sonrasında tekrar gözaltına alınması ve ardından tutuklanması bunun en net örneğidir. Bir cumhurbaşkanı düşünün; bir siyasi partinin ilçe gençlik kolları başkanını kendi dengi görüp onu hedef alsın…

Eren’in kardeşine silah dayayan, kendisini önce kaymakam olarak tanıtan daha sonra koruma olduğu anlaşılan kişinin dokunulmazlığı varmışçasına ifadesi dahi alınmıyor; yıllardır kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ı bulup devletin kanalına çıkaranlar kaymakamlık binasına ait güvenlik kamerası kayıtlarını neden açıklamıyor. Neden?

AKP; toplumu germek, vatandaşları kutuplaştırmak için yıllardır olduğu gibi kirli bir siyaset izlemeye devam ediyor. İktidarlarının devamlılığını, devletin devamlılığından üstün tutuyorlar. Fakat bu siyasetin topluma ve toplumun devlete olan güvenine ne kadar zarar verdiğini umursamıyorlar.

Gelinen nokta itibariyle; toplumun yarısından fazlası mahkemelerin, kişinin iktidarla ilişkisine ve gelirine göre karar verdiğini düşünüyor. Mahkemeye yolu düşen 10 kişiden 3’ü, hukuk sistemine güveninin azaldığını belirtiyor. Toplumun yarısından fazlası iktidarların savcı ve hakimlere baskı uyguladığına inanıyor. 100 kişiden 61’i yargının tamamen siyasallaştığı görüşünde. Üç kişiden biri hukukun, hata yapan devlet ya da onu temsil eden bir kişi olduğunda kendisini korumayacağına inanıyor. Yüzde 41’lik bir kesim ise devletin kurum ve memurlarının hukuk dışına çıktığını düşünüyor.

Pandemi sürecine Türkiye pekte hazırlıklı yakalandı denilemez. Süreç zaten ekonomik krizlerin başladığı bir döneme denk geldi. Halkın gerçek sorunu nedir?

Vatandaşlarımızın en büyük sorunu, tartışmasız geçim derdi… AKP’nin; dış politikadan tutun, ekonomiye kadar her alanda izlediği yanlış siyasetin sonucunu en önce ve en derinden vatandaşlarımız hissediyor ve yaşıyor.

Yakın geçmişteki tanzim satış kuyrukları, ülkenin dört bir yanından gelen ekonomik buhranla başa çıkamayıp hayatına son veren vatandaşlarımızın haberleri hala aklımızda. Zihnimize kazınan bu anların yaşanmasına neden olan geçim derdi ve ekonomik kriz, özellikle virüs salgınının etkilerinin ülkemizde de hissedilmeye başlanmasıyla birlikte iyice derinleşti.

Tedbirler kapsamında hayatın durmasıyla, zaten tarihi rekor kıran işsizlik verilerine milyonlarca yenileri eklendi. 400 bin iş yeri, kapısına kilit vurdu. İşlerinden olmasalar da zorunlu şekilde ücretsiz izne çıkarılanlar, kısa çalışma ödeneğine tabi tutulanlar derken toplumun büyük bir kesimi ay sonunu nasıl getireceğini düşünür oldu.

İstanbul Büyükşehir Belediyemiz bünyesinde çalışmalarını sürdüren İstanbul İstatistik Ofisi’nin geçtiğimiz günlerde yayımladığı rapordaki sonuçlar gerçekten korkunç… İstanbul’da hanelerin %91,8’i haftada en az iki kere et, tavuk ya da balık içeren yemeği karşılayabilecek durumda değil. Yüzde 94,3’ü eskimiş mobilyalarını değiştiremiyor. Yüzde 92,6’sı ihtiyaç olduğunda her zaman yeni kıyafetler alamıyor. Yüzde 89,6’sı ise evini istediği kadar ısıtıp soğutamıyor. Hanelerin yüzde 92,6’sı 1.000 TL tutarında beklenmeyen bir harcamayı borçlanmadan kendi imkânlarıyla karşılayabilecek durumda olmadığını belirtti. Ve yine hanelerin %90’ı evlerini ısıtmakta zorlanıyorlar.

İstanbul İstatistik Ofisi tarafından bir başka tarihte yapılan araştırmaya göre ise; Hanelerin yüzde 42,3’ünde çocukların günlük kullanım dışında başka bir ayakkabısı yok. Yüzde 44,7’si ise yeterli beslenme olanaklarına sahip değil. Hanelerin yüzde 46,5’inde ebeveynler, maddi yetersizlik nedeniyle çocuklarına kitap alamıyor. Maalesef ülke genelindeki durum da bundan farksız değil.

Saray ve onun kapıkulları lüks ve şatafat içerisinde yaşarken, belediyelerimiz tarafından başlatılan askıda fatura uygulamalarında vatandaşların 20 TL’lik su faturasını ödeyemediğini görüyoruz.

Başkanlık sistemi ile uçacağını iddia ettikleri Türkiye’de uçan işsizlik, döviz kuru ve yoksulluktan başka bir şey olmadı. Ülkeyi ve vatandaşı bu hale AKP hükümeti getirdi.

CHP kurultayı olacak mı, olursa hangi koşullarda olacak?

Virüs salgını nedeniyle kurultayın ne zaman ve ne şartlarda olacağına bilim kurulunun tavsiyeleri üzerine karar vereceğiz. Konuya ilişkin bilimsel görüşü dikkate almadan siyasi kararlar alırsak binlerce vatandaşımızın ve parti üyemizin sağlığını tehlikeye atmış oluruz. Kurultayımızı seyirci kabul etmeden, yalnızca delegelerimizin katılımıyla yapsak bile, delege sayımızın 1.362 olduğu dikkate alınınca, minimum 2.500 kişilik bir organizasyondan bahsetmiş oluruz ki; virüs tehdidinin yaşandığı şu günlerde bu sayıda insanı bir araya getirmek çok tehlikeli… Bu yüzden bilim kurulunun tavsiye kararlarına göre hareket edeceğiz.