Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç, AK Parti Genel Başkanlığı’na taşıdığı ilk isim olan Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ithafen yazdığı manifesto niteliğinde yazdığı 15 sayfalık metnin ardından açıklama yaptı. Arınç “Biz burada Türkiye’yi, AK Parti’yi konuşuyoruz, kim nereye giderse gitsin biz AK Partiliyiz” dedi.
Bülent Arınç, Süperhaber’den Hülya Okur’a konuştu. Arınç, “AK Parti’de ayrışmayı bekliyor muydunuz çünkü ‘Kurarken bu tür geçişlerin olacağını hiç düşünmedik’ gibi bir ifadeniz oldu” sorusu üzerine “Ayrılıklar olur da. Çok idealist, çok samimi, çok hasbi şeylerdi bunlar. Ama işin doğasında varmış bu demek ki. Fransız İhtilali’nde bile ihtilalciler sonradan birbirlerini yediler. Veya bir başka partide, bir başka toplulukta. Zaman içerisinde değişimler olabiliyor. Bizde de arzu edilmeyen ayrılıklar, küskünlükler olabilir. Bunun telafisi çok kolay, yeter ki bunu istesin” dedi.
Okur’un yönelttiği sorular ve Arınç’ın bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
Yeniden bir araya geliriz mi diyorsunuz?
Nasıl olacaksa olur, siz bana söyleyin yeter ki. Kolları bir sıvarız ki, AK Parti’yi bugünkü gücünün 10 katına ulaştırırız.
‘KİM NEREYE GİDERSE GİTSİN BİZ AK PARTİLİYİZ’
O çağrıyı Cumhurbaşkanına mı yapıyorsunuz?
Hayır, sadece Cumhurbaşkanı değil, herkese. Ben halk ile birlikteyim. Sizden sonra Balıkesir’den, Tatvan’dan arkadaşlar gelecek. Biz burada Türkiye’yi, AK Parti’yi konuşuyoruz, kim nereye giderse gitsin biz AK Partiliyiz.
O çağrıyı Cumhurbaşkanı yapmalı gibi mi görüyorsunuz? Abdullah Gül, Davutoğlu için…
Başımızda o var. Hep bu isimler üzerinde kalmayalım. Ben 50 yılın siyasetçisiyim. İkinci kitapta 2001’den başlayacak, muhteşem 10 yıl ve ondan sonra 2011’den, Allaha ısmarladık dediğim güne kadar. Bestseller olacak o kitap.
Bilmediklerimiz üzerine mi kurulu? Özel münasebetlere mi yer veriyorsunuz?
Özel değil, memleketimizin yaşadığı işler. Cumhurbaşkanımızın başarılı yönetimini, hem iç hem dış politikada yaşadığımız olayları bir tanık olarak paylaşacağız. Tabii gizli kalması gerekenler yine gizli kalacak. Ben MGK’dan sorumlu Başbakan Yardımcısıydım. MGK kararlarında gizlilik vardır, MGK tutanakları ebediyen gizli kalmaya mahkumdur.
‘ÖBÜRLERİ BİZİM ETEKLERİMİZE ULAŞAMIYOR’
Bu noktada “Siyasette en büyük güç gücünü ve bildiklerini gizleyebilmektir” sözünüzü hatırladığımızda gücü elinizde tutmaya kararlı görünüyorsunuz. Peki AK Parti gücü elinde nasıl tutabilir?
Müthiş. Benim çağrım AK Parti’nin bu güzel gövdesi, güçlü gövdesi varken en az yüzde 40’lık kocaman bir gövde var. Öbürleri bizim eteklerimize ulaşamıyor ama bir yerde de işler iyi gitmiyor pek. Bu gövdeyi çok daha güçlendirelim. Yine bir aile fotoğrafı olsun ki, millet bu fotoğrafa bakarak AK Parti’ye oy versin. Çünkü bizim zamanımızda iki fotoğraf vardı. Bir Demirel’in “benim aile fotoğrafım” dediği bir fotoğraf, millet bunu bir kenara attı.
İkincisi, bizim fotoğrafımız, on, on beş, yirmi, otuz tane adamın birlikte çektirdiği fotoğraf. Hepsi birbirinin eksikliğini tamamlayan, hepsi birbirine güç katan, hepsi birbirinden değerli, hepsi birbirinden kıymetli. Millet oraya baktı; beni sevenler beni gördü, Tayyip Beyi sevenler Tayyip Bey’i gördü. Abdullah Bey’i daha yumuşak daha akılcı bulanlar onu gördü. Daha cesur, cengaver görmek isteyenler Tayyip Bey’di. “Ah tam benim aradığım adam” dedi. O fotoğraf bize 17 senelik iktidar sağlıyor ama o fotoğrafta bir eskime, bir yıpranma, bir solukluk meydana gelmişse bu fotoğrafı tekrar canlandırmamız lazım. İşin özü bu.
‘SAMİMİ BİR ÇAĞRI OLURSA’
Böyle bir çağrı olursa katılımda aynı samimiyette olur mu?
Bilmem, samimi bir çağrı olursa kim tarafından yapılacaksa arkadaşlarımın ben hiçbir zaman samimiyetinden şüphe etmiyorum ama bir şartım var, Allah Rad Süresi’nde diyor ki: Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz. Önce kendimizi değiştireceğiz yani yanlış giden bir şey varsa akılcı olarak bunu terk edeceğiz.
‘SEÇİM BEKA MESELESİ OLMAKTAN ÇOK ÖTEDEDİR’
İlk defa 2004 yılında TBMM’de yaptığınız bir konuşmada her paragrafta yeni Türkiye’yi anlattığınızı belirtip, Erdoğan’ın “Yeni Türkiye” ifadesinin size ait olduğunu söylemiştiniz. Peki “Yeni Türkiye” söylemi ile birlikte anılan” beka” için ne dersiniz?
Beka meselesi, Türkiye için her zaman vardır. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde daha çok bu konular üzerinde durulur. Ben MGK’dan sorumlu olduğum için üç defa Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni değiştirdik ve içerisine çok önemli şeyler koyduk. Türkiye’nin güney meselesi vardır o ülkelerle ilgili bir güvenlik meselesidir. Güvenlik bir beka sorunudur. İç politikada toplumsal barış kurmak zorundayız.
Terör meselesi, bir beka meselesidir. Kıbrıs meselesi, bir beka meselesidir yerine göre. Bunun sadece seçim sandığına indirgemek doğru değildir. Beka meselesi, olmazsa olmaz varlık ve yokluk arasında seçilecek bir meseledir. Beka meselesinin ne olduğunu herkes çok iyi bilir. Bu seçimlerde çok kullanıldığı için söylüyorum; bir seçim, beka meselesi olmaktan çok daha ötede bir şeydir.