MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul seçiminin yenilenmesiyle başlayan tartışmalarda "Her şey çok güzel olacak" sloganını paylaşarak CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na destek veren Cem Yılmaz başta olmak üzere sanatçılara sert çıktı. Cem Yılmaz için "Cem Yılmaz'ı artık sevemem" diyen Bahçeli, “‘Her şey çok güzel olacak’ diyen bir eski cumhurbaşkanı var. FETÖ'cüler var, PKK’cılar var” ifadelerini kullandı. Spor Kulubü yöneticisi Hayri Kozak'ın çıkışına da tepki gösteren Bahçeli, "Galatasaray o şahsı afaroz etsin" dedi. TÜSİAD'ın İstanbul seçimi sonrasında yaptığı açıklamaya da tepkili olan Bahçeli, "Doğru değil, başkanlarının sarfettiği cümleyi ona tersine okuturlar" ifadelerini kullandı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi ile ilgili de, “Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün” dedi.
Milliyet’ten Önder Yılmaz’ın haberine göre, Bahçeli, gazetecilerle buluştuğu iftar yemeğinde şu mesajları verdi:
“DOKUNULMAZLIĞI KILIÇDAROĞLU'NUN GETİRMESİ DAHA AHLAKİ”
- Türkiye yeniden bir seçim sürecine giriyor. Siz daha önce seçimin yenilenmesine yönelik talebinizi dile getirmiştiniz ama YSK’ya yönelik tartışmalar hala sürüyor. CHP liderinin ifadesi oldu 'çete' dedi, sizin bir dokunulmazlık çağrıınız oldu. Ama CHP kanadından bir ses gelmedi. Öncelikle ilgili dokunulmazlıkla ilgili CHP’den bir hamle gelmemesini nasıl yorumlarsınız?
- YSK’nın üzerinde yeniden tartışmaları değerlendirip karara bağlayacak bir herhangi bir kurum yoktur. Böyle olunca YSK kararına; kimin hesabına nasıl gelirse değil , Anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşılıp karar vermişse saygı duymaktan öte yapılacak bir şey yoktur. Aleyhimize de olsa saygı duymalıyız, lehimize de olsa saygı duymalıyız. Böyle bir ortam içinde CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bey çok hırçın bir üslupla, gergin bir bakışla tartışma zemini açmış ve YSK’nın yedi üyesi üzerinde isimlendirme yaparak onları ‘çete’ olarak suçlamıştır. YSK”nın 11 üyesi vardır. Eğer kurum olarak suçlamak istiyorsanız, 7- ,4 şeklinde bir değerlendirme yerine YSK’yı kurum olarak esas alıp, içinden herhangi birisini ayırt etmeksizin, güzel bir dille eleştiri yapmak var iken böyle bir tartışmaya girmesi çok doğru olmamıştır. Bu tartışmalar konusunda biz gerekli uyarıları kendisine yapmak istedik. Bu arada da bir konuyu dillendirdik. Dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili, ‘Ben bu kadar cesurca hukuk, adalet ilkeleri ışığında inandıklarımı söylüyor ve her türlü kelimeyi de kullanabiliyorum. Ama dokunulmazlık zırhına da bürünmek istemiyorum. Dokunulmazlığın kaldırılmasından yanayım’ şeklinde bir teklif gelirse bu teklife ilk müspet oyu benim vereceğimi söyledim. ‘Dokunulmazlığın kaldırılması konusundaki isteğine hemen ben TBMM’de dokunulmazlığın kaldırılması yönünde ilk müspet oylamayı yapabileceğimi söyledim. Bu doğru bir yaklaşımdır. Bu kadar aşırı, kırıcı, karıştırıcı konuşmayı yapan kişi dokunulmazlık zırhına bürünmemelidir, önünü açmalıdır.
“SAVCILAR SORUŞTURMA BAŞLATIRSA”
Tartışmayı bu boyutuyla Türkiye’nin gündemine getirirken aynı zamanda da TBMM’ye taşımış olmadır. Böyle olmadığı taktirde bu konuşmalar Türkiye’deki yargı organları, özellikle de savcılar belli suç unsurları taşıdığı kanaatiyle bir soruşturma başlatırsa o zaman bu Adalet Bakanlığı’na intikal edecektir. Oradan YSK’nın bu incitici davranışlar karşısındaki hakkını koruyabilmek açısından dokunulmazlığın kaldırılması noktasında bir fezleke talebinde bulunabilirler. O zaman yine bizim kanaatimizde bir değişiklik olmaz. Fezleke ile bir genel başkanı TBMM’ye taşımak yerine kendisinin iradesiyle TBMM’ye gelmesini demokratik açıdan daha ahlaki bulduğumu ifade etmek için o teklifte bulundum. Ama CHP’nin bazı sözcüleri ‘Hodri meydan’ diyor. Neyin hodri meydanını yapacağız! Getireceksen bu dokunulmazlığı sen getirecektin. Getirmeyeceksen fezleke yoluyla geldiği taktirde yine TBMM’de kanaatlerimizi açıkça ifade eder ve kullanacağımız oyu belirleriz. Şimdi bunları böyle düşünmek yerine bizi suçlayarak, hodri meydan demenin…
“KILIÇDAROĞLU, DERVİŞ'İN ÇÖMEZİDİR”
Demirden korksa trene binmez gibi geçmişte kullanılan bir söz vardır. Çok kişi de bunu cesaret unsuru olarak söyler. Şimdi hep beraber havaalanına gidelim. Buradaki mevcut yolcu sayısıyla TCDD’nin garlarındaki yolcu sayısını mukayese ederseniz, bunların hepsini demirden korkup trene binmiyor, hepsi korkak olarak nitelendiremezsiniz. Kendisinin imkanı çok yüksektir. Üst bir bürokrattır, Türk siyasetinde yeri vardır. Kemal Derviş’in çok yakını ve çömezidir. Böyle bir şahsın artık uçak ve özel araba kullandığı inancındayım. Kendisine üste para versem altı saat Adana’ya demiryolu ile gidemez diye düşünüyorum.
- İstanbul seçimleri yenileniyor. Partinizin de strateji olarak hemşericilik olgusu üzerinden bir propaganda yürüteceği kamuoyuna yansıdı. Bunu bir açar mısınız?
- YSK, büyükşehir belediye başkanlığı seçimini 6 Mayıs itibariyle aldığı bir kararla yenilenmesine karar vermiştir. Onun uygulaması da 23 Haziran’da olacaktır. Demek ki İstanbul’da bazı il ve ilçelerde olduğu gibi seçim yenileme olayıyla karşı karşıyayız. 16 milyon nüfusun yaşadığı, 8 milyonu aşkın oy veren insanımızın bulunduğu İstanbul’da çok inatlı ve ısrarlı bir seçim olacağı görülmektedir. Her ne kadar bazı partilerin adayları var ise ve bu adaylıklarını sürdürüp sürdürmeyecekleri konusunda çok açık bilgiye sahip değilsek de bilinen bir şey vardır. Bize göre Zillet ittifakını adayı ile Cumhur ittifakının adayı İstanbul’da çok kararlı bir yarışa girmiş olacaklardır. Böyle bir durum karşısında nasıl bir yol takip etmemiz lazım? MHP’nin adayı yoktur ve bu aşamada çıkarma gibi bir kararı da yoktur. Hal böyle olunca Cumhur İttifakı anlayışından hareket ederek AKP’nin öngördüğü, bir önceki seçime katılmış, Türkiye’de siyasi hayatın çok önemli kademelerinde sorumluluk üstlenmiş bir şahsın seçimdeki faaliyetlerine yardımcı olabilmek amacıyla MHP bir katkı sağlamak düşüncesindedir. Bunu yaparken de İstanbul’daki siyasi hayatı yakından tanıyıp, kimin kim olduğunu farkında olarak bu katkıyı nasıl sağlayacağımızı düşünürken bunu tamamen MHP’nin bir öngörüsüymüş şeklinde taktim etmek yerine, İstanbul’da yaşayan bu ülkenin 16 milyon insanının hemşerileri hep Anadolu’dadır. Ve bu hemşeriler İstanbul’a gitmiş, yerleşmişlerdir. Orada doğup büyümüşlerdir. İstanbul’da doğup büyümelerine rağmen nerelisiniz’ diye sorduğunuzda ise size ‘Sivaslıyım, Trabzonluyum, Kastamonuluyum’ diyebiliyor. Yani doğduğu yerden ziyade atasının yaşadığı yerleşim yerini esas alarak bir tanımlama yapıyor. Bunu İstanbul’da Anadolu ile ilişkilendirdiğiniz zaman bir hemşerilik bağı ortaya çıkartıyor."