İzmir Bayraklı'da partisinin ilçe kongresine katılan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gündeme ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Tepekule Kongre Merkezi'nde "Gençliğin Devası Ali Babacan" sloganlarıyla kürsüye gelen Babacan, Türkiye'de adalet ve eşitlik ilkeleriyle yeniden kurgulanması gereken bir mevzuata ihtiyaç olduğunu söyledi.
"KANAL İSTANBUL BUGÜNÜN İŞİ DEĞİL"
Babacan, şunları söyledi:
"Bir ilde deprem oluyor herkes sayın Erdoğan'a bakıyor. Bakalım ne verecek diye. Bir başka ilde sel oluyor, Cumhurbaşkanı bize ne dağıtacak diye bakılıyor. Ülke böyle yönetilmez. Afetlerle ilgili mutlaka açık, şeffaf bir süreç işlemesi gerekiyor. Hükümete defalarca çağrı yaptık. Kanal İstanbul diye tutturuyorsunuz, kaynak bulunursa dünyanın parasını aktaracaksınız. Önceliğiniz deprem karşısında kırılgan binalar olsun dedik. Bu binalardan başlayıp ülkemizi depreme hazır hale getirin dedik. Ama Kanal İstanbul deyince büyük bir rant görüyorlar. Ne diyor Erdoğan; oraya 500 bin kişilik şehir yapacağız. Bir an önce imar planları ve rant. Oysa ki ülkemizin çok daha acil planları var. Kanal İstanbul'un acelesi yok. Gerektiğinde, tüm analizler olumlu çıkarsa düşünülür ama bugünün işi değil."
"BU KAFAYLA RÜYANIZDA GÖRÜRSÜNÜZ"
Hükümetin faiz ve kur politikalarını da eleştiren Ali Babacan, şöyle konuştu:
"Avrupa'nın en yüksek faizi Türkiye'de... Yüzde 19 olan Merkez Bankası fazini yüzde 18'e indirdiler. 18'e inmesi Hazine'nin borçlanma faizlerinin 2 buçuk puan artmasına sebep oldu. Dolar kuru 9,3'a çıktı. Zannediyorlar ki biz talimat verirsek, Merkez Bankası faiz indirirse ülkede faiz inecek. Siz bu kafayla bunu rüyanızda görürsünüz. Merkez Bankası faizi sabit tutsa zaten Avrupa'nın en yüksek faizi bu... Ne kadar devam ettireceksiniz. İndirse döviz kuru atakta bekliyor. Kötülerden birini seçmek zorunda. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı kalmadı. Yüksek faiz mi yoksa düşük faiz mi? İki kötüden birini tercih etmek zorunda kalmak sadece kötü yönetimin sonucu. Bilmiyorlar, inanın bilmiyorlar. Kurun da faizin de enflasyonun da düşmesinin tek yolu var o da güven. Bunu anlayamadılar. 20 yıldır ülkeyi yönetmeye çalışan bir iktidarın bunu anlayamamış olmasının nedeni; işi bilen kadrolar çok azaldı. Yok, mumla arayın, yok. Ortak akıl, istişare yok. Bunlar olmadan ekonomide çözüm üretemezsiniz. İşinin ehli ve dürüst insanlar lazım."
"FAİZ İNDİRİMİ İŞE YARAMAYACAK"
Babacan, ekonominin adalet, demokrasi ve özgürlükler temeline oturduğunu vurgularken şöyle devam etti:
"Siz hukukun üstünlüğü ilkesini yerle bir ettiyseniz bir ekonomi inşa edemezsiniz. Cumhurbaşkanı kendisini anayasa ile bağlı hissetmiyor. Görevimi tarafsızca yapacağıma yemin ederim diye göreve başlıyor. Sayın Erdoğan'ın tarafsızca görevini yaptığını kabul etmek mümkün mü? Uymuyor Anayasa'ya. Anayasa Mahkemesi karar alıyor. 'Uymuyorum, saygı duymuyorum' diyor. Bu hukuksuzlukla, bu zihniyetle ülkenin ekonomisini asla düzeltemezsiniz, düzeltemeyeceksiniz, bu kesin. Merkes Bankası'nın şimdi tek kolu kırılmış. Tek kolla mücadele etmeye çalışan yalnız bir kurum. Tek kolu kırık çünkü rezervler eksi 52 milyar dolar. Artık döviz satışı ile müdahale ederek kuru kontrol etmek yok. Geriye kaldı faiz. Sadece faiz politikasıyla toparlaması mümkün değil. Faizini indirse de bindirse de boş, hiçbiri işe yaramayacak. MB'nin bağımsız olması lazım. Fiyat istikrarını önceleyen bir tutum elde etmesi lazım."
"MERKEZ BANKASI MEVSİMLİK İŞÇİYE DÖNDÜ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomi iyi gittiğinde "benim alanım ekonomi" dediğini, kötü giderse de Merkez Bankası başkanını görevden aldığını dile getiren Babacan, şunları söyledi:
"Mevsimlik işçiye döndü Merkez Bankası başkanlığı. Biri geliyor biri gidiyor. Kanunda 4 yıl atanan Merkez Bankası başkanını 3-4 ayda görevden alıp başkasını koyarsanız o başkanın söylediğine kimse itibar etmez. Yarın görevde olacağının garantisi yok ki. Belki gideceksin. Ne söylesen boş. Sorun orada. Bağımsızlık nasıl oluyor. Atıyorsunuz 4 yıllığına, ki bizim dönemimizde 5 yıldı. Merkez Bankası başkanı Cumhurbaşkanı'nın yanlışlarına gerekçe üretme işine girdiğinde o iş bitmiştir. Temsil ettiğin kurumun az kalmış olan itibarını korumaya çalış. Onu da yapmıyorlar. Herkes bir hesap içinde ama hiçkimse vatandaşın hesabının peşinde değil. Yazıktır, günahtır, ülke sürekli yoksullaşıyor."
"BENZİN, MAZOT, GÜBRE. YEM, İLAÇ FİYATLARINI VURACAK"
Babacan, bu şartlarda emekli maaşıyla bir ailenin sadece gıda giderlerini bile karşılamasının mümkün olmadığını belirtirken, "Mazot fiyatları benzini geçti, ÖTV'yi sıfırladıkları halde. Her türlü dalgalanma direkt benzin ve mazot fiyatını vuracak. Doğalgaz da öyle. Elektriğe zam kaçınılmaz. Kur arttığında gübre ve yem fiyatı artıyor. İlaç fiyatı artıyor. A dan Z'ye her şeye zam geliyor. Ülkemiz derin bir ekonimik krizin içinde. Her ne kadar şu anda kriz derinse de hükümetin bu krizden çıkarma ihtimali yoksa da biz şuna güveniyoruz; bu ülke ehil insanlar tarafından yönetildiğinde çok çabuk ayağa kalkar. Türkiye'nun buna gücü yeter. Yeter ki yetki doğru ellerde olsun. Nasıl daha önce krizi çözdüysek bunu da biz çözeceğiz. Eşit vatandaşlığı hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Kimsenin yaşam tarzı inancı etnik kimliği nedeniyle ötekileştirilmediği bir Türkiye hayal ediyoruz" dedi.
"ORTA GELİR TUZAĞINDAN SÖZ ETMİŞTİM..."
Eğitimde fırsat eşitliğinin tamamen ortadan kalktığını, yoksul ailelerin çocuklarının iyi üniversiteleri kazanmasının artık neredeyse hayal olduğunu kaydeden Ali Babacan, "2013'te milli gelirimiz 12 bin 500 dolarlık düzeye ulaştığında, ben orta gelir tuzağından söz etmiştim. 12 bin 600 dolarlık limit vardı. Yüksek gelir grubuna gidiyorduk. O günlerde 100 dolar kala ben sık sık orta gelir tuzağı dedim. Hukuk ve eğitimde gereken yapılmazsa tuzağa düşeceğiz dedim. IMF'ye borcu 2013'ün mayısında son taksidini ödedik. Buraya geldik ama ötesi artık hukukla eğitimle olacak, yoksa mümkün değil. Ülkemin pontansiyali vardır onun ötesine geçmek eğitimden başlıyor. İşsizlik niye var. Yeterince yatırım olmuyor çünkü. İyi bir eğitimle gerçekten ülkemizin ekonomisini ihtiyacı olan işgücü yetişse işsizlik bu kadar sorun olmaz. Üniversite kontenjan açıyor. İşaretledim, kazandım, mezun oldum ama bu alanda sağlık bakanlığı eleman almıyor. Madem elemana ihtiyacınız yoksa niye o kontenjana öğrenci alıyorsunuz. Tamemen programsız, plansızlık. Türkiye koşmak istiyor. Hukuk ve eğitim zayıf olduğu için koşamıyor. 2023 hedef 10 bin 700 dolar diye açıklama yapıyor Erdoğan. Biz 2008'de 11 bin doları geçmiştik. 2023'te bile ulaşamayacaklarını kendileri ilan etti. Hukukta ve eğitimde gereken yapılmadıkça Türkiye yüksek gelirli ülekeler grubuna giremez. Gençler, aileler mutsuz. Bu ülkenin güzel insanları bu mutsuzluğu hak etmiyor" diye konuştu.
"BIRAKIN BİLGİSAYAR ALMAYI, GENÇLER KARNIMI NASIL DOYURURUM DERDİNDE"
Babacan şöyle devam etti:
"Macbook bilgisayar fiyatı 40 bin lira. Normal ülkemerle bilgisayar gençler için lüks değil. Ülkemizde fiyatları o kadar yüksek ki gençlerimiz hayal bile edemiyor. Gençlerin bırakın bilgisayar almayı, barınmak ve gıda ihtiyacını temin edecek harçlığı yok. İki temel ihtiyaç derdinde gençler. Ülkenin satın alma gücü düştü. Dünya gençleri yeni dünyanın tasarımını yaparken bizim gençler karnımı nasıl doyururum derdinde. Dert tasa dolu gözler umut olana kadar, vatandaşın yüzüne kapanan kapılar açılana kadar buradayız. Gençlerimizin kaçmak istediği değil yaşamak istediği bir ülke için bir aradayız. Türkiye'nin haysiyetli insanları için buradayız."
İL BAŞKANI ÖSEN: "CEPLERİ DEĞİL CANLARI DÜŞÜNÜYORUZ"
DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen ise "Türkiye’de siyaseti bir zenginleşme aracı olarak görenlerin karşısında DEVA Partililer olarak, eşitlikten ve liyakatten bir milim sapmadan, ülkemizi kısır döngülere sokan anlayışlara hiçbir zaman göz kırpmadan, önceliklerimizi belirlerken 84 milyon yurttaşımızı unutmadan, cepleri değil canları düşünerek siyaset yapmayı, kendimize ülkü ediniyoruz" dedi.