GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
26 Aralık 2019 Perşembe 22:20

Akşener'den Kanal İstanbul'a yeşil ışık

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Kanal İstanbul projesine iki şartla onay vereceğini açıkladı. Akşener, "Şahsım adına bir şey söyleyeceğim, hiçbir rantın oluşmasına fırsat vermeden, Kanal İstanbul'u açacaklarsa, orası yeşil alan bırakılmak ve orayı satın alanların elinde kalmak kaydıyla ben oy vereceğim" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Habertürk TV’de değerlendirmelerde bulundu.

Kanal İstanbul ile ilgili de konuşan Akşener, “Şahsım adına bir şey söyleyeceğim, hiçbir rantın oluşmasına fırsat vermeden, Kanal İstanbul'u açacaklarsa, orası yeşil alan bırakılmak ve orayı satın alanların elinde kalmak kaydıyla ben oy vereceğim” ifadelerini kullandı. Akşener, “Son tahlilde İstanbul'da İstanbul için bir referandum yapılması şarttır” dedi.

Akşener’in açıklamaları şöyle:

FATİH ALTAYLI: Türkiye son günlerde birkaç mevzuyu tartışıp duruyor. Kanal İstanbul meselesi. Bu iş büyüdü. Sayın İmamoğlu burada Teke Tek konuğuydu. 'Ben buna asla izin vermem, bu İstanbul'a ihanetten de öte cinayettir' dedi. Belki arka plandan yürüyen Kanal İstanbul meselesi vardı. Konu kapandı derken bugün Bakan çıktı açıklama yaptı. Siz ne düşünüyorsunuz?

MERAL AKŞENER: Bizim Kalkınma Başkanlığımız var. Onlar bu tartışma açıldığı zaman, 2011'de seçim için sayın Erdoğan tarafından 'çılgın proje' denmişti. 8 yıldır kimse ağzına almadı. Kalkınma Başkanlığımız bir çalışma yaptı. Fakat esas olan şu, şimdi biz prensip olarak, AK Parti'nin getirdiği ister büyük, ister çılgın, ister akıllı Türkiye'ye yönelik herhangi bir projeye kategorik olarak karşı değiliz. Şimdi bir kanal açılacak. Bunun çevre, stratejik, İstanbul, nüfus, deprem boyutu var. Ve dış boyutu var. Buna sadece bir yatırım olarak yaptığımız zaman, ekonomik olarak buna bir talep var mı? Deniyor ki 20 milyar dolarlık bir yatırım. Bu yatırımı yaptıktan sonra Türkiye ne kazanacak? Suveyş, Panama kanalı gibi. Bu yatırıma karşılık Türkiye ne kazanacak? Türkiye'de böyle bir ekonomik talep var mı? Böyle bir talep yok. Sayın İmamoğlu'nun söylediği 30 milyon metre kare toprak satılmış. Kim aldı? Kimler aldı? Tanıdıklar, bildikler mi aldı? Madem bu Kanal İstanbul'u 2011'de söylediniz, o zaman o toprakların el değiştirmesine karşı niye önlem almadınız? Satın alınan yerler istimlak edilecek. Nasıl edilecek? 1 liralık yeri belki 100 liraya istimlak edeceksiniz. İnşallah bu çılgınlıktan vazgeçilir diye düşünüyorum. Bilim insanlarının söylediği çevre, deprem, dış ilişkiler, anlaşmalar, Türkiye'nin güvenliği vs. bütün bunlarda uzmanlar doğru olmadığına dair fikir beyan ediyorlar.

"EĞER YEŞİL ALAN YARATILACAKSA EVET OYU VERECEĞİM"

ALTAYLI: Olabilir diyenler de var.

AKŞENER: ÇED Raporu'nda imza sahibi olan 'Hz.Nuh'un oğluyla cep telefonu ile görüştü' diyenler de var. Türk usülü Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'ne geçtik. Sayın Erdoğan o zaman Cumhurbaşkanı idi. Kendisine uygun bir terzi üzerinden elbise dikildi. Şimdi her bir konu tek kişinin iki dudağı arasına ve bilgisine bırakılmış. Başka hiç kimsenin fikir beyan edemediği bir hükmetme sistemiyle karşı karşıyayız. İşsizliğiniz almış başını gitmiş, istihdam probleminiz var. Üç üniversite mezunundan biri işsiz. Kadın işsiz sayısı artıyor. 70 bin kişinin işini kaybettiği Türkiye'deyiz. Yatırıma, sanayiye yönelik, tarımla meşgul olan insanların üretime dönmesine yönelik pek çok problem var. Elinizde böyle bir imkan varsa buradaki problemlerimize çözüm aramanız gerekirken Kanal İstanbul ile meşgul ediliyor Türkiye. Şahsım adına bir şey söyleyeceğim, hiçbir rantın oluşmasına fırsat vermeden, Kanal İstanbul'u açacaklarsa, orası yeşil alan bırakılmak ve orayı satın alanların elinde kalmak kaydıyla ben oy vereceğim. Köprüler yapıldı, şehir hastaneleri yapıldı, hasta garantisi, geçiş garantisi verildi. Niğde'de oturan vatandaşımız o köprüden geçmiyor, ama buna karşılık geçiş garantisi verildiği için onu ödüyor. Vatandaşın cebinden çıkacak birileri zengin olacak, sonuçta Türkiye meşgul edilecek.

"SONUÇTA İSTANBUL İÇİN BİR REFERANDUM YAPILMASI ŞARTTIR"

ALTAYLI: Burada yapılacak şehirle ilgili çok ciddi projeler tanıtım filmlerinde gösteriyor. O rant devlete ve millete kalacaksa varım diyorsunuz.

AKŞENER: Bugün bizi yöneten arkadaşlar açısından elbette fikrimizin kıymeti harbiyesi yok ama bizi izleyen vatandaşlarımız açısından söylüyorum. Son tahlilde İstanbul'da İstanbul için bir referandum yapılması şarttır.

ALTAYLI: Size göre bu kanal yapılmamalı.

AKŞENER: Yapamayacaklarını biliyorum. Şehir hastanelerine benzeyecek.

ALTAYLI: Şehir hastaneleri yapıldı ama...

AKŞENER: İngiltere'nin terk ettiği sistemi aldık. Tamamen birilerin cebine para koymaktan bu millet bıktı. Asgari ücretin tespiti, ısınma, barınma, eğitim ve ulaşım üzerinden olur. İstihdamın artması açısından, işveren açısından asgari ücret kesinlikle vergi dışı kalmalıdır.

ALTAYLI: Yüzde 15'lik bir zam geldi asgari ücrete, net ücret.

AKŞENER: Elektrik, doğalgaz, elektrik giderleri arttı. Gıda maddesine, elektrik kullanımına 66, 70, 80 arası zam var.

"MEHMETÇİĞİN İÇ SAVAŞIN TARAFI OLMASI DOĞRU DEĞİL"

AKŞENER: Dün ne kadar ödüyordunuz markette, bugün ne kadar ödüyorsunuz?

ALTAYLI: Fiş cebimde, çıkartır gösteririm, iki sene öncesinde aldıklarımla şimdi arasında durum pek parlak değil. 

ALTAYLI: Libya ile yapılan deniz mutabakatı. Sizin buna bakışınız nedir? Bana sorarsanız çok bile geç bile kaldık. Siz ne düşünüyorsunuz.

AKŞENER: Mavi vatan deniyor. Biz ona 'evet' oyu verdik. Dolayısıyla o konuyla ilgili bir sorunumuz yok. Uzman şahısların önerdiği konu olduğu için o mutabakat metnine evet oyu verdik. Sayın Erdoğan'ın asker göndermeye ilişkin bir tezkeresini bugün gördüm. Şimdi bizim metodumuz şu partimizde. Demokrasiyi gerçekten içselleştirmeye çalışıyoruz. Hepimiz otoriter sistemlerin içinden geldik, ben de dahil olmak üzere. Genel başkanın vardır bildiği probleminin dışına çıkabilmek için. 7'sinden sonra gelecek olan tezkere konusunu sayın Özdağ, sayın Aydın Sezgin, sayın Ahmet Erozan, sayın Aytun Çıray'la biraraya geliyoruz. Onlar işin uzmanı. Onlardan görüş alıyoruz. Oy verecek olan milletvekili arkadaşlarımızla da toplantı yapılıyor. İtirazlar ya da öneriler geliyor. Orada nasıl bir oy verelim diye oylanıyor ve karar veriliyor. Kişisel fikrimi söylüyorum, Mehmetçiğin iç savaşın tarafı olmasını doğru olmadığını söylemek isterim. Karşıda Hafter diye birisi var. Onu Rusya ve Mısır destekliyor. İsrail ortada. S-400'ler yüzünden ABD'nin yaptırım uygulayacağını ilan ettiği. 2011'de 'Dostum Esad', 2015'de 'Katil Eset'. Çık hızlı bir değişim. Sayın Erdoğan'ın aşk nefreti üzerinden yürüyen bir sistem. Bizim dış politikamız bugün itibarıyla bipolar. Hangi ilişkinin hangi ülkeyle belli olmadığı ilişki biçimi.

ALTAYLI: Dünyada da böyle değil mi?

AKŞENER: Suriye'de biz ne kazandık? PKK'nın yan unsurlarına fırsat verilmeyecek diye yola çıkıldı. Barış Pınarı'ndan söz etmiyorum. Rusya ile sınırdaş olduk, Amerika ile ne olduğumuz belli değil. İran'la başka düzenek oldu. Sonuç itibarıyla biz kakayı niye yedik durumu oluyor hani vardır ya ağa ile marabası giderken... Libya'da biz bir iç savaşın tarafı olma konusunda endişem var.

"SAYIN AKAR VE ÇAVUŞOĞLU GELİP BİLGİLENDİRMELİDİR"

ALTAYLI: Libya'da farklı bir durum var galiba. Libya'da meşru hükümet var.

AKŞENER: Yüzde 25'ine sahip.

ALTAYLI: Evet, şimdi bundan yardım istiyorlar. Şimdi bunlar bizimle Mavi Vatan'a imza atmışlar, Yunan oldu bittisine karşı. Bu destek çağrısına yardımcı olmak yanlış bir şey mi?

AKŞENER: Ben kendi endişelerimi paylaşıyorum. Umuyorum ki, tezkereden evvel siyasi partilerin meclis gruplarına gelip, mesela sayın Akar ve Çavuşoğlu bilgi vermelerinde çok büyük fayda var. Bunlar yapılmıyor. Meclisin kıymeti harbiyesi kalmamış durumda.

ALTAYLI: Olur mu çakar geldi milletvekiline

AKŞENER: Kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmış durumda. Bütün bunların yanında 'ben yaptım oldu' anlayışıyla 'hadi bakalım ya Allah' diye giden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Kuvvetler ayrılığı olmadan, yargı bağımsızlaştırılmadan bu işler...

ALTAYLI: Eskiden hür ve bağımsız mıydı yargı?

AKŞENER: Bu kadar değil. Benim bakanlığım döneminde çok rahat hakimler karar verilirdi. Siyasal iktidarın sopasının başında olduğu hakim veya yargı sistemi yoktu.

"24 HAZİRAN'DA UMUT VERDİK 31 MART'TA DEĞİŞTİRİLEBİLECEĞİNİ"

AKŞENER: İsterdim ki, mecliste grubu olan örneğin CHP, İYİ Parti gibi siyasal partilerin bilgilendirilmesi faydalı olurdu.

ALTAYLI: HDP

AKŞENER: HDP'ye gitmiyorlar da onun için dedim. Biz Barış Pınarı Harekatı'na şeksiz şüphesiz destek verdik. CHP de verdi. Ama prensip olarak yanlış gidiyor işler.

ALTAYLI: Prensip olarak işler yanlış gidiyor deyip AK Parti'den kopan isimler var. Bunlar bakanlık yapmış, başbakanlık yapmış kişiler. Sayın Davutoğlu partisini kurdu. Kurullarını, gölge kabinesini açıkladı. Davutoğlu'nun partisi ve söylemleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

AKŞENER: Ahlaki olarak yeni  kurulmuş parti hakkında konuşmam doğru değil. Prensip olarak elbette birbirimizin rakibiyiz. CHP ile aynı ittifak içinde Saadet Partisi de dahil gittik. Ayrı ayrı oy aldığımız için her partiden aday olan arkadaşlarımız partilerine oy istediler. Bu bir rekabet. Ama bizim açımızdan çirkin rekabet olmayacak. Her ikisine başarılar diliyorum. Sayın Babacan'a da başarılar diliyorum. Prensip olarak biz İYİ Parti'yi kurarken çok zorluk çektik.

ALTAYLI: Kongre yapamadınız, oteller kapatıldı.

AKŞENER: Bize yapılanlar çirkin, pis bir süreçti. Sonuçta organizasyon ortaya koyduk, 43 milletvekili seçildi, 5 milyon oy aldık. Meclis'te temsil ediliyoruz. 24 Haziran'da umut verdik, 31 Mart'ta değiştirebildiğini gösterdik.

"TÜRKİYE SULTANCIL BİR REJİME DOĞRU EVRİLİYOR"

ALTAYLI: İstanbul, Ankara'daki değişimi İYİ Parti'nin yarattığı atmosfere bağlıyorsunuz

AKŞENER: Biz yaptık demiyorum, yanyana gelişler başarı öyküsü oluştu. Şimdi insanlar biliyor ki, oy kullanırsak bazı şeyleri değiştirebiliriz. Demokrasi en azından sandık üzerinden işleyebilir. Sayın Davutoğlu ve Babacan'ın kurdukları partilerin demokrasiye katkı yapacağını, farklı ses ve  renkleri seçmenin dikkatine sunacağını düşünüyorum.

ALTAYLI: Hangisini tutarlı görüyorsunuz?

AKŞENER: Daha çok erken. Sayın Babacan'ı sizin programınızda dikkatle izledim. Henüz tanımlanmamış bir parti gördüm. Söylediği 'arkadaşlarımızla çalışıyorum' dedi. Bu da güzel bir şey. Sayın Davutoğlu'nun atacağı adımlar var.

ALTAYLI: Size bir soru soruldu.

AKŞENER: Demokratik bir ülkede böyle bir soru olur mu? Bizim seçime giremeyeceğimiz iddia edildi. Ben mecbur kaldım sayın Kılıçdaroğlu'ndan grup kuracak kadar milletvekili istedim. Sonra lehimize karar çıktı. Biz onu yaşamış bir siyasi yapı olarak 2023'de seçim olacaksa, bu arkadaşlarımız teşkilatlanmalarını sağlayacaklar ama bu Haziran'da seçim düşünülüyorsa o zaman kongrelerini yapıp seçime yetiştirme imkanı olmayabilir. Elbette bizden talep olduğunda gereğini yapabiliriz dedim. Normalde benim söylediklerime troller karşı çıkar. AK Parti'den çok çirkin eleştirdiler, kiralık milletvekili diye. Siz demokrasiyi sakatlarsanız, demokrasiye inanan insanlar elbette çözüm üretir. Benim sayın Kılıçdaroğlu'ndan 'Bize yardım edin' diyebileceğimi kimse düşünmemiş. O arkadaşlarımız birer demokrasi kahramanıdır. Ben onları seçmenleri karşısında zora düşürmemek için 100 bin imzayla aday olmayı tercih ettim.

ALTAYLI: Zaten merkez sağda böyle işbirliği daha uygundu, İYİ Parti ile CHP arasında kan uyuşmazlığı vardı, liderlerin inisiyatifi ile giderildi. Oysa Babacan ile Davutoğlu ile daha rahat işbirliği, cephe kurulabilir deniyor. Böyle bir ihtimal gözüküyor musunuz? Atıyorum Huzur İttifakı, Demokrasi İttifakı gibi.

AKŞENER: Bu arkadaşlarımız partilerini yeni kurdular. Bir diğeri yeni kurulacak. Doğmamış çocuğa don biçmek olur bu rahmetli Demirel'in söylemi ile. Esas olan şu, ben Türkiye'nin bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni taşıyamadığını, taşıyamayacağını bunun sayın Erdoğan'ın seçimine malolacağına inanan bir insanım. Birinci önceliğimiz ittifaklar açısından bakıldığında iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemine geçilmeden Cumhurbaşkanlığı'na gidilecekse, bütün şartımız kim seçilirse seçilsin 6 ay içinde Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'nden dönüleceğini söylemesidir. Maalesef Türkiye sultancıl yönetimler, rejimler diye sizin de iyi bildiğiniz kavram var oraya doğru evriliyor. Dünya 1938'lerin yöneticileri gibi yönetici tipiyle karşı karşıya.

"SAYIN ERDOĞAN'IN ÇEVRESİNDE SİYASETÇİ KALMADI"

AKŞENER: 35'de Hitle seçimle geldi ondan sonra sandığa vurdu. Aynısı Rusya'da Stalin'le. Otoriterliğe uygun bir ruh haliyle yöneten insanlar grubu vardı ve 2. Dünya Savaşı'na gittik. Putin, Trump, sayın Erdoğan'dan aklınıza gelen her yerde böyle bir yönetim anlayışı var. Bir şey var, şu soruyu sormak istiyorum, Cumhurbaşkanlığı Seçimi yapıldı, sayın Erdoğan da kaybetti diyelim. Bu sistem içinde sayın Erdoğan yaşamak isteyecek mi? AK Partili yöneticiler...

ALTAYLI: Sayın Kılıçdaroğlu veya sayın herhangi birisi Cumhurbaşkanı olduğunda AK Partililer savunacak mı?

AKŞENER: Biz güçlendirilmiş parlamenter sisteme dair buna AK Parti de dahil mutabakat yapamazsak. Sağduyu çağrısı yapıyorum.

ALTAYLI: Sizin siyasi işbirliği şartınız parlamenter sisteme dönüş. Yeni partiler için çok erken. Önce bir çıksınlar ortaya diyorsunuz. Erken seçim diye vurgu yapıyorsunuz. Bunu söyleyen başkaları da var. Mayıs diyen var, Kasım diyen var. Herkes erken seçim bekliyor. Ben ise beklemiyorum. Nedenini söyleyeyim, AK Parti veya iktidar net olarak önünü göremiyor. Ankara, İstanbul kaybedildi. Anketler güvenilir ölçüde sonuç vermiyor. Niye riske etsinler 2023'e kadar olan durumlarını?

AKŞENER: Seçim olacak diye bir yorumda bulunamıyorum. 24 Haziran seçimlerine 15 Temmuz'da 'seçim yapacaklar' diye hep uyardım, çok hızlı kurulduk. O zaman gerekçelerim vardı. Saray kavramsal olarak bir kültür, bürokrasi ve paralel bir evren yaratır. Sayın Erdoğan'ın seçmenle iletişimi hep iyi olmuştur, gerçekçi ve rasyonel olmuştur. Saray işinden sonra sayın Erdoğan'ın seçmenle iletişimi koptu. Doğru verilerin gelip gelmediğinden emin değilim. Etrafında konuşabilir siyasetçi kalmadı. Şimdi profesyonel uzmanlardan hizmet alırsınız. Ama siyasi partilerde profesyonel stratetijsttir vs. size çıktılar verir. O çıktıları mutlaka siyasi kadroyla tartışmanız gerekir. Bir süre sonra şuna döner. Profesyonellerin verdiği akıl, fikir, çıktı bir süre sonra çalıştıkları kişinin taleplerine göre şekillenir, onun duymak istediklerine göre şekillenir. Mesela Fatih Altaylı dersiniz genel başkanı. Şöyle bir soru sorar 'Bizden mi değil mi'. Bu dediği gün gitmiş demektir. Sayın Erdoğan'ın etrafında kendisiyle rahat konuşabilecek siyasetçi kalmadı. En vasıfsız siyasetçi bile, tırnak içinde dedim bunu, kendi hedefi ile partisinin hedefini düşünür ve korur. Öyle anlatılıyor ki sarayda olan bir şube müdürü, genel merkeze gidip genel başkan yardımcısını azarlayabiliyor. Buradan siyasi kimliği ile sayın Erdoğan'ın atabileceği adımları öngöremiyorum.