GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ SPOR MAGAZİN RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Türkiye
11 Eylül 2025 Perşembe 11:19

'Sanal dünyada şiddet çözüm olarak sunuluyor'

Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İzmir Şube Başkanı Doç. Dr. Yağmur Soylu, çocuk ve ergenlerde şiddet eğilimi vakalarının hem sıklığı hem de şiddetin boyutunun son yıllarda arttığını belirtip, "Sanal dünyada şiddetin bir oyun veya kolay bir çözüm olarak sunulması, bazı çocuklar için gerçek dünyadaki sonuçlarını göz ardı etmelerine yol açabilir" dedi.

Sosyal medyada izlediği videolarla radikalleşerek İzmir'de pompalı tüfekle polis merkezini basan 16 yaşındaki E.B. ve aile içi bir tartışmada babasını öldüren, annesini de yaralayan 16 yaşındaki H.U.B., çocuk ve ergenlerde artan şiddet eğilimini yeniden gündeme getirdi. Kamuoyunu derinden sarsan iki olayın çocuk ve ergenlerdeki şiddet eğiliminin boyutunu gözler önüne serdiğine dikkati çeken Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Buca Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İzmir Şube Başkanı Doç. Dr. Yağmur Soylu, "Bunlar yalnızca bireysel trajedilerin değil, aynı zamanda toplumsal bir alarmın da habercisi" dedi.'VAKALARDAKİ ORTAK NOKTA ŞİDDETİN ÇÖZÜM OLARAK İÇSELLEŞTİRİLMESİ'

Çocuk ve ergenlerde şiddet eğilimi vakalarının hem sıklığı hem de şiddetin boyutunun son yıllarda dikkat çekici düzeyde arttığını aktaran Doç. Dr. Soylu, "Bu artışın nedenleri çok boyutlu. Aile içi sorunlar ve iletişim eksikliği, aile yapısındaki bozulmalar, ihmal ve istismar vakaları, psikolojik faktörler, psikolojik sorunların erken yaşta teşhis edilmemesi ya da destek alınmaması, okullarda yaşanan zorbalık, dışlanma ve akran baskısı, toplumsal kutuplaşma, öfke kültürünün yaygınlaşması, şiddetin sıradanlaşması ve model alınması ve sosyal medyanın etkisi bu nedenler arasında yer alıyor. Bu vakalarda ortak olan noktalardan biri de şiddetin bir çözüm yöntemi olarak içselleştirilmiş olmasıdır. Çocuk, bir sorunla baş edemediğinde ya da duygularını ifade edemediğinde, çevresinde gördüğü en etkili çözüm yolunu taklit etmeye eğilimlidir. Bu noktada en çok etkileyen faktörlerden biri de medya ve dijital içeriklerdir" diye konuştu.

'KISA VİDEO PLATFORMLARINDA ŞİDDET, EĞLENCE UNSURU HALİNE GETİRİLEBİLİYOR'

Sosyal medyanın ergenlerin dünyasında büyük bir yer kapladığını vurgulayan Doç. Dr. Soylu, şöyle devam etti:

"Özellikle algoritmalarla sunulan içerikler, çocuğun bir süre sonra yalnızca belirli türde şiddet, radikal ideoloji, suç, nefret söylemi gibi içeriklerle karşılaşmasına neden olabilir. Bu da bilişsel çarpıtmaların ve duygusal duyarsızlaşmanın gelişmesine zemin hazırlar. Özellikle kısa video platformlarında şiddet, eğlence unsuru haline getirilebiliyor. Dijital ortamlarda bazı fenomenler, gençlere uygun olmayan davranışları yüceltebiliyor. Ait olma duygusunu sosyal medyada bulan genç, radikal grupların etkisine daha açık hale gelebiliyor. Ailelerin ve sistemin sosyal medya içerikleri üzerinde yeterli kontrolü sağlayamaması, çocukları açık hedef haline getiriyor. Çocuklar, internet ve sosyal medya platformlarında şiddet içeren, radikal ideolojileri yaygınlaştıran ve hatta teşvik eden içeriklere kolayca ulaşabilmektedir. Bu tür içeriklere maruz kalmak, özellikle gelişim çağındaki bireylerin zihinlerinde yanlış ve tehlikeli düşünce kalıplarının oluşmasına neden olabilir. Sosyal medya, siber zorbalık ve çevrimiçi taciz gibi olumsuz etkileşimlere de olanak tanır. Mağdur olan çocuklar, kendilerini çaresiz ve yalnız hissedebilirken, şiddet eylemlerine tanık olan veya bu eylemleri taklit edenler için de bir normalleşme süreci işleyebilir. Sosyal medyanın sunduğu sansürlü ve filtreli dünya, çocukların gerçeklik algısını bozabilir. Sanal dünyada şiddet bir oyun veya kolay bir çözüm olarak sunulması, bazı çocuklar için gerçek dünyadaki sonuçlarını göz ardı etmelerine yol açabilir."

'ÇOCUKLARIN DİJİTAL OKURYAZARLIĞI GELİŞTİRİLMELİ'

Çocuklarda şiddete yönelimini engellemek için önerilerini paylaşan Doç. Dr. Yağmur Soylu, "Sorunun çözümü için çok yönlü bir yaklaşım gerekiyor. Birincisi aile içi iletişim ve destek sistemlerini güçlendirmek. Aile içinde açık, dürüst ve yargılayıcı olmayan bir iletişim ortamı kurulmalı. Çocuklar duygularını rahatça ifade edebilmeli, sorunlarını aileleriyle paylaşmaktan çekinmemeli. Aşırı baskıcı veya aşırı serbest ebeveyn tutumlarından kaçınılmalı. Tutarlı sınırlar belirlemek, çocuğun gelişimine uygun sorumluluklar vermek ve olumlu davranışları pekiştirmek önemli. Ebeveynlerin kendi davranışlarıyla çocuklarına şiddet içermeyen çözüm yollarını göstermesi, öfke kontrolünü sağlaması ve empati kurması büyük önem taşıyor. İkincisi sosyal medya kullanımını yönetmek ve dijital okuryazarlığı geliştirmek. Aileler, çocuklarının sosyal medya kullanımını yakından takip etmeli, zararlı içeriklere maruz kalmamaları için gerekli filtreleme ve denetim mekanizmalarını kullanmalı. Çocuklara, sosyal medyada gördükleri her şeye inanmamaları, eleştirel düşünme becerilerini kullanmaları ve çevrimiçi ortamda güvenli davranmaları konusunda eğitim verilmeli. Teknoloji kullanımı için belirli saatler ve sınırlar belirlenmeli, ekran süresi dengeli tutulmalı. Üçüncüsü psikolojik destek ve rehberlik hizmetlerinin artırılması. Okullarda rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, çocukların yaşadığı zorlukları erken fark etmek ve müdahale etmek açısından kritik öneme sahip. Dördüncüsü toplumsal farkındalığı artırma ve önleyici programlar. Şiddetin hiçbir türünün kabul edilemez olduğunu vurgulayan, empati ve hoşgörü kültürünü teşvik eden toplumsal kampanyalar düzenlenmeli. Okullarda zorbalıkla mücadele, değerler eğitimi, çatışma çözme becerileri ve duygusal zeka gibi konularda müfredata entegre edilmiş programlar uygulanmalı" diye konuştu.

'GENÇLERE REHBERLİK ETMEK HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR'

"Çocuklarımız, toplumun hem bugünü hem de yarınıdır" diyen Doç. Dr. Soylu, şöyle devam etti:

"Şiddet içeren her eylem, yalnızca bir canı değil, geleceğimizi de karartmaktadır. Bu nedenle, bu tür olayların münferit vakalar olarak görülmemesi, sadece 'suçlu' ve 'mağdur' penceresinden bakılmaması, aksine daha geniş bir toplumsal yapı ve ruh sağlığı perspektifiyle sistemik sorunların bir göstergesi olarak ele alınması gerekmektedir. Çocukları şiddetten uzak tutmak, yalnızca onların değil, toplumun da iyilik hali için elzemdir. Özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin kimlik arayışı içinde olması, riskli davranışlara daha açık hale gelmelerine neden olabilir. Bu dönemde onlara doğru rehberlik etmek, değer yargılarını sağlamlaştırmak ve güvenli sosyal çevreler sunmak hayati önem taşıyor. Ailelerin, çocuklarının dijital dünyadaki etkinliklerini göz ardı etmemesi, onlarla bu konuda açık iletişim kurması ve gerektiğinde profesyonel yardım almaktan çekinmemesi gerekmektedir."