"Merhabalar... 2008 yılında Turist Rehberliği bölümünden mezun oldum. Sonrasında iletişim, insan kaynakları ve Boğaziçi Üniversitesi’nde dil eğitimi aldım. İşletme bölümünü bitirdim. Başta ailem ve çevrem bu mesleğe çok büyük önyargı ile yaklaştı. Bundan ötürü diyebilirim ki ilk yıllar bu bölümden mezun olup aktif olarak rehberlik yapmadım. Uzun dönem acentacılık ve İngilizce öğretmenliği yapmama rağmen hayatımda bir türlü aradığım felsefeyi bulamıyordum. İyi kazanıyor, fakat mutlu değildim. Seyahatlar, farklı insanlar, farklı hikayeler, yeni felsefeler ve beni hep dinamik tutacak yeni hedeflere ihtiyaç duyuyordum. Tam bu süreçte uzun dönem kanser tedavisi olan babamı kaybetmiştim. Kırılma noktam tam olarak babamın ölmesiydi. Çünkü bu olay radikal kararlar almama neden olmuştu. Daha çok şey yapmak, daha çok insana dokunmak ve dünyaya 'Sabah işe git, akşam eve gel bir iş için gelmiş olmamalıyım' diyerek sektöre yani rehberliğe döndüm. Aslında bazı şeyler için en doğru zaman, en doğru felsefe ve en doğru bakış açısının olması gerektiği anlar varmış. Ben de bu sürecin en doğrusu olduğunu fark ettim. İyi ki de böyle olmuş. Çünkü hiçbir turu, organizasyonu sıradan yapmadım. Aslında turlarıma gelen her misafiri hayatıma katacak iyi veya kötü bir anlam olarak görüp hem para kazandım hem de yüzlerce insan tanıdım.
İyi bir başarı kaydederek düşünmediğim bir noktaya ulaştım. Gerek siyasette olsun gerek toplumun farklı segmentlerinden özel ve butik gruplar ve bunların dışında ise bazı acentalar ile yıllardır bu döngüyü devam ettirmeye çalışıyorum. Fakat bu süreçte fark ettim ki bu sektörde kadın olmanın verdiği birtakım dezavantajlar var. Bunları ekarte ederek mesleğimi profesyonelce icra etmeye çalışıyorum. Bu dezavantajlar neler diye merak ediyorsanız kısaca bahsedeyim.
Örneğin; malum kültürel turlarda bir plan, program olması ve bunu rehberin organize edip, gruba liderlik etmesi gerekir. Hayatında ilk defa tura çıkan bazı misafir portföyünde 'Kadından rehber mi olur?', 'Bir kadından mı emir alacağım?' gibi düşünceler nadir de olsa çıkabiliyor... Bunun yanı sıra çok bilinçli ve defalarca turlara katılan ve aslında 'Tura katılmanın da bir görgü ve kültür gerektirdiğinin' farkında olan misafir portföyü sayısı da azımsanmayacak kadar çok.
Tabi bir de kadın rehber olunca ister istemez ilgi odağı olduğumuz noktalar da yok değil. Bu bağlamda sektörde A'dan Z'ye herkesle mesafeli olmak durumunda kalabiliyoruz. Çünkü sadece tura katılan misafirle değil; tedarikçilerimizle, kaptanlarımızla da bir iletişim süreci gerekebiliyor. Bu yüzden herkesteki algı ve anlayış mekanizması bir olmayacağı için turun başlangıcından bitimine aslında her hal ve harekete dikkat, özen gerektiren psikolojik bir iş icra ediyoruz. Bu anlamda kadın erkek diye ayırt etmekten ziyade diyebilirim ki meslektaşlarımızın her biri işini profesyonelce icra etmek adına son derece işine saygılı, mesafeli ve gözler önünde olmadığında da aslında aynı duruş ve vizyona sahip insanlar. Bazen insanlar zannediyor ki hem geziyoruz hem para kazanıyoruz. Aslında öyle değil, arkanızda 46 kişinin tüm sorumluluğu, anlık kriz yönetimi gerektiren durumlar, doğru üslup -iletişim ile her tarzdan insana inebilmek ve bilgiyi doğru aksettirebilmek, tur boyunca misyonumuz. Tur bitiminde insanların da rehber fonksiyonunu tam olarak anlayıp idrak etmesi ve defalarca gelen teşekkür sanırım manevi tatmini en güzel mesleklerden biri olduğunu gösteriyor. Bir diğer konu ise bence herkes sevdiği işi yapmalı; ki bu enerji zaten zincirin halkaları gibi herkese ve her alana yansıyor. Hal böyle olunca maddi manevi sizi tatmin eden bir meslek için şükür ediyorsunuz..."